Dünyadaki bütün sorun çözme süreçlerinde en büyük sorumluluğu Parlamentoların aldığını hatırlatan BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Parlamento’daki partilere sürece katkı sunma çağrısında bulundu. Kışanak, bu sürecin esasını teşkil eden başlıklardan birinin de anayasa olduğunu belirterek, “barış akdini anayasal güvenceye kavuşturalım” dedi.

Meclis'te BDP Grup Toplantısı'nda gündemi değerlendiren BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, önemli bir süreci ilerletmeye çalıştıklarını belirterek, "Şimdiye kadar denenmemiş tek bir yol kalmıştı. O da diyalog ve müzakere yöntemiydi. Bir süredir bizi kalıcı bir barışa ulaştırabilecek bir çalışma yürütüyoruz. Özgür bir geleceğe, yeni bir Türkiye'ye doğru, herkesi bu yeni sürece hazırlamaya ve katkı sunucu bir yaklaşım içinde olmaya çağırıyoruz. Herkesin de böyle yaklaşması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bu süreci ilerletirken, varmak istediğimiz durak tüm Türkiye'nin, farklı kimliklerin, halklarımızın varmak istediği durak, özgür bir gelecektir, demokratik bir yaşamdır, eşitlikçi bir hukuktur. Çatışmanın, ölümün, kavganın ve gözyaşının olmadığı bir ülkede eşitlik hukuku içinde, özgürce yaşayabilmektir.

Böylesi bir yolculukta yeni bir sürece, döneme kapı araladığımız bu aşamada yeni anayasa çalışması da çok önemli ve işin esasını teşkil ediyor. Türkiye'de ihtilafların çatışmanın asıl nedeni adaletsizliktir, hak ve özgürlüklerin gasp edilmesidir. Bu konuda Türkiye'nin demokratik muhalefetinin yürüttüğü mücadele sayesinde geldiğimiz bir nokta var. Herkes aslında mevcut anayasanın statükocu olduğunu, toplumu kapsamadığını, vesayetçi olduğunu, anti demokratik olduğunu, bu gömleğin Türkiye'ye dar geldiğini ifade ettiler, bunun mücadelesini verdiler. Ve biz şimdi yeni bir anayasa yapmak istiyoruz" diye konuştu.

Dün itibariyle anayasa çalışmalarının bir süre daha devam etmesi konusunda Meclis'te karar alındığını hatırlatan Kışanak, "Herkes eski anayasadan şikayetçi oluyor, yeniyi kuralım derken Parlamento'daki partiler eskiyi hatırlatan emellerle toplumun karşısına çıkıyorlar. Yeni bir söz söyleyene 'ama sen eskiden böyle demiyordun' deniliyor. Eskide ısrar edecekseniz o zaman toplumu boşuna oyalamayalım, 'biz yeni bir anayasa yapamayız' diyelim. Zaten mevcut anayasa kaç kez yamalandı, herkes kendi ihtiyaçlarına göre statükoyu koruyan anayasalarla bugüne kadar geldik. Bugün yeni yepyeni bir anayasa yapma önerisi var. Toplumun halkların beklentisi budur.

Referandum ve seçim süreçlerinde de son birkaç yıldır halkın huzuruna çıkan siyasi partiler yeni anayasa sözü vermiştir. Yeni anayasaya yeni diyebilmemiz için getirdiği yenilik nedir bunu görmek istiyoruz. Türkiye'nin bir demokrasi sorunu var, demokratik bir yönetimi getirdiniz mi kendinize bakın. Yeni özgürlük alanları yarattınız mı bunu çıkın topluma anlatın. Kimlik sorunu var kimlikleri kapsamayan bir anayasa nedeniyle senelerdir çatışma yaşanıyor bunu çözmek için bir öneri getirdiniz mi. Din ve inanç sorunu var bunu giderecek ne yaptınız çıkın bunu anlatın" şeklinde konuştu.

HERKES ANAYASADA EŞİT TEMSİL EDİLMELİ

En yenilikçi, reformcu önerileri getiren tek partinin BDP olduğunu söyleyen Kışanak, "Blok bileşenlerimizle, gerçek anlamda yeni bir Türkiye isteyen tüm çevrelerle yaptığımız bütün tartışmaları, açığa çıkan önerileri biz Parlamento'ya sunduk. BDP dışında hiçbir parti yeni bir özgürlük alanına dair öneride bulunmamıştır. Biz bu anayasada barış akdinin bir anayasal statüye kavuşmasını önerdik. Türkiye'nin en çok ihtiyacı olan, yurtta sulh cihanda sulh sadece veciz bir söz olarak konuştuğumuz bu anlayışı, gelin anayasada konuşalım dedik. Bunu anayasal güvenceye kavuşturmak istedik.

