Halkların Demokratik Partisi (HDP), 22 Haziran 2014’te ikinci olağanüstü kongresini gerçekleştirdi. Bu kongrenin en önemli özelliği, partinin “olağanlaşması” yolunda yeni bir dönemeç olmasıydı.

27 Ekim 2013’te kurulan HDP’nin çıkış noktasında, Haziran 2011 seçimlerinin hemen ardından oluşturulan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) yer alıyor. Her iki oluşumun öncülüğünü Kürt siyasal hareketinin yaptığı biliniyor. Kürt siyasal hareketinin, sol yapılarla ittifak veya birlikte hareket etme çabalarının yeni olmadığı da biliniyor. HDK ve HDP, bu arayışların yeni şartlara göre şekillenen yeni formları olarak da değerlendirilebilir.

HDP’nin hem fikren hem de kitle tabanı açısından taşıyıcı öznesi Kürt siyasal hareketi olunca, tartışmalar da daha çok Kürt cephesi ekseninde yürütülüyor. Bu durum, HDP’yi neredeyse bütünüyle bir “Kürt meselesi” haline getiriyor. Aslında bunda yadırganacak bir taraf yok, ama madalyonun diğer yüzünü ihmal etmek de doğru olmaz. Burada ise, HDP’ye katılan ve katılmayan sol/sosyalist çevrelerdeki tartışmalar yer alıyor. Bu tartışmaları şimdilik bir yana bırakıp, HDP’ye Kürt dünyasının içinden bakmaya çalışalım.

HDP fikrinin somutlaşmasıyla birlikte, Kürt siyasal hareketinin farklı düzlemlerinden, özellikle de tabanından endişe ve tedirginlik karışımı bir ruh halinin işaretleri de gelmeye başladı. Bu havanın, bazı sorulara doyurucu cevap bulamamaktan ya da sunulan cevapların tatminkâr bulunmamasından kaynaklandığı söylenebilir.

BDP gibi rüştünü ispatlamış ve oturmuş bir yapı varken, HDP gibi nasıl işleyeceği ve ne kadar başarılı olacağı belirsiz bir örgütlenmede karar kılınmasının nedenlerini anlamakta zorlananlar, kaygılarını daha çok içeride ve kısık sesle dile getiriyorlar. HDP’nin bileşimine ve siyasal doğrultusuna ilişkin itirazlarını açıkça ifade eden Altan Tan gibi isimler, şimdilik istisna durumundalar.

Kürt siyasal hareketinin tabanını, bu kaygılara rağmen HDP’yi sahiplenmeye yönelten başlıca faktör, oluşumun fikir babasının Öcalan olması ve Kürt siyasi hareketinin tepesinin bu fikri kararlılıkla savunmasıdır. Ancak sahiplenme ile taşıma arasında bir fark var ve olağanlaşma veya normalleşme yoluna da, ancak “taşıma” isteğinin güçlenmesiyle girilebilir.

Yazının başında son kongrenin bu açıdan bir dönemeç olduğunu söyledim. Bunda, Selahattin Demirtaş gibi tabanda büyük sevgi ve güven duyulan bir ismin eş genel başkanlığa seçilmiş olmasının çok önemli rol oynadığı kanısındayım. Demirtaş, Kürt tabanın yeni partiyle aidiyet bağı kurmak için ihtiyaç duyduğu köprü gibi de düşünülebilir; geçmişin mücadele ve değerler birikimi ile geleceğin siyasal hattı arasında hayati önemi olan bir köprü.

Normalleşme yoluna girmek önemli elbette, ama yeterli değil. Sırada olgunlaşma ve serpilme aşamaları, daha doğrusu görevleri var; üstelik ülkede ve bölgede sorunlar ağır, zaman da öyle bol değil.

Kapıya dayanan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve en geç bir yıl içinde yapılacak genel seçimler, HDP fikrinin pratiğe nasıl yansıyacağını, bir bakıma projenin geleceğini belirleyecek çok ciddi imtihanlardır.

Bu imtihanların anahtar soruları ise, BDP’nin seçmen kitlesinin HDP’ye desteğini ne ölçüde sürdüreceği ve bu kitle dışında hangi çevrelerin ne kadar destek vereceğidir.

Soruları biraz açmakta fayda var. HDP’ye Kürt dünyasından yönelen en önemli itiraz ya da çekince, partinin dar bir sol çerçeveye oturmuş olmasıdır. Partiyi kamuoyu önünde temsil eden yöneticilerin bir kısmının ve onların söylemlerinin, Kürt siyasal hareketinin kitlesel dayanağını oluşturan toplumsal dokuya yabancı, en azından uzak olduğu yönünde yaygın bir algı, hatta inanç var. HDP’nin siyasi yelpazede “sol” dışında bir yere konumlanmasının mümkün ve doğru olup olmadığı meselesini başka bir yazıda tartışacağım. Şu an için daha acil mesele, bu algının bu kitlede HDP’den bir uzaklaşmaya yol açıp açmayacağı; acil soru ise, bu algının nasıl yönetileceğidir. HDP’nin olgunluk imtihanını başarıp başaramayacağı, bu soruların cevaplarına bağlı görünüyor.

HDP’nin yeni hedef kitlesinin ne olacağı ve bu kitleden anlamlı bir teveccühün gelip gelmeyeceği de, olgunlaşmanın ötesine, yani serpilme aşamasına geçmesi bakımından belirleyici olacaktır.

(BasHaber Gazetesi)