HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Meclis Başkanvekili Mithat Sancar, Leyla Güven’e destek amacıyla Meclis’te gerçekleştirilen açlık grevine ilişkin basın açıklamalarda bulundu.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e verilen cezayı eleştiren Buldan, “Demirtaş ve Önder’in barış sürecinde yaptıkları konuşmalar ve yaptıkları katkılar, verilen cezalarla ödüllendirilmiş oldu. Bir dönem barış sürecinde yer alan şu anda Sincan Cezaevinde olan İdris Baluken’in cezasının dün aynı zamanda onanması tesadüfi değildir. Bu yargıya ve adalete bir müdahaledir. Bu Cumhurbaşkanın Saray’dan verdiği talimatların hayata geçtiğinin işaretidir. Bu kararları asla tanımıyoruz” dedi.

Mithat Sancar ise, “Tecrit, Kürt sorununa çözüm ve müzakerelerin bittiği anda başladı. Tecrit aynı zamanda diyalogla sonuç alma girişimlerinin bitirilmesi, Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesinin bitirildiği anlamını ifade ediyor. Tecridin İmralı’da başlaması ile birlikte dalga dalga Türkiye’nin her yerine yayılan savaşın büyüdüğünü görüyoruz. Dün değerli arkadaşlarımız Demirtaş, Önder ve Baluken’e verilen cezaların onaylanması, bununla ilgilidir” dedi.

Açıklamaya Meclis'te açlık grevinde bulunan HDP milletvekilleri de katıldı.

Buldan’ın açıklaması şu şekilde:

Bildiğiniz gibi dün sabah itibariyle 10 milletvekili arkadaşımla birlikte bir açlık grevi eylemi başlattık, bugün devam eden eylemi akşam sonlandıracağız. Bugün Türkiye’nin birçok yerinde birçok milletvekili arkadaşımız açlık grevi eylemlerini devam ettiriyorlar. Yarın da devam edecek olanlar var. Yarın MYK’da bu eylemlere ilişkin özel bir tartışma yürüteceğiz.

Leyla Güven arkadaşımızın Hakkari milletvekilimizin 28’inci gününde olan açlık grevini, bugün Türkiye kamuoyunun barışa, demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkmak adına mutlak surette sahiplenmesi gerekiyor. Leyla Güven arkadaşımız 24 Haziran seçimlerinde Hakkari halkının iradesi olarak seçildi ve bugün parlamentonun tek tutuklu milletvekili. Ancak Leyla Güven kendi durumuna ilişkin değil, 3 yıldır devam eden ve ağırlaştırılmış tecride dikkat çekmek için açlık grevi eylemine girmiştir. 

‘TECRİT TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ İLGİLENDİREN BİR KONUDUR’

Bu tecrit bizim meselemiz olmaktan çıkmış, tecrit Türkiye kamuoyunun meselesi haline gelmiştir.  Sayın Öcalan 3 yıldan fazladır kimse ile görüştürülmemektedir. Hükümetin, AKP iktidarının bu kadar duyarsız ve sessiz kalmasını eleştiriyoruz. Bu mesele Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir meseledir. Özellikle 2011 yılında başlayan ve 2015 yılına kadar devam eden barış ve müzakere sürecinde Sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler doğrultusunda bu ülkede umudun, güvenin, bu ülkede insanların yaşama dair bakış açısının ve ülkenin barış ve demokrasisinin önünü ne kadar açıldığına birlikte gördük.

İmralı görüşmeleri bittikten sonra Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu kaos ve kriz dönemi, bunların hepsi İmralı’daki tecrit ile birebir alakalıdır. Bugün Türkiye’de adalet, yargı, hukuk, demokrasinin olmadığına ve özgürlüklerin ayaklar altına aldığına tanıklık ediyoruz. Mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğine, tecrit başta olmak üzere krizlerin bitmesi açısından Leyla Güven’in sesine ses verilmesi gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.

