Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, Kürtçe eğitim vereceği belirtilen okulların mühürlenmesi ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “başvuru yapılsaydı yasal olarak izin verilirdi” şeklindeki açıklamalarını değerlendirdi.

Konunun açık bir şekilde ortaya konulması gerektiğini ifade eden Kışanak, “Ortaya koymazsak gerçekten sanki böyle bir prosedür, ihmali var da sorun bundan kaynaklanıyormuş gibi gösteriliyor ama durum böyle değil” dedi.

“Halk özel okul statüsünde çocuklarını paralı bir okula göndererek, kendi anadilinde eğitim yaptırmayı doğru bulmuyor. Diğer bütün okullar gibi Kürtçe eğitim veren okulların da kamusal hizmet olarak, ücretsiz hizmet vermesini arzuluyor. Ve gerilim konusu budur. Kürtçede eğitim, anadilde eğitim ‘ücretli özel eğitim konusu mu’ olacak, yoksa ‘kamusal ücretsiz hizmet sunumu mu’ olacak? Tartışma budur. Bunu bütün açıklığıyla ortaya koymak lazımdır. Sayın bakanın kast ettiği, özel okul statüsüdür. Özel okul açmak istiyorum diye birisi başvurursa tabi ki özel okul açılmasıyla ilgili bir yasal mevzuat var. Ona uygun olarak özel okul açılabilir. Açılacak o özel okulda da çocuklar kendi anadillerinde eğitim görme bedelini para olarak öderler.

‘AYRIMCILIKTIR’

“Bir bu ülkede anadilleri Türkçe olan çocuklar eğitimi bir kamusal hizmet olarak alırken, anadili Türkçe olmayan çocuklar neden bu hizmeti ancak ücretle satın alabiliyorlar. Bu bir ayrımcılıktır, yanlıştır. Kamusal haklar konusunda eşit haklara sahip olması gereken yurttaşları anadili Türkçe olanları ve olmayanlar diye ikiye ayırmak. Anadili Türkçe olanlara ücretsiz kamu hizmeti sunmak, anadili Türkçe olmayanlara ‘sen hizmet istiyorsan ancak parayla gidip satın alabilirsin’ demek yanlıştır, ayrımcılıktır.

“İkinci boyutu da şudur. Bu aynı zamanda sınıfsal bir ayrımda yaratacaktır. Parası olan ancak bu hizmetten yararlanacaktır. Anadili Türkçe olmayan çocukların annesi, babası zenginse bu hizmetten yararlanabilecek. Parası varsa götürecek paralı özel bir okulda çocuğuna kendi anadilinde eğitim aldırabilecek. Ama yoksul aileler bunu yapamayacaklar. Bu aynı zamanda sosyal bir ayrımcılıktır.”

‘DEVLETİN BUNU ENGELLEMEMESİ LAZIM’

“Bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapabilirler. İkicisi bu tür sivil inisiyatifleri tolere edebilirler. Vatandaş diyor ki ‘madem sen bana kamusal hizmet olarak anadilimde eğitim vermiyorsun, ben burada açıyorum. Kendi imkanlarımla imece usulü ile herkes birbirine destek olarak ücretsiz eğitim hizmeti sunacağım’ diyor. O zaman devletin bunu da engellememesi lazım. Yani mühürlenmesi, halkın bu sorumluluğu üzerine almış olmasına rağmen devletin buna tutum alması son derece yanlıştır. Yani devletin yapması gereken bir görevi vatandaş, sivil inisiyatif, halk, sivil toplum örgütleri kendi çabalarıyla yerine getirmeye gayret ediyorlar. Bunu da yasaklıyorlar. Ve çok daha vahimi dün akşam o okulun önünde yapılan saldırıdır. İnsanların kendi anadillerinde eğitim görme talebinin üzerine TOMA’larla, tazyikli suyla, copla gidilebilir mi? Bunu hangi hukuk devletiyle, hani demokrasi anlayışıyla izah edecekler. Bundan daha saçma bir şey olabilir mi?"

"'PARAYLA ANADİLİNDE EĞİTİM AL' DENİLİYOR"

Kışanak çocuklarını paralı bir okula göndererek kendi anadilinde eğitim yaptırmayı doğru bulmadığını belirtirken Kürtçe eğitim veren okulların da ücretsiz kamusal hizmet olması gerektiğini söyledi.

