AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Kılıçdaroğlu'nun Uludere ziyaretinde helikopter verilmemesi ile ilgili; "Ana muhalefet liderine helikopter tahsis ettiğiniz zaman yarın Selahattin Demirtaş da helikopter ister ona da vermek zorundasınız" dedi.

Çelik, gazete, televizyon ve haber ajanslarının Ankara haber müdürleriyle bir araya geldi ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Gazetecilere açıklamalarda bulunan Çelik, şu konulara değindi;

MİLLETVEKİLİ MAAŞLARI

Milletvekili maaşlarıyla ilgili sorular üzerine Çelik, bu konuda da farklı görüşler olabileceğini, ancak ağırlıklı görüşün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün hassasiyetleri yönünde olduğunu belirterek, ''Tekrar ele alınacak, gereği neyse o yapılacak. Büyük ihtimalle emekli milletvekilleriyle ilgili yüzde 42 oranı gibi geçer geliyor bana'' dedi.

KILIÇDAROĞLU'NA HELİKOPTER VERİRSEK, DEMİRTAŞ DA İSTER!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na Van ziyareti sırasında Uludere'ye geçmek için helikopter tahsis edilmediği iddialarını da yanıtlayan Çelik, kimsenin yolunu tıkamak gibi bir amaçları olmadığını söyledi. Çelik, ''Ana muhalefet liderine helikopter tahsis ettiğiniz zaman yarın Selahattin Demirtaş da helikopter ister ona da vermek zorundasınız. Veya bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı istediği zaman ona da vermek zorunda olacaksınız'' dedi.

Konunun perde arkasını bilmediğini belirten Çelik, ''Böyle bir hassasiyet gözetilmiş olabilir. Devlet size bütçeden yardım ediyor. Seçim yasakları başladığı zaman Başbakan da uçak kiralıyor. Bu durumda CHP Genel Merkezine tahsis edilen para var bir helikopter kiralamak çok zor değil, kiralar gidersiniz. İlla da polisin veye askerin helikopterini kullanmak zorunda değilsiniz. Ama kullanırsa kıyamet kopar mı, kopmaz. Ama bugün Sayın Kılıçdaroğlu'na tahsis edildiği zaman yarın diğer bütün siyasi parti liderlerine de bunun tahsis edilmesi gerekiyor bunun da bir yol olması doğrusu üzerinde uzun boylu düşünülmesi gereken bir konudur'' diye konuştu.


Şırnak sınırındaki olayla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Hüseyin Çelik, Uludere'deki olayı ''33 kurşun olayı''na benzetenlerin delalet içinde olduklarını söyledi. Çelik, şöyle devam etti:

''İlle de yakınlık kurmak istiyorsanız Elazığ-Tunceli arasındaki 33 askerin şehit edilmesi olayına tersten benzetebilirsiniz. 33 askeri kim şehit etti, PKK gündemde ne vardı o zaman ateşkes. O mesele hala üzerinde durulması gereken bir meseledir. Bütün araştırmalar, incelemeler sonunda kurumsal olarak kesinlikle art niyet aramıyorum ama hakikaten birileri yanlış yapmış mıdır, yapan varsa da artık 1993'ün şartlarında değiliz. Türkiye'de 90'lı yıllarda şu tabir vardı, 'aman dikkat ya kim vurduya, ya TİM vurduya gidersin'. Kim vurduya, TİM vurduya gitme dönemi bizim dönemimizde kapanmıştır. Faili meçhul cinayet dönemi bizim dönemimizde kapanmıştır. Uludere'de hayatını kaybeden 35 insanın gerçekten vefatı yürek burkmuştur, fakat bu insanlar üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışmak da o derece vahimdir, ahlak dışıdır. Ben bir Kürt olarak buna itiraz ediyorum. Böyle bir şey olamaz.

33 kurşuna benzetiyorlar, olsa olsa 33 askerin şehit edilmesi olayı tersinden olabilir. Ama bunu bir şey bilerek söylemiyorum. Eğer araştırmalarda benzer bir durum ortaya çıkarsa, bizim hükümetimiz bunu asla örtmeyecektir, gizlemeyecektir.''

