CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan, AKP politikalarını eleştirirken hızını alamadı ve 12 Eylül referandumundaki halk iradesini “darbe” olarak nitelendirdi…

CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan, TBMM Genel Kurulu’nda Gündem Dışı söz alarak bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşmada 25 yıl daha çalışabileceği halde bir hakimin istifa ettiğini hatırlatan Tarhan, istifa dilekçesinde “Türk yargısının adalet ülküsü ve adalet dağıtma görevinden uzaklaştığını” belirttiğini ifade etti. Bir diğerinin 18 yıl daha çalışabilecek iken dün istifa ettiğini söyleyen Tarhan, “Bu hakim de 'bugüne kadar ulusun yargıcı olan ben, birilerinin yargıcı olmamak için istifa ediyorum' dedi dilekçesinde. Tutuklamalara muhalefet şerhi koyan hakimler sürgün yada emekliliğe zorlanıyor” diyerek şöyle devam etti:

“Bir tedbir olan tutuklama, şüpheliyle bir hesaplaşmaya döndü yargıda. Yargılanan herkese terörist muamelesi yapan, 'sen şunu yapabilirsin, yat içerde' diyen, demokratik itiraz hakkını kullananları içeri atan zihniyete tepkiydi bunlar. İstanbul Üniversitesi kampüsü sanki yasadışı bir örgüt yuvasıymış gibi 1 yıldır arama kararlarına tabii tutuluyor. 503 öğrencinin tutuklu olmasına tepkiydi bunlar.

Silivri’ye giden var mı aranızda sayın vekiller. Yoktur çünkü ilgi alanınıza girmiyor. Biz biliyoruz ki 12 Eylül 1980 darbesinin simgesi Mamak ve Diyarbakır Cezaevleri’dir. 12 Eylül 2010 darbesinin ise Silivri Cezaevi’dir. Tarih bunu yazacak arkadaşlar. Post modern darbe dönemlerinin işkence metodları uygulanmaktadır orada. Bir yargıç olarak deneyimim bu yargılamayı açıklamaya yetmiyor. Halkın iradesine rağmen çapraz sorgular yapılıyor orada. Duruşma salonu adı verilen bir yere, birbiriyle ilgili olmayan pek çok kişi tutulmuş, aynı örgüte hizmet etmekle suçlanıyorlar. Bununla da yetinilmemiş, yeni gözdağı verircesine yeni cezaevleri inşa ettiğiniz de anlaşılıyor.”

-“BUNA KARŞI ÇIKMASI GEREKENLER SİZLERSİNİZ”-

Halkın iradesinin tutsak tutulduğunu belirten Tarhan, “Halkın kürsüsünden sesleniyorum, halkın seçtiği 1,5 milyon kişinin oy verdiği 8 milletvekili bugün tutuklu. Bugün tutsak. Hiçbir şey yapamaz hale getirilmişler” diyerek şöyle devam etti:

“Tek bir suç işlediklerini kimse söyleyemez. Yargılanmalarına kimsenin bir şey dediği yok ama bugün demokraside 1,5 milyon kişinin iradesi hapistedir. Buna ilk karşı çıkması gerekenler, halkın temsilcileridir. Topyekün bu meclistir, sayın milletvekilleri. Milletvekillerini görev yapamaz hale getiren bu sahte davaları kimin, kimlerin yönetip yönlendirdiği artık bir sır değil. Hepimiz biliyoruz. Adalet ve demokrasi kılıfına da girse, diktatörlük diktatörlüktür sayın milletvekilleri. Liste skandalı ile ortaya çıkan kimin yargısıdır. İktidara dokunan deniz feneri soruşturmasında görevini yapan savcıları yıldıran, saldıran kimin yargısıdır. O dosyada suç vasfını değiştirmeye çalışıyorlar ve yüzyılın utancının üstünü örtmeye çalışan kimin yargısıdır? Düşünenler için tutukluluk süresini bir dünya rekoruna 10 yıla çıkaran, canice cinayet işleyenleri sokaklara salan kimin yargısıdır.”

