Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İdlib’deki gelişmelere değinen Sancar, barış isteyenlerin sesinin yükselmesi gerektiğini söyledi.

“Güçlü bir barış hareketi oluşturma zamanı. Biz diyoruz ki Orta Doğu'da güçlü bir barış hareketi kurma imkanımız var. Orta Doğu'da savaştan zarar gören tüm halklara çağrı yapıyoruz. Hiçbir sınıra aldırış etmeksizin gelin hep birlikte barışı kuralım” diyen Sancar, “İdlib'de 34 asker hayatını kaybetti. Gelmeye de devam ediyor. Ölen her insan bizden bir parça alıp götürüyor. O acı bizim yüreğimizde. Ölen her bir askerin ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Bugün yurttaşlar soruyor, Suriye'de ne işimiz var? Çeşitli kuruluşlar bir girişim başlattı. Onun bir çağrısı var. Bu sesleri çoğaltmalıyız. Biz insanlığa öncülük etmek için buradayız ama bizim kibrimiz yok. Kim yürürse onunla birlikte yürürüz. Hepimiz birlikte yürüyeceğiz. Biz savaşa hayır diyoruz. Bütün teşkilatlarımız zaten bu sesi çıkarıyor. Daha da çok çıkaracağız” dedi.

Sancar'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Sancar özetle şöyle konuştu:

‘EŞ BAŞKANLIK EMANETTİR’

HDP eş başkanlığı görevi bizim için birer emanettir. Bize bu emaneti veren güçlü bir mücadele birikimine sahibiz. Ben de bu bilinçle bu görevi onurla teslim aldım. Bu onurlu bana veren bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İki tanesini anmak istiyorum. Benden önce bu görevi yürüten arkadaşlarımı, özellikle ikisini anmak istiyorum. Biri Sayın Selahattin Demirtaş. O da bütün parti çalışanlarımız gibi yüksek özveri ile bu görevi uzun süre yürüttü. Sonra rehin alındı. Cezaevinde rehin tutuluyor. Kendisi öğrencimken benden çok şey öğrendiğini söyledi. Şimdi ben onun öğrencisi olmaya adayım. Onun siyaset tecrübesinden, kendisini bir hoca olarak görüp yararlanacağım Şimdi o benim hocamdır.  Sezai Temelli, meslektaşım arkadaşım ve yoldaşımdır. Kendisinden çok şey öğrendim ve öğrenmeye devam edeceğim. Sana sonsuz teşekkürler sevgili Sezai.

2 MART 1994’TE DEP VEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI

Dün 2 Mart’tı. 1994 yılında bir siyasi darbe gerçekleştirildi. Arkadaşlarımız cazaevine gönderildi. Arkadaşlarımıza baskılar uygulandı. Ama kimse bu baskılara boyun eğmedi. Baskılar bizi yıldıramaz bizim için bir hayat şeklidir. O gün cezaevine konan arkadaşlarımız bize gelen emaneti bedellerle ören yürekli arkadaşlarımızdır. Hepsine selamlarımı, saygılarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum.

BİRLİKTE MÜCADELE ÇAĞRISI

Bir selamımız da bu baskıları yürüten iktidarlaradır. Bunları da unutmayacağız. O gün demokratik düzeni ezme zihniyetini onlardan sonra gelenler de devam ettirdi. Şimdi mevcut iktidar da bundan medet umuyor. O gün direnenler yine başı dik sesini yükseltiyor. O gün bu kararları alanlarsa muhakkak bunun muhasebesini yapıyordur. O gün o karara destek olanlara hatırlatma yapma gereği boynumuzun borcudur. Bugün o gün desteği verenlerin tabanında da bu soru soruluyor. Bizim kurtulmamız hep birlikte mücadele ile olur. Hiçbir dönemi nefret ve intikam duygusuyla anmıyoruz. Dostça uyarmak boynumuzun borcu.”

2 Mart’tan bu yana gelene kadar geçen tablo gösteriyor ki çoğalıyor, büyüyoruz. Çünkü umudu taşıyoruz. Halkımız bize omuz verdikçe bu umudu büyüteceğiz. Bizim buradaki ısrarımız demokratik siyasetteki ısrarımızdır. Biz demokratik siyasette ısrar ettiğimiz için bu baskılara boyun eğmedik. Biz bunu halkımızın verdiği onayla bu ülkeye barış ve demokrasiyi getirmek için üstleniyoruz. Arkadaşlarımız tutuklanıyor rehin alınıyor ama arkadan binlerle gelenler bu fikri il il ilçe ilçe mahalle mahalle örmeye devam ediyor. Bizim bu direnişimizin anlamı demokratik siyasette ısrardır. Gelin barış mücadelesini büyütelim. Hangi iktidar olursa olsun ona barışı dayatalım Yapmıyorsa o iktidarı devirelim ama hep birlikte.”

‘HER KURULUŞU MUHATAP ALIYORUZ’

Biz kimseye gelin masa kurup oturalım diye çağrıda bulunmadık, demokrasi ittifakından söz ederken toplumla ittifaktan söz ediyor, her kuruluşu ve örgütlenmeyi muhatap alıyoruz. Ama muhalefet partileri de muhatabımızdır. Gelin birlikte demokrasi ittifakını örelim, birleşebileceğimiz, uzlaşabileceğimiz, mutabık kalabileceğimiz temel ilkeleri tespit edelim, temel değerleri müzakere edelim ve ülkeye yeni bir yol örelim. Biz bunu gizli kapaklı hiçbir zaman yapmadık. Hiçbir zaman hiçbir partiyle kapalı kapılar ardında müzakere yapmadık.