BAŞBAKAN MİTLE İLGİLİ GEREKENİ YAPAR

''Başbakan Erdoğan'ın MİT içerisinden bazı kaynaklar tarafından yanıltıldığı iddiaları var'' denilmesi üzerine de Çelik, ''Eğer bir ülkenin Başbakanı kendisinin yanıltıldığına kanaat getirirse MİT Başbakana bağlı, Başbakan da herhalde çok saf falan değil, bunların farkında olan bir adamdır. Başbakan kendisinin yanıltıldığı gibi bir kanaate sahip olursa kendisini yanıltanlarla ilgili gereğini yapar. Bu asker olabilir, istihbarat birimleri olabilir'' dedi.

Hüseyin Çelik, basın yayın organlarında istihbaratın farklı birimlerden geldiğinin yazıldığını söyleyerek, ''Hangi istihbarattan ne kadar bilgi geldi araştırmalar sonucu ortaya çıkacak. Kimse yargısız infaz yapmasın. İşin görünen tarafı var. İşin görünen tarafına olması gereken tavır ve tepki hükümet tarafından ortaya konmuştur. İşin arka planına baktığınız zaman arka planı, idari ve adli soruşturmalar sonucunda belli olacak. Bunu da hep birlikte göreceğiz'' şeklinde konuştu.

Olayla ilgili BDP'nin açıklamalarının hatırlatılmasına karşılık da Hüseyin Çelik, ''Kimse uzun zamandan beri yok sayılmış, varlığı reddedilmiş, bütün kültürel hakları yok sayılmış Kürt halkının kanı, sefaleti, çaresizliği üzerinden siyasi rant ve ideolojik rant devşirmeye çalışmasın bu ahlaksızlıktır. Ret, asimilasyon politikalarını biz ortadan kaldırdık'' dedi.

Kürt halkı deyince akla BDP'nin gelmemesi gerektiğini söyleyen Çelik, BDP'nin Kürt nüfusunun beşte veya dörtte birini temsil ettiğini belirterek, BDP'nin yüzde 6 oyla bütün Kürtler adına söz söyleme yetkisi bulunmadığını kayetti.

Demokratik açılım sürecinde yapılanların, TRT-Şeş'in BDP'yi memnun etmediğini ifade eden Çelik, Türkiye'de gerçek manada bir demokratikleşme olursa BDP'nin ''marjinalin marjinali bir parti haline geleceğini'' söyledi. Çelik, BDP'nin kan kaybetmesinin, MHP'nin de otomatikman kan kaybetmesi anlamına geleceğini, çünkü bu iki partinin birbirlerini beslediğini kaydetti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin her grup konuşmasının, ''küfürname'' olduğunu, konuşmanın Başbakan Erdoğan'ın şahsına ve iktidara yönelik bir ton hakaret içerdiğini belirten Çelik, ''Kusura bakmayın iktidar da şamar oğlanı falan değil. Bir yanağımıza tokat atanlara diğer yanağımızı gösterecek halde değiliz, biz İsa'nın havarileri değiliz. Ben sertleşmeden yana değilim. Biz herkese elimizi uzattık. Ama sıkılmış yumruklarla el sıkışılmaz'' diye konuştu.


ALFABEDE NE KADAR HARF VARSA GELDİ


BDP hakkında kapatma davası açılacağı yönündeki haberleri hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:

