CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke tek programında konuştular:

CHP'Lİ TANRIKULU: "KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM YERİ MECLİS'TİR"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Kürt sorununun çözüm yerinin Meclis olduğunu ifade ederek parti olarak bu konuda cesur adımlar attıklarını söyledi. Anayasa ve Kürt sorununun çözümü için kimsenin ön şart sunmaması gerektiğini söyleyen Tanrıkulu, "Siyasi af, örgütün tamamen silah bırakması gibi konular bugünkü mesele değil. Öncelik insanların ölmeyeceği ortamı yaratmak. Mecliste ortamı yaratmak lazım. Bunlar yapılmadan bunların konuşuluyor olmasını doğru bulmuyorum. Önce siyasilerin irade ortaya koyması gerek" dedi.

"ORTAK AKIL HEYETİ OLUŞTURULMALI"
Tanrıkulu, sorunun çözümüyle ilgili bir rapor hazırlayıp kamuoyuyla paylaştıklarını ifade ederek, "Öncelikle hükümet bilgilerini paylaşsın. Ne yapmak istediklerini anlatısın. Her siyasi partiden, konuyla ilgili bilgi sahibi ikişer kişi alınıp ortak akıl heyeti oluşturularak çalışmaya başlasın. Çözüm için sivil toplumdan da görüş almak gerekli. Toplam 8 milletvekili ile meclis dışından, toplumun saygı duyduğu, görüşlerine önem verdiği 12 kişinin bulunduğu heyet oluşturulsun" diye konuştu.

"KAN AKARKEN BU MUTABAKATI GERÇEKLEŞTİREMEYİZ"
"Somut proje ortaya konmadığı için çözüm gelişmedi" diyen Sezgin Tanrıkulu şunları söyledi; "Biz pozitif siyaset yapmak, sorumluluk almak istiyoruz. Bu, AKP'nin tek başına çözeceği bir sorun değil. 1 Ekim'de meclis göreve başladı. Gündemde Anayasa gibi bir konu var. Ama kan akarken bu mutabakatı gerçekleştiremeyiz. Bir umut oluşturmak istiyoruz. Partiler arası diyalog süreci başlarsa silahların susması için örgüt üzerinde baskı da oluşur."

"BAŞBAKAN MESELEDEN KOPUŞ VE ÖFKE SİYASETİ İŞLEDİ"
Sezgin Tanrıkulu, Genel Seçimler sonrası çatışmaların artmasıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi: "Yurttaş, çözüm konusunda hükümet programına ve muhalefet partisinin seçim bildirgesine bakar. Her ikisini de dikkatle okudum. Hükümet programında somut hiçbir hedef yok. Başbakan seçim öncesi milliyetçi bir söylem kullandı, toplumu gerginleştirdi. Seçimden sonra hükümet programına gerçekçi, çözüme hizmet verecek şeyler yazsalardı yine olabilirdi. Ama bakıyorsunuz bu da yok. Başbakan Erdoğan'ın Nisan ayında Muş'ta yaptığı konuşmadan itibaren bu meseleden kopuş ve öfke siyaseti işledi. Barışa en yakın dönemde saldırılar olur. Siyasal tutumunuzu, örgütün eylemlerine göre şekillendiremezsiniz. Örgütün amacı sağduyuyu bozmak. Örgüt içinde çözüm istemeyen kanat da olabilir. Bunu hesaplayacak sağduyuyu kaybetmeyeceksiniz. Başbakanın danışmanları başbakanı bu noktada iyi yönlendirmedi."

