CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Toplantısı'nda konuştu.

Gece yarısı meclisten geçen 'ittifak yasası'na sert tepki gösteren Kılıçdaroğlu; "Oyumu artırmadan vekil sayımı nasıl artırırım yasasıdır. Haksız temsil artıyor, milli irade gasp ediliyor" şeklinde konuştu.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gündemine değinen Kılıçdaroğlu, "Yakın tarihimizi unutmayacağız. Şimdi şeker fabrikalarını özelleştirmek istiyorlar. Özelleştirseler dahi CHP iktidarında onları alıp köylüye yeniden vereceğiz" dedi.

Gözaltında yaşamını yitiren ve bir yıl sonra görevine iade edile öğretmen Gökhan Açıkkollu hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu, "Bir adam hapishanede otururken neden kaburgaları kırılsın, kim kırdı, kim darp etti. Benim açıklamalarımdan rahatsızlık duyuyorlar. Birinci işkence sonucu öldürülür ve ben sesimi çıkarmazsam benim dilsiz şeytandan ne farkım kalır" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Cumhuriyeti kuranlar ağır bedeller ödediler, yemediler içmediler Osmanlı'nın borçlarını ödediler, şeker fabrikalarını kurdular. Kendi Merkez Bankalarını kurdular ve milli paramızı kendi bankamızda bastık. Yakın tarihimizi unutmayacağız. Şimdi şeker fabrikalarını özelleştirmek istiyorlar. Özelleştirseler dahi CHP iktidarında onları alıp köylüye yeniden vereceğiz.

Muhasebeci kanun metninde mükafatın kazanana verileceği yazılır bu para sizindir, Meclis kasasında kalamaz. Sonra istediğinizi yaparsınz der, sonra Mehmet Akif parayı alır Sarıkışla Hastanesi'ndeki gazilere gönderir parayı. Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk'ün yanında birlikte mücadele etmişlerdir. Bir de günümüze gelelim.

Bir zat gitti Libya'ya, Kaddafi'nin konuğu oldu, ödül aldı, 60 bin dolar para aldı. Gazeteciler sordular, şehit ve gazilere vereceğim dedi. Kime verdin arkadaş? Hangi gazi derneğine verdin, şehit derneğine verdin. Sonra da yerliyim, milliyim diyeceksin, sen gayri millisin.

Mehmet Akif Ersoy'u, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını saygı ve sevgi ile anıyoruz.

Geçen grup toplantısında Gökhan Açıkkollu öğretmenin olayını açıklamıştım. Ailenin kendi imkanları ile cenaze namazı kılınıyor ve bahçeye defnediliyor. Ben Gökhan Açıkkollu öğretmenin işkence sonucu öldürüldüğünü söylemiştim. İstanbul Başsavcılığı açıklama yaptı, açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır diyor. Bir adam hapishanede otururken neden kaburgaları kırılsın, kim kırdı, kim darp etti. Benim açıklamalarımdan rahatsızlık duyuyorlar. Birinci işkence sonucu öldürülür ve ben sesimi çıkarmazsam benim dilsiz şeytandan ne farkım kalır. Gergerlioğlu söylüyor, İstanbul Başsavcılığı 1.5 yıldır ailenin suç duyurusunu sümen altı etti. Kovuşturmaya gerek yok kararı verdi ve dosyayı kapattı. En az 15 kişiyi gördüm, işkence yapılıyordu diyor bir avukat. Sen cumhuriyet savcısı değil, saray savcısısın. Benim görevim de saray savcılarına karşı çıkmaktır.

Köprüde askerin boğazını keserek linç ettiler. Sarayda dedim ki, o da suçtur. Onların da yakalanıp yargı önüne çıkarılması lazım. Bana Bahçeli de Erdoğan da Yıldırım da söz verdi, talimat vereceğiz. Tam tersi oldu KHK ile bunlar hakkında tahkikat yapılmaz diye karar çıkardılar. Bunlar Müslüman mı? Bunlarda insan sevgisi var mı?

