CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, PKK tarafından kaçırıldıktan 48 sonra bırakılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’le ilgili gelişmeleri Taraf için kaleme aldığı “Dağları Özlemek” başlıklı yazısında yorumladı. Toprak’ın yazısı şöyle:

 

Salı günkü basına ve halka açık grup toplantımızda 1970’lerden kalma bir ses yükseliyor: “Yaşasın Halkların Kardeşliği”. Salon bu sloganla çınlıyor. O günlerden kalma tek geçerli slogan bu diye düşünüyorum. Yüreğim ısınıyor.

 

Arkadaşımız Hüseyin Aygün henüz serbest bırakılmamış. Bırakıldığında verdiği demeç aynı. Sloganla değil, kullandığı cümlelerle, dürüstlüğüyle, insancıllığıyla, ezilen, hor görülen herkese sahip çıkmasıyla, sevecenliğiyle “Yaşasın Halkların Kardeşliği” demekte. Ama burası Türkiye. Bu topraklarda bu sloganı atan herkes gizli hesaplar peşindedir, siyaseten kendine yer edinmeye çalışıyordur, vatanı bölmek için uğraşıyordur.

 

Beyaz TV’de hayretle Şamil Tayyar’ı dinliyorum. Hüseyin Aygün kendi kendini kaçırttırmışmış. İspatı mı? Kaçırılmadan önce “dağları özledim” demişmiş, serbest bırakıldığında “dağları özlemişim” demiş! Evde yalnız olmama rağmen yüksek sesle “Ne biçim bir memleket burası” diye bağırıyorum.

 

Çocukluğunu o dağlarda geçirmiş bir adam. Ağaçlarını, böceklerini, yabani hayvanlarını, çiçeklerini tek tek tanıyor. Buz gibi sularından içmiş. O dağlar onun için tabiatla bütünleşmenin, yaşam sevincini haykırmanın, özgürlüğün simgesi. Uzun süredir oralara gidememiş. Korktuğundan değil, oralar kardeşlik ve özgürlük sembolü olmaktan çıktığından, kan koktuğundan... Kana bulaşmak istememesinden... Özlediği, çocukluğunda orada tek başınayken hissettiği özgürlük duygusu. Şimdi kalkmış birisi dağları özlemesini “danışıklı dövüş” diye nitelendiriyor. Gerçekten de “ne biçim bir memleket burası?” Hepimiz vicdanımızı mı yuttuk?

 

Kürt sorunu nasıl mı çözülür? Hep birlikte dağları özlediğimizde. Hep birlikte “Yaşasın Halkların Kardeşliği” diyebildiğimizde. Bunu hep birlikte yüksek sesle haykırabildiğimizde.