"SÜREÇ DÜRÜST YÜRÜTÜLMEMİŞ"
PKK yöneticileriyle görüşülebileceğini belirten Tanrıkulu, "İki türlü müzakere olur. Biri gizli, biri açık. İkisini de doğru yapmak lazım. Kim silah bırakacak, ne zaman bırakacak, kimler bırakacak... Bunları, siyasal muhataplarınızla mesafe aldıktan sonra yaparsınız. Kendi programınızı da buna uygun yapıp toplumu hazır hale getirirsiniz. Görüşmelerde ele alınan konular, seçim barajı, yerel yönetimler, vatandaşlık, anadil gibi meseleler. Bunlar tamamen anayasa meselesi. Bunları diğer partilerle görüşüp topluma açıklayacaksınız. Ama bunlar hükümet programında yok. Seçim barajına karşıyız dediniz. CHP'nin önerisini reddetmiş (İhanet içerisindesiniz) demişsiniz. Aynı şeyi hatta ötesini özel temsilciniz yapmış. Örgütle görüşmüş. Kısacası süreç dürüst yürütülmemiş. Süreç yüzde 100 başarısız oldu" ifadelerini kullandı.

"ARTIK HALK SORUNUN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYOR"
"Biz hiçbir zaman görüşmeye karşı değiliz" diyen CHP'li Tanrıkulu, "Genel başkanımız (Kimse ölmeyecekse görüşülür) demişti 1 yıl önce. Şimdi de söylüyoruz. İnsanlar ölüyor. Büyük bir cesaretle (Günlük siyasetin dilinden çıkaralım) diyoruz. Gelin ortaklaşalım. Hükümetten yanıt alamadık. Artık halk sorunun çözülmesini istiyor. Yoksa görüşmelere tepki bu kadar az olmazdı. Bu olay Türkiye'nin meselesi olmaktan çıktı. Yeniden Türkiye dinamikleriyle sorunun çözülmesi taraftarıyız" dedi.

"CHP OLARAK ÖZELEŞTİRİ YAPTIK"
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde partilerinin az oy almasıyla ilgili soruya Tanrıkulu, "Seçimden önce (Diyarbakır'da en fazla 20 bin oy alırız) dedim. 15 bin oy aldık. CHP olarak özeleştiri yaptık. 10-15 yılın travmasını 3-5 ayda atamazsınız. Kafalarda olmayan bir parti görünümünden kurtulduk. Şimdi fahri vekiller atadık milletvekili çıkaramadığımız illere. CHP'deki dönüşümü ve beklentiyi bu arkadaşlar görüyor. Van'da en az 10 aday vardı il başkanlığı için. 20 kişilik yönetime 100 kişi başvurdu. Siirt'te de talep var. Artık siyaseten bölgede CHP var. Oy alamadık ama siyaseten meşru partiyiz. Örgütler kararlı çalışır, söylemimizde cesur davranmaya devam edersek bu sorunun çözümünü isteyen tüm kesimlerden destek alırız" şeklinde konuştu.

"ŞİMDİ TANIYAN VE ÇÖZÜM ÜRETEN BİR PARTİ HALİNE DÖNÜŞTÜK"
Tanrıkulu, "CHP'nin Kürt sorununa bakışında ne değişti?" sorusuna, "CHP sorunun uzağındaydı, tanımıyordu. 89'da çok önemli bir rapor hazırlanmıştı. O döneme göre çok cesur bir rapordu. O raporun içeriğinden uzaklaştı. Bölgeye gidip gelmedi, insanlarla uzaklaştı. Söylem olarak da uzaklaştı. Ama şimdi tanıyan ve çözüm üreten bir parti haline dönüştük. Çok gerçekçi ve cesur önerilerde bulunduk" diye konuştu.

"KCK TUTUKLAMALARI YANLIŞ"
KCK tutuklamalarıyla ilgili olarak ise Sezgin Tanrıkulu şöyle konuştu: "Yöntem olarak doğru bulmuyorum. Devasa bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. 300 milyar dolar para harcanmış. 11 bin şehit var, 40 bin sivil yaşamını yitirmiş. Bu sorunu Ceza Yasası'nın dar sınırları içinde çözemezsiniz. Bir örgütün tamamen silah bırakmasından bahsediyoruz. Bunun yumuşak bir geçişi olmalı. Sivil siyasete alışacaklar. Devlet izleyecek, şiddete bulaştığı zaman müdahale edecek. Onun dışında kontrol edecek. Sivil siyaseti yok edecek boyuta kalmayacak ve böylece örgütün meşruluğunu yaratmayacak. Bu nedenle yöntem olarak doğru bulmuyorum."