‘BU KARARLA YARGININ İŞİ BİTİRİLDİ’

Bugün değerlendireceğimiz bir konu da dün itibarıyla Demirtaş, Baluken ve Önder’in aldığı cezalardır. Demirtaş ve Önder'in 2013 yılında Newroz’da yaptıkları konuşmalardan dolayı aldıkları cezalar dün onaylanmıştır.

AİHM’in Demirtaş ile ilgili aldığı kararın tam da hukuki bir karar olduğunu ve buna Türkiye’nin mutlaka uyması gerektiğini başından beri söyledik. Ancak kararın açıklandığı gün Cumhurbaşkanının bu konuda söylediği sözler dün verilen cezanın önceden geleceğinin işaretiydi. Cumhurbaşkanının “karşı hamle yaparız işi bitiririz, önlemini alırız” açıklaması bu cezanın onaylanacağına ve yargıya müdahale anlamına geliyordu. Yargının, hukukun bağımsız olmadığını biliyorduk ama dün bir kez daha gördük ki yargı ve adalet ayaklar altındadır. Sadece yargının işini bitirilmedi, aynı zamanda adaletin ve hukukun ve demokrasinin işi de bitirildi. Vicdanlı olan yargıç ve savcıların bir an önce bu duruma müdahale etmesi gerekiyor.

‘EŞ ZAMANLI OLARAK BARIŞ SÜRECİ ÇALIŞMALARI CEZALANDIRILDI’

Demirtaş ve Önder’in barış sürecinde yaptıkları konuşmalar ve yaptıkları katkılar, verilen cezalarla ödüllendirilmiş oldu. Bir dönem barış sürecinde yer alan şu anda Sincan Cezaevinde olan İdris Baluken’in cezasının dün aynı zamanda onanması tesadüfi değildir. Bu yargıya ve adalete bir müdahaledir. Bu Cumhurbaşkanın Saray’dan verdiği talimatların hayata geçtiğinin işaretidir. Bu kararları asla tanımıyoruz. Bu 3 arkadaşımızla ilgili kararı HDP olarak asla tanımadık, tanımıyoruz. Bir an önce bu yanlıştan geri dönülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Hem tecrit konusu hem de bu cezalardan ve yanlışlardan dönülmesi gerekiyor.

‘AİHM KARARLARI BAĞLAYICIDIR’

AİHM Türkiye açısından bağlayıcıdır. AİHS’in altında imzası olan bir ülkenin AİHM’in verdiği kararı tanımaması kabul edilebilir değildir. AB’ye girmek isteyen ve AB ile ilişkilerini düzeltmek isteyen bir ülkenin bu tür yasaklamalar ve bu tür anti demokratik uygulamalarla AB’ye girişi elbette mümkün değildir. Barış, özgürlükler ve demokrasi içerisinde, herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği ortamların yaratılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Bugün her şeyin Saray’a bağlı olduğu ve Cumhurbaşkanının ağzından çıkan tek bir kelime ile herkesin hareket ettiğini görüyoruz. Bu Türkiye’nin yararına olan bir durum değildir. Bir an önce bu yanlışlardan dönülmelidir. Bu cezalar mutlaka çıkarılacak bir yasa ve düzenleme ile bozulabilir, aynı zamanda tecrit meselesi de bu ülkenin gündeminde olan ve çözülmesi gereken bir meseledir.

SANCAR: TECRİT BARIŞ VE DEMOKRASİNİN BİTİRİLMESİ ANLAMINA GELİYOR

Sancar’ın açıklaması şu şekilde:

Sayın Başkan yeterince doyurucu bir şekilde açıkladı. Burada başlattığımız açlık grevi sembolik elbette ve Leyla Güven arkadaşımızın eylemine destektir. Meclis’te yapmamızın özel bir anlamı var. Meclis yönetimini ve Meclis’teki bütün partileri duyarlılığa çağrı amacı vardı. Meclis halen her şeye rağmen Türkiye toplumunun iradesinin seçimle yansıdığı önemli bir kurum. Bu kurum üzerinden Türkiye toplumuna duyarlı olma çağrısı yapmak amacıyla açlık grevini buradan başlattık. Tecridin sadece hapishane koşullarıyla ilgili bir mesele olmadığını ısrarla belirtiyoruz.