Hakikatleri araştırma komisyonu, kadın, kültürel kimlik, vicdani ret hakkı vb. bütün bunlar sadece BDP tarafından anayasa uzlaşma komisyonlarına önerilen yeni özgürlük alanlarıdır. En çok sıkıntısını yaşadığımız bu ülkedeki ayrımcılıktır. Bunu sadece Kürt sorunuyla bağdaştırmak da doğru değil. Kendilerini asıl sayanlarla yedek sayılanlar arasında bütün alanlarda ayrımcılık yaşanmıştır. Ortadan kaldıracak tek şey herkesin hakkını teslim eden bir eşitlik anlayışıdır. Biliyorsunuz dün tüm dünyada Roman'ların özgürlükleri ile ilgili evrensel bir gündü. Tüm ayrımcılıkları ortadan kaldıran bir eşitlik tanımını biz niye anayasaya koyamıyoruz. Kadınların eşitlik yaşayabilmesi için niye kapsayıcı bir eşitlik tanımını anayasaya koyamıyoruz. Niye çok kapsamlı, tüm kesimlerin kendisini birinci sınıf hissedebileceği bir eşitlik tanımı yapamıyoruz.

Yine en temel sorunlardan biri anadil hakkıdır. UNESCO'nun raporuyla Türkiye'de kaybolma tehlikesi altında olan onlarca dil var. Ama ne yazık ki biz anayasada anadili güvence altına alan çeşitli önerilerde bulunduk; ama diğer partiler kapılarını kapattı. Türkiye'yi tek merkezden yönetmeye kalkışırsanız anlayışınız ne olursa olsun demokratik bir yönetim ortaya çıkmaz. Ademi Merkeziyetçiliği öneren tek parti biziz" dedi.

CHP'nin Ademi Merkeziyetçiliği eleştirmesine de tepki gösteren Kışanak, "Özgürlükçü laiklik tanımını net bir şekilde anayasaya yazalım, devlet tüm inançlara eşit mesafede kalsın dedik. Bunun da diğer partilerden karşılık bulduğunu söyleyemem. Biz BDP olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na götürdüğümüz önerileri Türkiye kamuoyuyla tartışacağız. Yeni arzuladığımız demokratik Türkiye'nin anayasasını açığa çıkarmak için kendi taslağımızı da kamuoyuna sunarak tartışmaya açacağız" diye konuştu.

PARLAMENTO BEKLENTİLERE YANIT VERMELİ

AKP'nin önerdiği "süreç komisyonu"na ilişkin Meclis'te bugün tartışmalar olacağını ifade eden Kışanak, "Dünyadaki bütün sorun çözme süreçlerinde en büyük sorumluluğu parlamentolar almıştır. Yasalar çıkarmışlar, karar çıkarmışlar, yasayla komisyon oluşturmuşlar, reformlar çıkarmışlar. Biz bugün Parlamento'da bu süreci yakından takip edeceğiz. Umuyoruz ki bugün Parlamento'da tüm Türkiye'nin barış ve çözüm özlemlerine denk düşen bir tartışma ve karar alınsın. Bu konuda tüm siyasi partileri sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

Aynı mahiyette hem AK Parti'nin hem CHP'nin hem de bizim verdiğimiz önergeler var. Umuyorum ki bu önergeler bugün görüşülürken birlikte ele alınır herkesin katıldığı bir komisyon kurulur ve Parlamento da halkın beklentilerine çözüm üreten bir karar alır. Mutlaka herkesin samimiyetle yer alsınlar istiyoruz.

Tabi Parlamento'nun görevlerinin bununla sınırlı olmadığını söylemeliyiz. Sürece sağlıklı bir şekilde yaklaşarak rolünü oynayacak en önemli mekanizma Parlamento'dur. Umuyorum bugün atılacak önemli bir adım geleceğe de örnek olur. Özellikle MHP'nin tutumunun kışkırtan, çatıştıran ayrıştıran bir tutum olduğunu ifade etmek istiyorum. Geçen haftalarda Eş Başkanımız Sayın Demirtaş, 'Devlet Bahçeli olsun' demişti. 'Ama o bahçede Isparta'nın gülü de olsun Hakkari'nin lalesi de olsun" demişti. Şimdi birileri bu bahçede gülleri soldurmak, laleleri ortadan kaldırmak, sadece dikenlerle yaşamak istiyor olabilir; ama kendisine milletini ve vatanını seven sıfatı uygun görenlerin bu toprakları diken bahçesi değil gül bahçesi, lale bahçesi yapmalarını arzu etmesi gerekir. Herkesin ortak vatanı yapmak istiyoruz bu ülkeyi" ifadesinde bulundu.