"TÜRKİYE AİHM'DE MAHKUM OLACAK"
Tanrıkulu, "Çok sayıda belediye başkanı, meclis üyeleri tutuklu. Bu çapta bir tutuklama kabul edilemez. 3 yıllık zamanda 1 tane tahliye edilen yok. 1 isim mi yanlış olmaz. İddia ediyorum bütün tutuklamalar AİHM'den geri dönecek, Türkiye mahkum olacak. Dava açın ama bu kadar insanı tutuklamayın. İnfaz yöntemi olarak kullanmayın" ifadelerini kullandı.

"MUHATAP BDP'DİR"
Tanrıkulu, "Siyasal çözüm konusunda Meclis irade ortaya koyarsa muhatap BDP'dir. Örgütün silah bırakması devletin istihbarat teşkilatının işidir. Sorun mecliste çözülür. PKK'nın ortadan kalkması başka bir süreç. Şu an silah bırakmayı konuşmayı bile doğru bulmuyorum" dedi.

BDP'Lİ ALTAN TAN: "AKP SAMİMİYSE BAŞÖRTÜSÜ SERBEST OLSUN DEDİK"
Altan Tan, "5 seçimi başörtüsüyle kazandılar. Mecliste değişiklik yapıyorsun. AKP samimiyse kravat mecburi olmasın, başörtüsü serbest olsun dedik. Başörtüsü meselesinden çok sıkıntı çekti bu memleket" dedi.

"YOLDAKİ TUZAKLARI TEMİZLEMEMİZ GEREK"
Yeni Anayasa yapılması süreciyle ilgili konuşan Altan Tan, "Birincisi doğru düzgün anayasa için her türlü olumlu katkıyı veriyoruz. Yeni anayasa süreci başladı. Başbakan 9 ay diyor, bu süreç daha da uzayabilir. Bu arada bizim yoldaki tuzakları temizlememiz gerek. Binlerce insan şu an tutuklu. 8 milletvekili cezaevinde. Bu 1-1,5 yılın sonuna kadar meclis hiçbir şey yapmasın diyemeyiz. Bir yandan o devam etsin bir yandan da bu sorunları çözelim. Bir de köy-kasaba isimlerini iadesi var. Bunun için anayasada değişikliğe gerek yok. Böyle birçok mevzu var. 10. sınıf tarih kitabında Süryanilerin hain olduğu yazıyor. Şeyh Sait İngiliz ajanı olarak tanıtılıyor. İsmet Paşa'nın kendi hatıratında (Bütün araştırmalara rağmen İngilizlerle bir bağı görülmemiştir) deniyor. Bunları temizleyebilirsiniz. İlkokul andı niye söyleniyor. Bunlar temizlenebilir" dedi.

"MİLLETVEKİLİ YEMİNİNE KARŞIYIM"
Milletvekili yeminine de karşı olduğunu ifade eden Tan, şöyle konuştu: "(Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalacağıma) diye kısım var. Ben bunların büyük kısmına inanmıyorum. Atatürk üzerinden polemik yapmak istemiyorum am (Her yaptığı doğrudur demek) doğru değildir. Anayasa değişikliğini bekleyelim, bunları rafa kaldıralım değil. Ceza kanunuyla ilgili, seçim barajı, siyasi partiler kanunu gibi değişiklikleri yapalım. Bu toplumun gazını almaktır, gerilimi yumuşatmaktır. Bunları yapmaya başladığınızda yeni anayasa çok kolay olacak. Toplum sakinleşecek, silahlar susacak büyük ihtimalle. Dünyanın hiçbir yerinde haksız bir dava üzerine şiddet devam etmez. Balığın susuz kalması gibi. Silahlı mücadele veya şiddete başvuranların ortaya koydukları gerekçeler ortadan kalktıkça o balık susuz kalır. Su bir miktar azalıyor ama oraya su katanlar var. Binlerce insanı tutukluyorsun. Sivil toplum kuruluşu adı altında vakıflar var. Diyorlar şehirdekileri kurutacaksın, Kandil’e de operasyon yapıp kurutacaksın. 30 senedir olmadı."

