CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Ekonomi Masası Toplantısı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

"Krizin sorumlusu ülkeyi 17 yıldır yönetendir" diyerek AKP'yi eleştiren Kılıçdaroğlu, "Devlette liyakatı çökertirseniz bürokrasi arzu ettiği hizmeti veremez. Eğer bürokrasi hatayı siyasi otoritenin önüne koyamazsa o devlette çürüme başlamış demektir" ifadelerini kullandı.

Üniversitelerin bilgi üretemediğini, iktidarın da bundan haberdar olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Üniversiteleri konuşamaz hale getirirseniz nasıl bilgi üretecek? Anayasa değişirken çıkıp tek bir söz söyleyemiyorsa siz onlara üniversite der misiniz? Türkiye her alanda üretimden koparıldı. Sadece tarlada değil" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:

"Devlette liyakatı çökertirseniz bürokrasi arzu ettiği hizmeti veremez.

Eğer bürokrasi hatayı siyasi otoritenin önüne koyamazsa o devlette çürüme başlamış demektir.

Defalarca hukukun üstünlüğünü sağlayın dedik. Teyze oğlu bir yere, damat bir yere... Bunların hiçbirisi doğru değildir. Bakın, hukukun üstünlüğü neden önemli? Bir ülkede can ve mal güvenliğini sağlayan temel unsur hukukun üstünlüğüdür. O ülkede can ve mal güvenliği varsa yatırım yapılır.

Hemen hemen görüştüğüm her başbakana şunu söyledim; neden Avrupa birliğinin dayatmasını bekliyoruz? Gelin Avrupa Birliği'ndeki tüm standartları gerçekleştirelim. Buna iktidarda olan partinin yetkilileri yanaşmıyor.

Ekonomik kriz var. Faturayı kim ödeyecek? 13 maddelik çözüm önerilerini sunduk. Dolarla yaptığınız ihaleleri TL'ye çevirin dedik, tam tersini yaptılar. Nerede Türk Lirası? TL'ye güven nerede?  Kendi paranıza güvensizlik tohumları ekiyorsunuz.

Bunlar krizin sorumlusu kim diye bir arayışa girdiler. Dış güçler, CHP dediler. Sonunda geldik manava, esnafa, hal esnafına... Hatta daha da ileri gidilerek 'terörist' ilan edildiler. Krizin sorumlusu ülkeyi 17 yıldır yönetendir! Başka bir yerde sorumlu aramanın mantığı var mıdır?

13 maddeden hiçbirini yapamadılar. Daha krizin ortalarındayız. Reel kriz yeni başladı, işsizlik daha da büyüyecek. Görünen tablo o. Hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız. Katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız.

Bu dünyada saygın olmanın birinci koşuludur. Demokrasi gelişmemiş hiçbir ülke büyümemiş ve kalkınmamıştır.

Demokrasilerde siyasal partiler devleti yönetmek için gelirler, devlet olmak için değil. Bugün Türkiye'nin yaşadığı temel sorunlardan biri budur.

"Demokrasilerde, siyasal partiler devleti yönetmek üzere gelirler, devlet olmak üzere gelmezler. Devlet olmak üzere geliyorsa tek adam düzeni ortaya çıkar. Kişi kendisini devlet olarak görmeye başlarsa ekonomik kriz de olur günlük yaşantıda gördüğümüz pek çok sorun olur. İkinci bir konu; Türkiye'nin üretmesi lazım. İthalat olmadan üretim yapamaz hale geldik.

Üniversiteleri konuşamaz hale getirirseniz nasıl bilgi üretecek? Anayasa değişirken çıkıp tek bir söz söyleyemiyorsa siz onlara üniversite der misiniz? Türkiye her alanda üretimden koparıldı. Sadece tarlada değil.

"Ara eleman neden yetişmiyor diye iktidar hiç baktı mı, sordu mu? Hayır. Günü birlik yaşadı. Türkiye bilgi çağını yakalamak zorundadır. Bir ülkenin dengeli büyümesi için sosyal bilgi ekonomisini yakalaması lazım. İki temel dengesizliği yaşayan bir ülkeyiz. Bölgesel ve gelir dengesizliğimiz var ve büyüyor. Dolayısıyla Türkiye üretimden koparılıyor. Toplumun her kesiminin büyümeden pay aldığı bir Türkiye inşa etmek gerekiyor. Üçüncü ayak, güçlü bir sosyal devlet. 1974 yılında Türkiye Uluslararası çalışma örgütünün sosyal güvenliği asgari koşullarını hayata geçirdi. Hangi gerekçeyle uygulanmıyor? Çünkü sosyal devlette devletin vatandaşa yaptığı yardım vatandaşın hakkıdır, otoritenin lütfu değil. 55 yaşında işinize son verildi. Geriye kalan yıl ne yapacaksınız emekli olmak için? Gidiyor devlete 'gençsin' diyorlar, işveren 'yaşlısın' diyor. Ne yapacak bu vatandaş? Nasıl geçinecek bu insanlar. Güçlü bir sosyal devlet bir ülkede barışın ve huzurun temelidir. Güçlü bir sosyal devlet yoksa ahlaki değerlerde yozlaşma olur. Stratejik dönümün dördüncü ayağı sürdürebilirlik. Eğer trenin gerisinde kalırsanız çok daha büyük risklerle karşı karşıya kalırsınız. Türkiye hâlâ 3.0, 4.0'ı tartışıyoruz. Üniversiteler bilgi üretemiyor ve iktidar sahipleri bundan haberdar değildir.

Krizin sorumlusu sizsiniz. Biz kriz nasıl çözülür diye olaya bakarken önce gittik krizi doğrudan yaşayan insanlarla, sendikalarla görüştük. Vatandaşla, ticaret odaları, esnaf odalarıyla görüştük. Şikâyetlerini dinledik, sonra da çözümler ürettik. Ancak bu çözümlerin hiçbiri hayata geçmedi. Ama bu tablo bizi umutsuzluğa sevk etmesin. Türkiye'nin bu krizi aşma gücü vardır.