HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Şemdinli’de esnafı ziyareti gerçekleştirdi.

İçişleri Bakanı Soylu’ya tepki gösteren Sancar, “Biliyorsunuz İçişleri Bakanı televizyonda kendisinin görev süresi boyunca hiç faili meçhul cinayet olmadığını, yargısız infaz gerçekleşmediğini söyledi. Sadece Hakkari bölgesi için söylüyorum, son beş yılda 2'si çocuk 15 sivil, güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. 17 sivil de yaralandı. Bunlarla ilgili valilik açıklamaları hep aynı içerikte. Ya yanlışlık oldu ya mermi sekti ya kaçakçıydı ya da başka gerekçe uyduruyorlar. Oysa bu insanları herkes tanıyor, hepiniz hemşerilerinizi tanıyorsunuz” dedi.

Sancar, ziyaretin ardından yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

Sevgili Şemdinli halkı, sizinle burada buluşmaktan mutluluk ve onur duyuyoruz. Bizi kucaklamanıza, bize bu sıcaklıkta kucak açmanıza şükranlarımızı ve minnetimizi sunuyoruz. Aslında Şemdinli’ye daha önce gelecektik ama programlar dolayısıyla sıra gelmedi.

‘BURADAYIZ ÇÜNKÜ GÜVENLİK GÜÇLERİ SİVİLLERE ATEŞ AÇIYOR, ÖLÜMLER VAR’

Şimdi buraya gelişimizin özel bir nedeni var. Bundan 10 gün önce yenisini yaşadığımız, sivillere karşı güvenlik güçlerinin ateş açması, yaralanmalar ve ölümler. Yani adalet için buradayız. Adalet aramak için buradayız. Cezasızlığa karşı sesimizi hep birlikte yükseltmek için buradayız.

‘İÇİŞLERİ BAKANI FAİLİ MEÇHUL YOK DEDİ; SADECE HAKKARİ'DE 5 YILDA 15 SİVİL ÖLDÜ’

Biliyorsunuz İçişleri Bakanı televizyonda kendisinin görev süresi boyunca hiç faili meçhul cinayet olmadığını, yargısız infaz gerçekleşmediğini söyledi. Sadece Hakkari bölgesi için söylüyorum, son beş yılda 2'si çocuk 15 sivil, güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. 17 sivil de yaralandı. Bunlarla ilgili valilik açıklamaları hep aynı içerikte. Ya yanlışlık oldu ya mermi sekti ya kaçakçıydı ya da başka gerekçe uyduruyorlar. Oysa bu insanları herkes tanıyor, hepiniz hemşerilerinizi tanıyorsunuz.

‘DAHA 10 GÜN ÖNCE İKİ GENÇ KOYUN OTLATIRKEN AÇILAN ATEŞ SONUCU YARALANDI’

Burada daha 10 gün önce yaşadığımız olay da hafızlarda canlıdır. İki genç kardeşimiz Şahap Şendol, 23 yaşında bir çoban ve yanındaki arkadaşı Celal Ekinci Derecik’te koyun otlatırken, açılan ateş sonucu yaralanıyorlar. Bu yeni değil. 2015’ten bu yana bu tür saldırıları yani güvenlik güçlerinin sivillere ateş açması sonucu yaşanan can kayıpları ve yaralanmaları sayarsak liste uzun.

‘KÜRT'E KARŞI HUKUKUN İŞLEMEDİĞİ BİR DÜZEN KURULU’

Bunun başlangıcı 2015 değildir zaten. Biraz daha gerilere gittiğinizde karşınıza Roboski çıkıyor. Daha da gerilere gittiğinizde onlarca faili meçhul cinayet, onlarca sivil ölümü ve yaralanması olayı ile karşı karşıya kalıyoruz. Daha eskilere gittiğimizde bu coğrafyanın, Serhat’ın iyi tanıdığı "33 Kurşun" olayı var. Yani burada Kürt'e karşı hukukun işlemediği bir düzen kurulu. Hukuk işletilmiyor. Bu tür saldırılarda temel politika güvenlik güçlerine karşı soruşturma açılmaması, açılsa bile bunların hasır altı edilmesi veya hafif cezalarla kapatılması gibi bir tablo var. Bunun örnekleri de çoktur. Bu cezasızlık politikasının en ağır yarası Roboskî’de yaşanıyor. Canlı ve taze bir yara olarak cezasızlık politikasının bir örneği olarak Roboskî hala hafızalarımızda ve yüreğimizdedir.

‘KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜMSÜZLÜK POLİTİKASI DEVAM ETTİĞİ SÜRECE YARA AÇIK KALIYOR’

Bu coğrafyaya baktığımızda, hele ki bu şehirde, Kürtlerin yoğun yaşadığı üç ülkenin kesiştiği yerdeyiz. Neredeyse tam bu üçgendeyiz. Sınır dedikleri şey aslında akrabaları birbirlerinden ayıran basit yapay çizgilerdir. Bu toprakta yaşayanlarla öte yakada yaşayanlar arasında akrabalık var, hısımlık var ve her türlü yakınlık var. Buradan oraya gitmek, oradan buraya gelmek, yanında birkaç eşya getirmek kaçakçılık sayılıyor. Oysa bunun adı kaçakçılık değil basit bir ekmek kavgası ve basit bir geçim arayışıdır. Bütün bu hukuksuzlukların temelinde yatan asıl yara Kürt sorununda çözümsüzlüktür.