"KCK, PKK, BDP, DTK, BUNLARIN HEPSİNİN BİRBİRİYLE İRTİBATI VAR"
Altan Tan, "KCK, PKK, BDP, DTK, bunların hepsinin birbiriyle irtibatı var. Bunu inkar eden yok ki. Bunu herkes biliyor. 3 milyon oy var ortada, hepsi birbirine karışmış. Abdullah Demirbaş, "Bir oğlum askere gidecek, biri dağda" diyor. İçiçe girmiş. Başbakanın 2005 konuşmasına gidelim. (Dağdakileri öldürme, ovadakileri tutuklama politikası olmadı. Demokratikleşeceğim, dağdakilerle de konuşacağım. Niyetin bölücülük değilse, art niyetin yoksa bu yanlışları düzelteceğim. Dağdakileri imha etmek istemiyoruz) dedi. Ne oldu da aynı politikaya döndü devlet? Tutuklamalar olunca Diyarbakır'da siyaset bitecek mi? Bizim gibi yüzlerce kadro var. Dolayısıyla niye eski düzene dönsün? Neyi ispatlamaya çalışıyor?" dedi.

"AKP SEÇİMDEN KAZASIZ BELASIZ GEÇMEYİ 1. HEDEF OLARAK KOYDU"
Oslo sürecine rağmen PKK'nin son dönemde niye eylemlerin dozunu artırdığı konusunda ise BDP'li Altan Tan, "Bunun iki açısı var. Birisi devlet boyutu, diğeri Kürt siyaseti boyutu. Devlet açısından baktığınız vakit, (Birey haklarına evet, grup haklarına hayır) durumu var. Birey olarak tanıyorum, ama halk olarak tanımıyorum. Konuşabilirsin ama anadilde eğitim olmaz, bölgesel yönetim olmaz, dili kamu kurumlarında kullanamazsın. Görüşmeler niye durdu. Çünkü AKP seçimden kazasız belasız geçmeyi 1. hedef olarak koydu. Seçimlerin kazasız geçeceği anlaşılınca başbakan rest çekti. (Türk topraklarında ameliyat yaptırmam) dedi. Kürt siyasetine gelecek olursak, belli bir kesim Arap baharı, Suriye ve İran'ın Ortadoğu’da çıkarılma operasyonunu görünce (Bu kamplaşmada acaba biz bir şey yapabilir miyiz) diye düşündü. Ben buna karşıyım bunu da yazdım. Suriye ve İran'la aynı çizgiye düşebilir. Bunun geleceği yok. İki rejim de Kürtlere tüm kötülüğü yaptı" diye konuştu.

"ANADİLDE EĞİTİM 1 GECEDE OLMAZ"
Anadilde eğitim konusuyla ilgili olarak BDP'li Altan Tan, "Bu gece yapıyoruz denilse, bunun yerine oturması minimum 5 yıl. Biz diyoruz ki buna başlayın. Kimse 1 gecede istemiyor. Devletin taktiği şu: Grup haklarını mümkün olduğu kadar vermemek, mecbur kalırsa geç vermek, içini boşaltmak. Kürtlerin yarısı Kürtçe bilmiyor. Bu şekilde bu trend giderse 10-15 yıla bu düzey yüzde 75'e çıkıyor. Komünizm bittikten sonra Komünist Parti kuruldu. Kürtler bittikten sonra bunları vermenin hiçbir önemi yok" dedi.

