EMEK Partisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada barış vurgusu yaptı.

Kürt sorunu ve barış mücadelesinin birbirine bağlı olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Bir ulusal hak eşitliği sorunu olan Kürt sorunu, tek adam iktidarının ülke içindeki baskı politikalarında ve bölgedeki yayılmacı emellerle gerçekleştirdiği müdahalelerde önemli bir rol oynamaktadır. İktidarın, kayyumlardan siyasetçilerin hapishanelere konulmasına kadar Kürtlerin ulusal demokratik mücadele ve istemlerini baskı ve şiddet ile engelleme politikası, Kürtlerin sınırların ötesindeki statü ve kazanımlarının da bir tehdit olarak görülüp müdahaleler yapılmasına yol açmaktadır. Ancak bu politika sorunun daha geniş alana yayılmasına ve daha fazla aktörün soruna müdahale edip kendi çıkarları için kullanmasına, dolayısıyla çözümsüzlüğün derinleşmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda Kürt sorununun çözümü, ülkede demokrasi ve bölgede barış mücadelesiyle iç içe geçmiş durumdadır” denildi.

EMEK Partisi’nin, 1 Eylül Dünya Barış Günü açıklaması şu şekilde:

Dünya Barış Günü’nü emperyalistlerin işbirlikçi gericiliklerle birlikte sürdürdükleri paylaşım mücadelelerinin dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı ve halkları yıkıma uğrattığı bir süreçte karşılıyoruz. Bu gerici savaşlar ve paylaşım mücadelesi nedeniyle işçi sınıfı, sömürünün en ağır biçimleri ve güvencesizlikle ve ezilen halklar da açlık, yoksulluk, ölümle karşı karşıya kalmakta ve milyonlarca insan göç etmek zorunda kalmaktadır.

Sadece savaşlar da değil; bütün dünya için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam eden Covid-19 salgını da emperyalist-kapitalist sistemin bütün insanlık için nasıl bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha göstermiştir.

Suriye’den Yemen’e, Irak’tan Filistin’e ve Libya’dan Doğu Akdeniz’e yaşadığımız bölge sahip olduğu enerji kaynaklarının paylaşımı ve geçiş yollarının denetimi mücadelesi nedeniyle emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin taraf olduğu savaş ve çatışmaların en önemli merkezlerinden biri olmayı sürdürüyor. Bu emperyalist ve gerici güçler, yüz binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yıkıma uğratılmasına, yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda bırakılmasına sebep olan kendileri değilmiş gibi her fırsatta ‘barış’ ve ‘çözüm’den söz etmekte ancak onlar ‘barış’tan söz ettikçe savaş ve çatışmalar ve ‘çözüm’den söz ettikçe de çözümsüzlük derinleşmektedir.

Ülkemizdeki tek adam iktidarı yayılmacı emelleri temelinde Suriye ve Libya’da sürdürdüğü müdahaleleri ve Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandıran hamleleriyle tekelci burjuvazinin çıkarları temelinde ülkeyi bu gerici savaşların içine sürüklemekte ve ülkede yaşayan halkları yeni tehditlerle yüz yüze bırakmaktadır. ABD ve Rusya’nın başını çektiği emperyalist güçler arasındaki çelişkilerden yararlanarak paylaşım mücadelesinden pay kapma politikası, bu güçlerin Erdoğan iktidarının yayılmacı emellerini birbirlerine karşı kullanmasına yol açmakta; Türkiye’yi bölgedeki savaş girdabının içine daha fazla çekmektedir.

Pandeminin de ağırlaştırdığı ekonomik kriz nedeniyle işçi-emekçiler daha fazla işsizlik ve yoksulluğa sürüklenirken Türkiye, ülkedeki iktidarın yayılmacı politikalarının bir sonucu olarak 2019 verilerine göre, 20,4 milyar dolar ile gayri safi milli hasılasına (GSMH) göre silahlanmaya en fazla kaynak ayıran 5. ülke durumundadır.

Bir ulusal hak eşitliği sorunu olan Kürt sorunu, tek adam iktidarının ülke içindeki baskı politikalarında ve bölgedeki yayılmacı emellerle gerçekleştirdiği müdahalelerde önemli bir rol oynamaktadır.

İktidarın, kayyumlardan siyasetçilerin hapishanelere konulmasına kadar Kürtlerin ulusal demokratik mücadele ve istemlerini baskı ve şiddet ile engelleme politikası, Kürtlerin sınırların ötesindeki statü ve kazanımlarının da bir tehdit olarak görülüp müdahaleler yapılmasına yol açmaktadır.

Ancak bu politika sorunun daha geniş alana yayılmasına ve daha fazla aktörün soruna müdahale edip kendi çıkarları için kullanmasına, dolayısıyla çözümsüzlüğün derinleşmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda Kürt sorununun çözümü, ülkede demokrasi ve bölgede barış mücadelesiyle iç içe geçmiş durumdadır.

Dünyada, bölgede ve ülkemizdeki bu karanlık tablo, barış ve güven içinde insanca yaşanabilecek bir dünya ve ülke için işçi sınıfı ve halkların emperyalizme ve işbirlikçi kapitalist gericiliğe karşı birleşip mücadele etmesinden başka bir çıkar yol bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla 2020 Dünya Barış Günü, emperyalistlerin ve işbirlikçi burjuva gericiliklerin müdahalelerine son verip silahlı güçlerini geri çekmeleri, ezilen halkların kendi kaderlerini belirleme hakkının tanınması ve ülkelerarası/bölgesel sorunların barış ve demokrasi temelinde çözümü için mücadeleyi yükseltme günüdür.

Emperyalistlerin ve kapitalist gericiliğin savaş ve yıkım politikalarına karşı, barış için birlik, mücadele ve dayanışmayı büyütme çağrısıyla işçi sınıfı ve halklarımızın Dünya Barış Günü’nü selamlıyoruz.