‘KÜRT SORUNUNA DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜ GETİREBİLİRSEK BÜTÜN ÜLKEYE DEMOKRASİYİ DE GETİREBİLİRİZ’

Kürt sorununda çözümsüzlük politikası devam ettiği sürece yara açık kalıyor. Bu yara kangrenleşerek bütün ülkeye yayılıyor. Cezasızlık politikası sadece Kürt'e karşı işlemekle kalmıyor, iş cinayetlerine ve kadın cinayetlerine uzanıyor. Bu yarayı saramazsak bütün ülkeyi saran bir kangrene mahkum oluruz. Bu yarayı nasıl kapatacağımız bellidir. Kürt sorununda demokratik çözüm; diyalogla, müzakereyle ve siyasetle çözüm istiyoruz. Eğer Kürt sorununa demokratik çözümü birlikte getirebilirsek bu yarayı kapatırız ve bu yarayı iyileştirmek için imkanları çoğaltırız. Kürt sorununa demokratik çözümü getirebilirsek bütün ülkeye demokrasiyi de getirebiliriz. Kürt sorununa demokratik çözümü getirebilirsek bölgeye barış politikalarını da hakim kılarız. Halklar arasında eşitliğe dayalı kardeşliği kurarız o zaman. O nedenle bizim arayışımız Kürt sorununa demokratik çözümdür; bütün ülkeye demokrasidir, özgürlüktür; bütün halklara eşitliktir, eşitlik temelinde kardeşliktir ve yaşadığımız bu coğrafyanın tamamı için barıştır.

‘HER GEÇEN GÜN DAHA FAZLA ZORBALAŞAN VE MAFYALAŞAN BİR İKTİDAR DÜZENİ VAR’

Bunun için mücadele ediyoruz ama karşımızda her geçen gün daha fazla zorbalaşan ve mafyalaşan bir iktidar düzeni var. Bu iktidar düzeninin kaynakları arasında savaş lordlarının yarattığı kirli ekonomi önemli bir yer tutmaktadır. Bunu görüyoruz. Bu ekonomi, bu kara para, bu kirli para savaş politikalarından biriktiriliyor ve büyük bir rant paylaşımına böylece alan açılıyor.

‘MÜCADELE ETTİĞİMİZ ŞEY; SAVAŞ DÜZENİ VE ÜZERİNE KURULU MAFYATİK İLİŞKİLER AĞIDIR’

İşte mafya düzeni de hukuksuzluk da baskı da zulüm de katliamlar da böylece bu döngüde meşrulaştırılabiliyor. Bizim burada kendisine karşı mücadele ettiğimiz şey bu savaş düzenidir. Savaş düzeni üzerinden kurulan mafyatik ilişkiler ağıdır, giderek daha da yayılan mafyavari yönetim tarzıdır ve savaş politikalarının yarattığı büyük yolsuzluk ve rant düzenidir.

‘KÜRTLER ARASI BİRLİK BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZDİR’

Onur ile özgürlük arasında çok kuvvetli bir bağ var. Özgür olmayan bir halk onurunu da koruyamaz. Onur ve özgürlükle, ekmek ve aş arasında da bir bağ var. Eğer onurunuzu savunamıyorsanız, eğer onurunuzun ayaklar altına alındığı bir düzende yaşıyorsanız ekmeğinizi de elinizden alırlar, aşınızı da gasp ederler. O nedenle biz diyoruz ki ekmek ve özgürlük, onur ve aş hepsi demokrasi ve barışla birlikte sağlanacak. Biz de bunun takipçisiyiz, bu konuda halkımıza güvenimiz sonsuzdur. Biz bu mücadelede inancımızı koruduğumuz sürece ve birliğimizi güçlendirdiğimiz sürece yolumuza kararlılıkla devam ederiz. Bu ülkede barış ve demokrasi, ekmek ve özgürlük Kürtlerin kararlı mücadelesi ve diğer halklarla kurdukları güçbirliği ile gelecektir. Çağrımızı buradan da bir kez daha tekrarlıyoruz; Kürtler arası birlik bizim vazgeçilmezimizdir, çok önemlidir, çok hayatidir.

‘BİRLİKTE MÜCADELE ETMEZSEK BU YARALAR BÜYÜR’

Kürtler arası birlik bizim mücadelemizin hem hedefi hem de temelidir. Ama aynı zamanda bütün halklarla mücadele birliği ve eşit yaşam ortaklığı da bizim varlık sebebimiz ve mücadele hedefimizdir. Tüm demokrasi güçlerine çağrıda bulunuyorum: Eğer birlikte mücadele edemezsek, savaş politikalarına ve rant düzenine ve mafyatik iktidar ilişkilerine birlikte karşı koyamazsak bu ülkede yaralar büyür ve toplumu saran büyük bir kangrene dönüşür. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Bizim birikimimiz, devraldığımız bir miras ve inancımız var ama diyoruz ki sadece bizimle bu devasa sorunları çözmek kolay değil. Biz yolumuzda yürürüz, direniriz, mücadele ederiz, onurumuzu ve özgürlüğümüzü savunuruz ama istiyoruz ki bütün Türkiye ve yaşadığımız bölge barış içinde olsun, demokrasiye kavuşsun, bu coğrafyaya özgürlük hakim olsun ve eşitlik temelinde halkların birliği gerçekleşsin. Bunların mücadelesini sizlerle beraber sürdüreceğiz. Siz burada bizimle birlikte oldukça bizim başımız öne eğilmez ve ayağımız tökezlemez. Önümüz açık, yolumuz aydınlıktır.