“Bağlar bu kentin en yoksul semti. Orada nasıl diyebilirsin ki ‘Gel izin başvurusu yap özel okul aç, çocuklar gelsin parayla eğitim alsın’. Bunu nasıl diyebilsin. Bunun demokraside, vicdanda, akılda, mantıkta yeri yoktur. Hele hele Kürt sorununu çözeceğim, çok büyük çözüm süreçleri içerisindeyim diyen bir devletin, bir hükümetin asla izah edemeyeceği bir durumdur. Derhal bu gerilime son verilmelidir.

"EĞİTİMDE YEREL YÖNETİMLERE ROL VERİLMELİ"

Kışanak, demokratik özerklik ve anadil sorunu tartışıldığında politik bir önerme olarak hükümetle ve kamuoyuna önerilerde bulunduklarını söyledi.

“Türkiye’nin anadil sorunu merkezi eğitim politikaları ile çözülemez. Bu nedenle eğitim konusunda yerel yönetimlere bir rol verilmesi, yerel yönetimlere bazı yetkilerin devredilmesi, sorumluluk verilmesi gerekiyor. Her yerel yönetim kendi kentindeki halkın ihtiyacına uygun -ama tabi ki ana ilkelere, ana çerçevesi merkezi olarak belirlenmiş- eğitim politikası çerçevesinde daha toplumsal ihtiyaca cevap veren bir eğitim süreci planlayabilir, örgütleyebilir. Bu da genel olarak Kürt sorunu çözümünde, anadil sorunu çözümünde kolaylaştırıcı bir yöntemdir.

“Eğitim bir toplumsal ihtiyaçtır ve kamusal haktır. Bunu düzenleme konusunda bu kadar merkezi politikalarla bir cendereye almak sorun ve sıkıntı üretiyor. Bu yerele devredilse daha kolay olabilir. Merkezi hükümet anadilde eğitim konusunda kamusal hizmet sunma sorumluluğunda kaçınıyorsa, görevini yerine getirmiyorsa bu görevi yerel yönetime kaynaklarıyla, imkanlarıyla birlikte devretsin. Biz bunu çok iyi bir şekilde planlayıp hayata geçirebiliriz. Halkın ihtiyaçları, talepleri, beklentileri doğrultusunda en kaliteli eğitim hizmetini sunabiliriz.”

ÇÖZÜM SÜRECİ

Anadili çözüm sürecinin en temel konulardan biri olarak niteleyen Kışanak anadilinde kamusal hizmet ve eğitimin temel bir hak olduğunu söyledi.

“Çözüm sürecinin en temel konularından birisi anadil. Anadilde kamusal hizmet sunulması, anadilde eğitim yapılması, anadilde kültürel faaliyetler önünde varsa eksikler bunların giderilmesi. Yani anadilin temel bir hak olarak teslim edilmesi ve bu hakkın kullanılabilmesi için de kamusal imkanlar yaratılması. Şuan çözüm sürecinin en önemli tartışma başlıklarından birisidir. O nedenle bu böyle çözüm sürecini sekteye uğratmak falan değil, tam tersine katkı sunan bir yaklaşımdır ve somut pratiğini ortaya koyan bir yaklaşımdır.

DİYARBAKIR’IN CEZAEVİ

Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmesi konusunda ise çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Kışanak, duyarlılık gösteren bütün sivil toplum örgütleriyle, meslek örgütleriyle ve insan hakları kuruluşlarıyla tartışmalarını sürdürdüklerini söyledi.

“Darbeyi yapanlar yargılandı, darbeyi yapmaktan suçlu bulundu. Darbenin suç olduğu ve yasalarla korunamayacağı tartışmaları yapıldı. Anayasa’da bu yargılanmaları engelleyen maddeler kaldırıldı, yani epeyce yol aldık. Artık yapılması gereken hızlı bir şekilde Diyarbakır Cezaevi’nin bir insan hakları ve yüzleşme müzesi olarak projelendirilip hayata geçirilmesidir.

“Artık bu konuda adım atma zamanı geldi. Adalet Bakanlığını ilgilendiren boyutu da buranın bir an önce sivil bir kuruma, yerel bir kuruma yani Büyükşehir Belediyesine tahsis edilmesidir” (İMC)