Çağrımız açıktır, tutumumuz şeffaftır: demokrasi, barış ve özgürlük isteyen herkesle temel ilkeler etrafında bir araya gelmeye hazırız. Muhalefet partileri sorumlulukların yerine getirmezse, çağrımız onların tabanına ve bizim tabanımızadır. Hiçbir partiye sıcak bakmayan bütün iyi insanlaradır. Gelin buluşalım, bu gidişata hep birlikte son verelim. Eşit ve özgür birlikte yürüyelim. Ancak bu şekilde savaş ve talan politikalarını, yalanı, kanı ancak bu şekilde durdurabiliriz.

‘ÖLEN HER İNSAN BİZDEN PARÇA GÖTÜRÜYOR’

İdlib’de 34 asker hayatını kaybetti. Gelmeye de devam ediyor. Ölen her insan bizden bir parça alıp götürüyor. o acı bizim yüreğimizde. Ölen her bir askerin ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Bugün yurttaşlar soruyor, Suriye’de ne işimiz var? Çeşitli kuruluşlar bir girişim başlattı. Onun bir çağrısı var. Bu sesleri çoğaltmalıyız. Biz insanlığa öncülük etmek için buradayız ama bizim kibrimiz yok. Kim yürürse onunla birlikte yürürüz. Hepimiz birlikte yürüyeceğiz. Biz savaşa hayır diyoruz. Bütün teşkilatlarımız zaten bu sesi çıkarıyor. Daha da çok çıkaracağız. 4 kuruluş savaşa ortak bir bildiri hazırladı. Bu bildirideki soruları çoğaltmalıyız.

‘TÜRKİYE’NİN PARTİSİYİZ’

Savaşların sonuçlarını en fazla yaşamış bir coğrafyadan besleniyoruz. Elbette bütün Türkiye’nin partisiyiz. Savaş başlayınca kimler kazanır kimler kaybeder biliyoruz. Biz biliyoruz ki savaş başlayınca en çok kaybeden yoksullardır. hem çocuklarını hem ekmeklerini kaybederler.  Bu savaş öncelikle bizleri vuruyor. Bu ülkenin emeğiyle ekmeğini kazananları, bu savaş öncelikle sizi vuruyor, bizi vuruyor. Öncelikle bizler savaşa güçlü bir şekilde hayır demek zorundayız.

‘BARIŞTAN TAVİZ VERMEYECEĞİZ’

Güçlü bir barış hareketi oluşturma zamanı. Biz diyoruz ki Orta Doğu’da güçlü bir barış hareketi kurma imkanımız var. Orta Doğu’da savaştan zarar gören tüm halklara çağrı yapıyoruz. Hiçbir sınıra aldırış etmeksizin gelin hep birlikte barışı kuralım. Bütün Orta Doğu’da barışın, kardeşçe eşit yaşamın en önemli parçasıyız. Kardeşlik eşitlik üzerine kurulduğunda bütün savaş baronlarını durduracak kadar güçlü olacaktır. Vicdanlı, insaflı, ahlaklı her kişiye çağrı yapıyoruz; el ele verelim Orta Doğu’da barışı, eşitliği kuracak sesi birlikte yükseltelim. Bu çağrıya lütfen kulak verin. Ancak hep birlikte mücadele edersek başarabiliriz. Orta Doğu’ya barış gelirse, bu güçlü barış hareketi ortaya çıktığı anda bile bütün muktedirlerin uykuları kaçacaktır. Birileri yüz yıl savaşlarından söz ediyor biz bıkmadan usanmadan ebedi barıştan söz edeceğiz. Nefesimiz yettiğince, gücümüz yettiğince buna uğraşacağız. Barıştan asla taviz vermemeliyiz.

‘AVRUPA MÜLTECİLERE KAPILARINI AÇMALI’

Savaşın ağır bedelini ödeyenler arasında başta gelenler sığınmacılardır. Bir yerde savaş başladığında insanlar yerini yurdunu, hatırasını terk etmek zorunda kalır. Sanki savaşı onlar çıkarmış gibi savaşın faturasını onlar ödüyor. Bu savaşın yükünü ağır bir şekilde çeken sığınmacıların haklarını hukuklarını savunacak insanlar var demeliyiz. O insanlar biziz. Biz olmak zorundayız. Bu insanları pazarlık malzemesi haline getirenler utanmalıdır. Mülteci sorunu insanlık sorunudur. Biz güçlü bir dayanışma hareketi örmek zorundayız. Mültecileri pazarlık malzemesi olarak ölüm yolculuğuna sürmek vicdansızlıktır. Mültecilere Avrupa’daki bütün ülkeler kapılarını açmalıdır. Bütün kapılar açıldıktan sonra bu insanların kanı ile kazanan paralarla bu insanların ihtiyaçları karşılanmak zorundadır. Devletler bunu yapmakla yükümlüdürler. Biz el ele vererek bu mülteci düşmanlığını, bu ırkçı dalgayı durdurmak zorundayız.

Bugün mültecilerin ne istediğini ne yaşadığını bilmek zorundayız. Göçmen ve sığınmacılara, acılarını dile getirebilmek için imkan tanınmıyor. Kimse onları dinlemiyor. Onların acıları üzerinden siyaset yapılıyor. Bu insanlık adına utançtır. Bu insanlara umut vermeliyiz. Umudun adı da barıştır. Biz önce acıları bitireceğiz sonra acıların yaşanmayacağı bir hayatı kuracağız. hep birlikte kuracağız.