HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, 4 Kasım'da HDP'ye yönelik gerçekleştirilen operasyonun korku operasyonu olduğunu savundu. Sancar, "Bu operasyon bir korku operasyonuydu. Bir fikirden, bir siyasi hareketten duyulan korku" dedi. 

HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının birinci yıl dönümü yaklaşırken partisinin konuya ilişkin önergesi üzerine Meclis Genel Kurulunda söz aldı.

Sancar şöyle konuştu:  

Bir yıl kadar önce 3 Kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece yarısı bir operasyon düzenlendi. 5 merkezde aynı anda, aynı noktadan düzenlendiği anlaşılan bir operasyondu bu. Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 11 milletvekilimiz gözaltına alındı. Bu bir siyasi darbe operasyonuydu. 

SİYASET ÜRETMEYENLERİN GELDİĞİ YER BASKIDIR 

Bu operasyonun benzerini daha önce de yaşamıştı bu Meclis ve bu ülke. Sorunlara çözüm üretemeyen, ülkeyi yönetemeyenlerin dönüp geldiği yer yargı eliyle, polis eliyle baskıdır. Başka bir yöntem akıledemedikleri için kendilerini bu şekilde kurtarabileceklerini sanırlar. 1994'te de aynısı yapıldı fakat bu operasyonların bu ülkeye ne huzur ne refah ne barış getirmediği yeterince anlaşıldı.

4 KASIM KORKU OPERASYONUYDU

Bu operasyon bir korku operasyonuydu. Bir fikirden, bir siyasi hareketten duyulan korku. Bu korku 7 Haziran’da somutlaşmıştı. 7 Haziran bir kabus gecesiydi iktidar için ve o korkuyla demokratik ortamı terk ettiler. Baskıcı, tehditler içeren, şantajlar içeren bir politikayı devreye soktular. 1 Kasım 2015'te yaşanan da bu korku, şantaj ve tehdit politikalarının yarattığı bir iktidar değişikliğiydi. İktidardan düşmüş olan AKP, bu yöntemlerle çoğunluğu elde etti ama bir kere korku içine girmişti.

7 Haziran’da devrilmenin mümkün olduğunu gördü ve bunun sonuçlarının ne olacağını da herhalde çok iyi biliyordu. Çünkü geçmişte arkasında bıraktığı haksızlıklar, yolsuzluk iddiaları, baskılar ve daha nice adaletsizlikler vardı. Bunların hesabının sorulacağını anladıkları için iktidara sıkı sıkıya yapıştılar.

“Bağımsız yargı" dediler; bunun boş bir söz olduğunu en az bizim kadar onlar da biliyorlar. Nitekim dün açıkladığımız belge de Adalet Bakanlığının, bizim milletvekillerimizin yargılamalarına nasıl müdahale ettiğini bir kez daha açıkça ortaya koydu.  

İKTİDAR KENDİ KENDİNİ YOK ETMEYE BAŞLIYOR 

Bütün bu baskılara, bütün bu zulme rağmen milletvekillerimiz de içeride ve dışarıda örgütlerimizle, halkımızla boyun eğmedi, kendi doğrusunu savunmaktan vazgeçmedi. İktidar, direnenler karşısında daha da fazla korkuya kapılıyor. Bu sefer, bu korku sadece muhaliflerine değil kendi içine de baskı ve zulüm operasyonlarının yapılmasının zeminini hazırlıyor. İktidar böyle davranınca kendi kendini tüketmeye, kendi kendini yok etmeye başlıyor.

Biz tekrar söylüyoruz: İçerideki vekillerimiz, başkanlarımız barış istiyordu, hakikat istiyordu, adalet istiyordu, özgürlük ve demokrasi istiyordu; bunları istemeye devam ediyorlar. Biz "savaş" değil "barış" diyoruz, "yalan" değil "hakikat" diyoruz, "zulüm" değil "adalet" diyoruz. Bunları dediğimiz için arkadaşlarımız bu operasyona, zulme yalan eşliğinde maruz kaldılar; bunları savunmaya devam ettikleri için de iktidara korku salmaya devam ediyorlar.

KAYNAK: Demokrat Haber