TARHAN'IN SÖZLERİNE ERGİN'NDEN SERT CEVAP

CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan’ın “yargı bağımsızlığı ve yeni HSYK yapılanmasına” ilişkin konuşmasına cevap veren Adalet Bakanı Ergin, Deniz Feneri eleştirilerine de net yanıt verdi.

CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan’ın “yargı bağımsızlığı ve yeni HSYK yapılanmasına” ilişkin konuşmasına cevap veren Adalet Bakanı Sadullah Ergin, görevinden istifa eden iki hakimin YARSAV üyesi olduğunu hatırlatarak, “Yargı bitmiştir” söylemine “Bu ülkede biten şey; millet iradesine geçit vermeyen vesayet sistemidir, seçkinleri kollayıp kimsesizleri mağdur eden, üstünlerin hukuku anlayışıdır” dedi.

Tarhan'ın gündem dışı konuşmasına hükümet adına cevap veren Ergin, 2 yılda yapılan faaliyetlerle eylem planının yüzde 67'sinin gerçekleştirildiğini ifade etti. AB'nin 2011 Yılı İlerleme Raporunda yeni HSYK ile ilgili güzel tespitleri bulunduğunu söyleyen Ergin, “Yargı alanında ilerleme kaydedilmiştir, HSYK ile Anayasa Mahkemesine ilişkin düzenlemeyle yargı bağımsızlığı, tarafsızlığında ilerleme kaydedilmiştir. Yargının etkinliğinin geliştirilmesi ve mahkemelerin artan iş yükünün üstesinden gelinmesi için yeni adımlar atılmıştır" yazdığını ifade etti:

Ergin, “Sayın Tarhan, iki hakimin istifa ettiğini söylüyor. İstifa eden iki hakim de YARSAV'a üye ve daha önce etkinliklerinde görev almış hakimler" diyerek şöyle devam etti:

“Ben Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyorum. YARSAV'a üyeliği bir eksiklik, nakısa olarak söylemiyorum. Siz kürsüden konuşurken biz dikkatlice dinledik. Lütfen konuştuklarınızın cevabını dinlemeye tahammül gösterin. Bu kürsüde sadece iddia, itham edeceksiniz ama cevabını dinlemeyeceksiniz. Bu kürsüden söylediğiniz diktatörlüklerden kalan bir alışkanlıktır”

-“BİTEN VESAYET SİSTEMİDİR”

Ergin, bir hakimin "yargı bitti" diye istifa ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Bakın bu ülkede biten bir şey var, bitenin ne olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bu ülkede biten bir şey var. Bu ülkede biten şey; millet iradesine geçit vermeyen vesayet sistemidir. Bu ülkede biten şey; seçkinleri kollayıp kimsesizleri mağdur eden, üstünlerin hukuku anlayışıdır. Bu ülkede biten şey; ‘yargı kalemiz’ diyenlerin ideolojik hegemonyasıdır. Bu ülkede biten şey; 'onama mı, bozma mı istersin' anlayışıyla yürütülen çirkin ve çarpık ilişkilerdir. Bu ülkede biten şey; yüksek yargıda ideolojik bildiriler ve açıklamalardan işini yapmaya zaman bulamayan anlayıştır, başka bir şey değildir. Ve bu ülkede biten şey; darbe hazırlığı içinde olanlardan icazet alan, darbe sonrası darbecileri ayakta alkışlayan anlayıştır. Bu ülkede biten şey; adalet değil, adalet adına yıllardır milletin ensesinde boza pişirme, darbecileri desteklemedir.”

Ergin, Avrupa‘dason 50 yılda 4-5 parti kapandığı halde “Türkiye'de son 50 yılda 25'in üzerinde siyasi partinin kapatıldığını” söyledi. Ergin, şunları söyledi:

“Bu ülkede biten şey; bakkal dükkanı kapatır gibi parti kapatma anlayışıdır. Eski Adalet bakanlarının incilerini buraya dökmek mümkün; 'Bu kadroları örgütüme vermeyip milliyetçilere mi verecektim?' diyen örnekler ortada.