"TÜRKİYE'DEKİ İSLAMCILAR KÜRT MESELESİNDE SINIFTA KALDILAR"
BDP'li Altan Tan, Cemal Uşak'ın Kürt sorunuyla ilgili olarak "Biz dindarlar, Kürtlerin ıstırabını hissetmedik" şeklindeki sözleriyle ilgili olarak şunları söyledi: "Cemal Bey'i yakından tanırım. Genel olarak sözlerine katılıyorum. Şu ana kadar Türkiye'deki İslamcılar Kürt meselesinde sınıfta kaldılar. Kast edilen şeyi doğru anlamak lazım. Genel bir çerçeve çizmiş. Saidi Nursi başta olmak üzere birçok kişi soruna doğru açıdan yaklaşmış. 1992'de Mazlum-Der tarihi bir Kürt sempozyumu düzenledi. Ama istisnalar kaideyi bozmaz. Örgütlü Nurcuların büyük bir kısmı, Milli Görüş ile tarikat ve cemaatler. Bunlar şu anki İslami kesim dediğimiz kesimin yüzde 90'ına tekabül ediyor. Üniversiteleri, bankaları var, güçleri var.. Cemal Uşşak Bey'in kastettiği odur. Örgütlü din dediğimiz yapılar Kürt meselesinde İslami hassasiyet ile söylemesi gerekenleri söylemedi. Müslümanlar ulus devleti savunamaz İslami öğretiye göre. Kavimlerin 3 hukuku var, kendi dilini okur yazar, eğitimden konuşmaya kadar dilin önünde engel olmaz. Yönetime katılır, kendiyle ilgili konularda eşittir. Dilini kamusal alanda da kullanabilir. Osmanlı kabul etmiş. Farsça, Arapça dilekçeler var. Saraydaki tercüme odasında tercüme edilip padişaha iletiliyor. Bu 3 hakkı İslamcılar savunmadı.

"TÜRKİYE'DEKİ EN BÜYÜK GÜÇ MÜSLÜMAN SÜNNİ HANEFİ TÜRK KİTLE"
Şu an Türkiye'deki en büyük güç Müslüman Sünni Hanefi Türk kitle. Anadolu'daki kitle. Bu kitle ikna edilmeden Türkiye'nin değişmesi mümkün değil. Öyle hastalıklı hale getirdi ki içinden çıkamıyor. Peygamber ocağı ordu dedi. Peygamber ve 4 Halife döneminde düzenli ordu yok. Cihat ilan edince gider, rütbe de yoktur. Cihat biter tüm müslüman kitle gider işinin başına. İslam'ı konuşuyorsak ordu sensin. Devleti kutsuyor. Bir insan tapu müdürlüğüne, PTT'ye düşman olabilir mi? Bayrak, İstiklal Marşı dini anlamda bir değeri yoktur. İslami kesim bunların hepsini karıştırdı, bir kitle oluşturdu. Türk İslam sentezi. Kendi bozduğu kitle düzelmeye karşı çıkıyor.

"EVRENSEL HUKUK OLSUN"
Anayasa uzlaşması konusunda ise Altan Tan, "Yeni anayasada 4 partinin de uzlaşması mümkün görünmüyor. Biz bir ölçü koyalım diyoruz. Bu da evrensel hukuk olsun. AK Parti'ye şunu söylüyoruz. Evrensel değerlere uygun ne getiriyorsan evet diyorum. En ileri demokrasi ölçüleri getir ona uyalım" dedi.

"AKP SAMİMİYSE KRAVAT MECBURİ OLMASIN, BAŞÖRTÜSÜ SERBEST OLSUN DEDİK"
Mecliste kadın milletvekillerinin pantolon giymesiyle konusundaki önergeyle ilgili soruya ise Altan Tan, "Samimiyetle söylüyorum gol mol yok. 5 seçimi başörtüsüyle kazandılar. Mecliste değişiklik yapıyorsun. Biz dedik ki başörtüsü olsun kravat olmasın. Ama Suriye meclisinden Hindistan'a kadar herkes milli kıyafetle oturabiliyor. AKP samimiyse kravat mecburi olmasın, başörtüsü serbest olsun dedik. Başörtüsü meselesinden çok sıkıntı çekti bu memleket. Bugün kadın üyelerimiz dahil bir değişiklik önergesi hazırladık, iyi niyetle verdik. Evrensel hukuka uygun bir şey getirsin biz de onu kabul edelim. Niye gol atalım AKP'ye. Ne istiyorsa AKP getirsin, ruhban okulları, cemevleri, Kürt meselesi. Ne olursa kabul ederiz" yanıtını verdi.