Tecrit, Kürt sorununa çözüm ve müzakerelerin bittiği anda başladı. Tecrit aynı zamanda diyalogla sonuç alma girişimlerinin bitirilmesi, Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesinin bitirildiği anlamını ifade ediyor. Tecridin İmralı’da başlaması ile birlikte dalga dalga Türkiye’nin her yerine yayılan savaşın büyüdüğünü görüyoruz. Dün değerli arkadaşlarımız Demirtaş, Önder ve Baluken’e verilen cezaların onaylanması, bununla ilgilidir.

‘TECRİT TÜRKİYE’DEKİ DÜZENİN NE OLACAĞINI BELİRLİYOR’

Baluken’in dosyasında çözüm sürecindeki çalışmalarının büyük yer tuttuğunu görüyoruz. Aynı şekilde Demirtaş ve Önder’in birlikte yargılandıkları davanın tek konusu İstanbul Newroz’unda yaptıkları konuşmaydı. O dönem o konuşma iktidara yakın medya tarafından barış çağrısı olarak yansıtılmış ve alkışlanmıştı. Bugün, yine başka bir soruşturma genişletilerek devam ediyor.

"Gezi Dosyası" adı altında insanlara gözaltı kararları çıkarılıyor. Bunlar savaş politikalarına dönüşün göstergesidir. Bu da diyaloğun bitirilmesi ve tecridin başlaması demektir. Tecrit aynı zamanda Türkiye’ye hakim olacak düzeni de belirliyor dediğimiz budur. Tecridi kırma çağrısı aynı zamanda barış ve demokrasiyi inşa etme çağrısıdır. Birlikte barış ve demokrasiyi inşa etme çağrısıdır. Bu çağrıya buradan Meclis zemininden ses vermek amacıyla açlık grevini başlattık.

‘BU KADAR BARİZ KURGULANMIŞ BAŞKA BİR DAVA YOK’

Sayın Demirtaş ve Önder’e verilen ceza ile ilgili Türkiye tarihinin bu kadar bariz kurgulanmış başka bir davası var mıdır diye soruyorum ama galiba yok. Önce Yargıtay’a gitmeyecek şekilde 5 yılın altında ceza verildi. Ana dava ile birleştirilmedi. Demek ki hazırlık ve kurgu önceden yapılmış. Bu dava Önder ve Demirtaş’a ceza vermek için özel olarak planlanmış bir yoldur. Cezalar da 5 yılın altında tutuldu ki kısa sürede kesinleşebilsin. Yakın zamanda AİHM kararı çıktı, aynı gün Cumhurbaşkanı “karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi ve normalde haftalar sürmesi gereken istinaf süreci de 3 hafta gibi bir süre içinde bitirildi. Bundan daha açık yargıya müdahale örneği bulunabilir mi? Bu kadar açık ihlal ile karşı karşıya iken Türkiye’de hiç kimsenin kendisini güvende hissetmeyeceğini belirtmek isterim.

‘HERKESİN YAŞAMINI GÜVENCEYE ALMANIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ’

Bizim burada yaptığımız açlık grevi ve mücadelemiz de herkesin geleceğini demokrasi ve barış içinde güvence altına almaya yöneliktir. Arkadaşlarımız bunun bedelini ödüyorlar. Her gün il-ilçe örgütlerimize yönelik operasyonlar yapılıyor. Bu bedeli ödemeye, bu partide mücadele eden herkes hazırdır. Bedel yüzünden kimsenin mücadeleden vazgeçmeyeceğini tarihimiz ortaya koyuyor. Mücadelemizin hedefi bellidir, barış ve demokrasiyi birlikte kurmak, tecrit de bunun kilit kavramlarından biridir.

Hep birlikte geleceğimizi kurmak istiyorsak, omuz omuza mücadele etmek zorundayız. Herkesin burada bizimle birlikte olması gerekiyor. Bütün Türkiye toplumuna selamlarımızı yolluyoruz.