Bir ağır ceza mahkemesi başkanı (Vallahi eğer böyle giderse, yine tehditvari şey yapacaksa ben çekip gidip Bakanlığa her şeyi söyleyeceğim. 2-3 kilo uyuşturucu yakalanmış bilmem ne baronunu tahliye edeceğim. Nerede görülmüş şey bu) diyerek bir avukata, bir başka avukatı şikayet ediyor. Bu avukatlar da eski bir adalet bakanı kanalıyla mahkemeye baskı yaptığı iddia edilen avukatlar... Bu ülkede biten adalet değil, bu şekilde kuşatılmışlık duygusudur, bu şekildeki baskılardır.”

Geçmişte de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının bir tasarrufta bulunarak, Balyoz soruşturmasını yürüten iki savcının yetkilerini aldığını hatırlatan Ergin, “Bu ülkede soruşturma savcılarının değiştirilmesi, dosyaların ellerinden alınması bir tek Deniz Feneri savcıları için uygulanmış değil. Kaldı ki Balyoz savcıları görevden alınırken, haklarında en küçük bir iddia, tahkikat, soruşturma, inceleme yoktu. Bugün bu eleştiriyi yapanlardan hiç ses çıkmadı. Neden acaba? Onlar savcı değil miydi, onlar soruşturma yapmıyor muydu? Yoksa onlar alınmasını istediğiniz kişiler miydi, onun için mi sustunuz, konuşmadınız?” diye konuştu.

Deniz Feneri savcıları hakkında şikayet üzerine HSYK'nın inceleme ve gerek görülürse soruşturmaya geçme kararı bulunduğunun altını çizen Ergin, 812 inceleme ve gerekli görülmesi halinde soruşturmaya geçilmesi kararı vermiştir. 812 karar Adalet Bakanı oluruna sunulmuş. Bakan hepsine olur vermiş, iddia varsa araştırılsın, incelensin, gerçekler ortaya çıksın, kimse gerçeklerden kaçmasın diye” diyerek şöyle konuştu:

“811'ine olur verip, 812'ncisi görüşülürken; bunlar Deniz Feneri iddiasını soruşturanlardır, bunlar önemli iddiaları inceliyorlar. Bu iddialar incelenirken bir kısım siyasi partilerin temsilcileri de adliyede mekik dokuyor, savcılarla sık sık görüşmeler yapıyor. Bu soruşturma inceleme iznini vermemesi gerekiyor öyle mi? 811'inde nasıl davrandıysak, 812'ncisi için de aynısını verdik. Bu olayda Adalet Bakanlığının dahli, Kurulun verdiği karara karşı olur vermekten ibarettir. Bunun dışındakilerin tamamı, gazete haberlerine dayalı, gerçeği yansıtmayan bilgilerdir."

UFUK URAS’TAN TEPKİ

Tarhan’ın referandumda halkın verdiği oyları darbe olarak niteleyip Ergenekon sanıklarına arka çıkan konuşmasına bir tepki de Ufuk Uras’tan geldi.

Eski İstanbul Milletvekili, EDP üyesi ve yeni kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin Genel Meclis üyesi Ufuk Uras tepkisini twitter’dan şu şekilde dile getirdi:

“CHP Grup başkanvekili Tarhan, Meclis Gündem dışı konuşmasında, referandumu "darbe" diye tanımladı. Grupbaşkan vekilini söyle, kim olduğunu..”

“Referandumdaki oylarına bile (o neyse fark etmez) sahip çıkamayan Tarhangillere ne diyeyim? Kendine saygı duymayan başkasına neden duysun ki?”

“CHP’ye göre referandumda hayır çıksa milli irade olacaktı, ama evet çıkınca darbe oluyor; siyaseti de bir yana bırakın, ahlaksızlık artık bu.”

“Grupbaşkanvekiline göre "Ergenekoncular düşünce suçlusu"ymuş. Peki Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış'ın katilleri nasıl düşünce suçlusu oluyor”