HÜKÜMET ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMALI

Kışanak sözlerini şöyle sürdürdü: "Akan kanın durması, savaşın bitmesi, ölümlerin durması, çözümün ve barışın olması konusundaki arzularına Meclis'tekilerin de saygılı olmasını beklemek de hakkımız. Bu tutum ve yaklaşım üniversitelerde bir çatışmanın ve kavganın da zeminini oluşturmaktadır. Herkes sorumluluk altındadır. Kimse muaf değildir. Herkesi sorumlu davranmaya, sağduyu çağrısı yapmaya davet ediyoruz. Buradan üniversitedeki bütün gençlerimize de aynı çağrıları yineliyoruz. Sevgili gençler içinde bulunduğumuz süreç demokratik bir yaşamı, kurtuluş sürecini, özgür bir süreci yaşatmak için herkesin kendisini yeniden gözden geçirmesi gereken bir süreçtir. Sizler de daha bilinçli, sağduyulu, birbirine sahip çıkan bir duruş içinde olunuz. Bu tür kavgaları birileri isteyebilir birileri kışkırtabilir, sizler çatışmaları önleyecek ve bunun önüne geçecek bir tutum içinde olunuz.

Türkiye'nin bütün demokratik gençliğine sesleniyorum birlik olunuz, birlikte hareket ediniz çatışmanın önüne geçiniz. Yine İçişleri Bakanlığı'nın şimdiye kadar takındığı tavrın eksik olduğunu ifade etmek istiyorum. Hükümet bu sürecin ilerlemesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yapmak zorundadır. Bu tür provokasyonlara karşı tedbir almak, kışkırtmayı yapanlar üzerinde caydırıcı önlemler almak zorundadır. Ancak şimdiye kadar gördük ki tam tersine polis, çatışmayı çıkaran Kürt öğrencileri linç eden grupları ya himaye etmiştir, ya göz yummuştur ya da Kürt gençlerini gözaltına alarak mağdur etmiştir. Hükümet de bu tavrından vazgeçmelidir."

DİYARBAKIR’DA 5 AYDA 3 GENÇ KATLEDİLDİ

Polisin kovalaması sonucu Dicle Nehri'ne atlayan ve 12 gün sonra cenazesi bulunan 19 yaşındaki Murat İzol'e ilişkin de konuşan Kışanak, "Murat İzol 19 yaşındaydı. Mahallelilerin tanıdığı, Fiskaya Mahallesi'ne sık sık baskın yapan polisin de tanıdığı bir gençti. O gün de polis tarafından kovalanmış arkasından ateş açılmıştır, kendisi de Dicle Nehri'ne düşmüştür.

O günden sonra Diyarbakır Emniyeti adeta olayın üstünü örtbas etmek için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Arama çalışmalarını engellemek de dahil, İzol'ün karşı taraftan çıktığını tutanak altına alarak, arama çalışmalarını engellemiş. Ama 12 gün sonra Murat İzol'ün cenazesi ortaya çıkmıştır. Son 5 ay içerisinde sadece Diyarbakır'da 3 genç polisin tutumu nedeniyle yaşamını yitirdi. Biri Sur'da Özgür Arda, güya polisin dur ihtarına uymadığı için ateş açıldı mahalle içinde infaz edildi. Özgür Arda açıkça bir polis cinayetine kurban gitmiştir. Yine Şahin Öner, bir gösteri sırasında polis panzeri tarafından ezilerek katledilmiştir. Polis bu cinayeti de örtbas etmeye çalışmıştır. Sahte tutanaklar tutmuştur. Ardından Murat İzol var. Polis arkasından ateş açarak, kovalayarak ölümüne sebebiyet vermiştir" dedi.

GÖZYAŞI DÖKERİM DİYEN RECEP GÜVEN’E

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü görevine gelirken, "çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenazelerine ağlamayanların insanlığından şüphe duyarım" şeklinde bir açıklama yapan Recep Güven'in sözlerini hatırlatan Kışanak, Güven'in göreve geldiği günden bugüne 3 gencin katledildiğini belirterek, şöyle dedi: "Kendinize insanım diyebiliyor musunuz bu cinayeti öldürenleri niye adalete teslim etmiyorsunuz. Niye delilleri karartmaya çalışıyorsunuz. Bunları yapanın gözyaşları da sahte olur."

AKP döneminde son 10 yılda 65 kişinin demokratik hakkı olan miting ve gösterilerde polisin müdahalesi sonucu yaşamını yitirdiğini ifade eden Kışanak, 2007 yılında çıkarılan Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu ile birlikte de 128 kişinin polisin müdahalesi sonucu yaşamını yitirdiğini kaydetti.