HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Manisa'da zorunlu askerlik hizmetini yapan gençlerin gıda zehirlenmesine maruz kalmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamalarının yetersiz olduğunu ifade eden Kürkçü, "Erler, kimsenin kölesi, kimsenin üzerinde şu ya da bu şekilde maliyet düşürme operasyonları yapacağı canlılar değillerdir" dedi.

Kürkçü'nün konuşmasından satırbaşları şöyle:

Kendilerine emanet edilmiş olan bu insanları nasıl girmişlerse kışlaya ailelerine öyle teslim etme yükümlülüğü vardır.

Milli Savunma Bakanı bize şunu söyledi; "Aslında bunlar gıda zehirlenmesi de olmayabilir çünkü hiç yemek yemediği hâlde rahatsızlananlar var. Dolayısıyla, esrarengiz bir olayla karşı karşıyayız. "Millî Savunma Bakanlığı araştırmasını hangi kurumlar üzerinden yapıyor ben bilmiyorum. Ama Manisa Valiliğinin Manisa Cumhuriyet Savcılığına havale ettiği araştırma görevi sonucunda ortaya çıkan, 23 Mayıs 2017'deki zehirlenmenin bakteriyel bağırsak enfeksiyonuna bağlı olduğudur. Salmonella virüsü dolayısıyla bunun gerçekleştiği anlaşılmış ve uzmanlar, "Yeni zehirlenme vakaları ortaya çıkabilir" demiş. Nitekim, 27 Mayıs 2017'de Kırkağaç’ta Komando Er Hüsnü Özel Eğitim Alayı'nda 70 asker zehirlenmişler.

Ne kadar ironik değil mi? Aslında hiçbir vatani özelliği olmayan bir şirketin obur karnını doyurmak için, yedirdiği kokmuş etlerden ötürü hayatını kaybeden erin adını kışlaya vereceksiniz, o kışladakiler aynı oburluk dolayısıyla bir kere daha zehirlenecekler ve yaşamsal tehlikeyle karşı karşıya kalacaklar.

Bunun niye olduğu son derece açık değil mi? Özelleştirme olan yerde oluyor bu. Niçin bu mevsimde oluyor? Çünkü yaz geldi, çünkü en büyük maliyet olan soğuk hava zincirlerindeki yatırımlardan, bu maliyetten kaçınıldığı için oluyor. Bu kadar basit, buna esrarengiz gerekçeler bulmaya gerek yok. Sadece Rota Yemekçilik değil, onun sözleşmesine son verdiniz.

Fakat ben Sayın Bakana tekrar sormak istiyorum: Bu şirketin sözleşmesine niçin son verdiniz? Çünkü diyorsunuz ki "Son zehirlenme, gıda zehirlenmesi değil." Demek ki aslında bu şirketin bir kusuru yok, siz bu kanaate varmışsınız fakat öbür taraftan da görevine son vermişsiniz. Nereden baksan, tutarsızlık.

BAKANIN DEĞİL ERİN SÖZÜNÜ DİKKATE ALMAK İSTERİM

Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in askerlerin hastanedeki hâllerini kayıt altına aldığı anda, tesadüfen, kendisi kastetmediği hâlde, askerler infiale kapılarak başlarına geleni anlattılar, dediler ki: "Bize bunları döve döve yediriyorlar. Şimdi kışlaya gideceğiz, gene dayak yiyeceğiz."

Ben Bakanın sözünden çok, bu erin sözünü ciddiye almak isterim. Çünkü bu haksızlığa, bu hoyratlığa maruz kalan bu insanlardır, bu çocuklardır. Kendileri seçmedikleri hâlde kendilerini itaat altına almaya çalışan mekanizmanın onlara zoraki olarak haksız, kötü bir muameleyi reva görmesidir.

Meclis'in bir araştırma yapması gerekir. Bu araştırmaya başladığımız zaman göreceğiz ki; iaşe ve ibatenin yanı sıra, başka şeylerin, taşıma ve diğer işlerin de özel sektöre devredildiği, piyasalaştırıldığı her yerde bir ölüm tehlikesi, bir kaza tehlikesi, bir risk olarak insanlarımızın, gençlerimizin başında durmaktadır.

ASKER AİLELERİ DAYANIŞMA ÖRGÜTÜ KURMALI

Buradan yurttaşlarımıza bir çağrıda bulunmak istiyorum: Oğulları askerde ya da asker yaşında olan bütün aileler, askerlerin örgütlenmesi yasayla engellenmiş olduğu için, oğullarının haklarını korumak için dayanışma örgütleri kurmalarını öneriyorum. Ancak, böyle bir dayanışma ikliminde, ancak yönetenler aşağıdan itirazla, basınçla, eleştiriyle, denetimle karşı konulduklarında hizaya gelebilirler. Yoksa kendi hâline bıraktığınızda silahlı kuvvetlerin ve Millî Savunma Bakanlığı emrindeki yapıların kendi kendilerini kendi kendilerine iyileştirmelerinin olanağı yoktur.

Erler, kimsenin kölesi, kimsenin üzerinde şu ya da bu şekilde maliyet düşürme operasyonları yapacağı canlılar değillerdir. Onlar bizim oğullarımızdır, onlar bizim insanlarımızdır, bizim gençlerimizdir. İçlerinde bütün partilerimize oy veren ailelerin çocukları vardır, hiçbirini diğerinden ayırt edemeyiz.

O yüzden, mutlaka ve mutlaka, toplumu, aileleri, milletvekillerini, bu insanların hak ve geleceğinden sorumlu olan bütün herkesi el ele vererek Millî Savunma Bakanlığının bizi doyurmayan açıklamasının gerçekte ne olması gerektiğine dair cevabı aramaya davet ediyorum.