''BDP harfiyen Abdullah Öcalan'ın fikirlerini Meclis'te gündeme getirebilir. Türkiye'nin bölünmesini de konuşabilir. eyalet sistemini, özerkliği de konuşabilir ama şiddet unsuru içermeden. Ama bir terör örgütüne sırtını dayamadan, terör örgütünün silahlarının gölgesinde siyaset yapmadan bunları TBMM'de demokratik bir ortamda söylersen bu düşünce özgürlüğü olur. Ama eğer siz terörü, teröristleri kutsarsanız, onlara kahramanlık atfederseniz işin şekli değişir. Bütün böyle olsa bile ben BDP'nin kapatılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oldum olası bizim görüşümüz şudur, kurumsal olarak suç işlenmez, suçu insanlar işler. Ceza şahıslara verilir. Diyelim ki BDP'li bir milletvekili suç işledi, Anayasa'ya ve kanunlara aykırı bir şey yaptı, kanunlar onun yakasına yapışır. Biz daha önce dedik, partilerin kapatılmasına karşıyız, alfabede harf mi yok? P sabit diğerlerini indir, kaldır dedim. Şahıslar aynı, kadrolar aynı, düşünce aynı düşünce. Türkiye, parti kapatma ayıbından kendisini kurtarmalıdır. Öyle bile olsa kapatılmasına karşıyız. Bizim BDP'yi kapattırmak gibi bir düşüncemiz yok.''


CUMHURBAŞKANIN GÖREV SÜRESİ


Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili sorular üzerine de konuşan Hüseyin Çelik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçildiği zaman 1982 Anayasası'nın hükümlerinin geçerli olduğunu ve Gül'ün 7 yıllığına seçildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''TBMM her an kendisini fes edip seçime gidebilir. Ama TBMM seçilmiş bir Cumhurbaşkanının görev süresini kısaltamaz, Cumhurbaşkanını azledemez. Şöyle bir varsayımdan hareket edelim, 2014'te Sayın Başbakanımız Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Meclis tekrar bir karar alsa 'Cumhurbaşkanı 3 yıllığına seçilir' dese o zaman seçilen Sayın Tayyip Erdoğan 3 yıllığına mı seçilmiş olacak? Aslında bana kalırsa Sayın Gül'ün görev süresiyle ilgili bir kanuni düzenlemeye de gerek yoktur. Fakat birileri bunu 2-3 yıl boyunca söylemeye devam edecek ya, buna son noktayı koymak üzere bir değişiklik yapacağız. Bugün yarın Meclis'e gelecek. Orada şu olabilir, Sayın 11. Cumhurbaşkanımız 7 yıllığına seçilmiştir' ibaresi olabilir veya 'Cumhurbaşkanlığı seçimi 2014'te yapılır' dediniz mi tartışmalar da bitmiş olacak, Kılıçdaroğlu'na da Bahçeli'ye de malzeme kalmayacak. Ama kim gelecek derseniz, daha dereyi görmeden paçayı sıvamayacağız ama şu anda bir aday var o da herkes tarafından biliniyor.''

Cumhurbaşkanı'nın görev süresiyle ilgili yapacakları değişikliğin içine daha önce Cumhurbaşkanı olan da yeniden aday olur veya olamaz gibi bir düzenleme de koyacak mısınız? Sayın Gül yeniden aday olmak isteyebilir'' sorusu üzerine Çelik, bu konu üzerinde daha önce düşünmediğini, konuya açıklık getirilebileceğini ifade ederek, ''7 yıldan sonra birileri tekrar gelip 'ya ben bir kez daha Cumhurbaşkanı olayım' diyeceğini zannetmiyorum, 7 yıl epeyce uzun süredir'' dedi.

''Başbakan Erdoğan, Kürt sorununu halletmezse Köşk'e çıkmasının bir anlamı olmaz'' yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine de Çelik, Kürt meselesinin asırlık bir mesele olduğunu söyledi. Çelik, ''Sayın Başbakanın elinde bir hokus pokus yöntemi yok. Şapkadan tavşan çıkarma yöntemiyle Kürt meselesi hallolmaz. İster Cumhurbaşkanı, ister Başbakan Türkiye'de kim gelirse gelsin bu meselenin mutlaka çözülmesi gerekiyor. Bu ülkede etnik farklılıklara, ana dil farklılıklarına, farklı coğrafyalara rağmen biz huzur ve barış içerisinde yaşamak zorundayız. Bu sadece Sayın Başbakana endekslenmiş, ona ihale edilmiş bir mesele değil'' dedi.