Demokrasi rafa kalkmış, anayasa rafa kalkmış, bunların hiç birisi çalışmıyor. Otopsi raporu niye açıklanmıyor Gökhan Açıkkollu'nun. Sevgili savcı, niye açıklamıyorsun? Açıklayamıyorsun. Avukatı çağırıp ifadesine bile başvurmuyorsun sen.

3 kadın Türkiye'de yaşanan çocuk tecavüzleri, kadına şiddeti engellemek için yürüyorlar. Ben seslerini duydum, onlara destek veriyorum. Bütün kadınlarımıza güveniyorum. 2019'da demokrasi devrimini yapacak olanlar da bu ülkenin kadınları olacaklardır.

Kadınlarımızın bir derdi var. Uyuşturucu bataklığına sürüklenen çocuklar. Sen kalkıp işkence yapacağına, uyuşturucu aldı başını gidiyor. Tam bir batak içinde. Hani herkesin keyfi yerindeydi. Her evde huzur, bereket vardı. Ne oluyor bu çocuklara? Uyuşturucu yaşının 10'a inmiş olması daha acı olanı. Çocukların yüzde 85'i 15-17 yaş grubunda. Tedavi olan çocuk sayısı 35 bin 792 kişi. Annede, babada huzur olur mu? Uyuşturucu ile mücadele edeceğine, gazetecilerle, milletvekilleri ile mücadele ediyorsun. Şeker fabrikalarını kapatıyorsun, çiftçilerin burnundan getiriyorsun.

"GAZETECİ NEYİ GÖRÜYORSA ONU YAZACAKTIR"

Medya özgürlüğü bütün demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Gazeteci neyi görüyorsa onu yazacaktır. Gücü denetler gazeteci. Sadece vatan için emek harcıyorsan basın hürriyeti bir nimettir. 20 Temmuz darbesinden sonra Binali Yıldırım beni ziyarete geldi. Kendisine dedim ki, ortada bazı laflar var. Cumhuriyet, Sözcü'ye operasyon yapılacak diye. "Olur mu?" dedi. Sonra operasyon yapıldı. Akın Atalay 499 gündür hapiste. Akın Atalay yurt dışındaydı. Arandığını duyunca hemen Türkiye'ye geldi. Kaçacak diye gözaltına aldılar. Hala bekliyor. Niçin, kaptan gemiyi en son terk edermiş. Rivayet öyle.

Cumhuriyet gazetesi basının akademisidir. Herkes bir şekli ile Cumhuriyet'e bakar ne yazıyor diye. 12 Mart, 12 Eylül'de de oldu. Gözaltına almalar oldu. 20 Temmuz'da da darbe oldu. Fatura buraya çıkıyor. Burak Akbay FETÖ'cüymüş. Kuruluşundan bugüne kadar bütün hayatı FETÖ ile geçti. Her Cumhuriyet çalışanı Uğur Mumcu'nun öğrencisidir. Meclis'i bombalayanlar ile gazetecilere aynı ceza veriliyor. Biz saraydan gelen talimatı uygulamak zorundayız diyorlar. Onlara ne hakim diyoruz ne de savcı diyoruz. Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç. Ne yaptılar? Kimi öldürdüler? Biz bütün gazetecilerin serbest bırakılmasını isteriz. Bugün bazı köşe yazarları hatta bir köşe yazarına köşe yazısı yazmayacaksın diye saraydan emir geliyor, o köşe yazarı yazı yazamıyor. Futbolu yazacaksın. O seni rahatsız etti, ben seni daha rahatsız edeceğim.

TV52 ihalelerdeki yolsuzlukları söylüyor. Vay sen misin bunu söyleyen. 20 yıldır aynı binadalar, binanın iskanı yoktur diyorlar. Çatı ahşap, çatıyı çelikten yapacaksınız diyor. Süre veriliyor, vinç lazım, sokamazsın deniliyor. Ve kapatıyorlar. Ordulu kardeşlerime sesleniyorum. Nefes aldığın bir televizyon kanalı var, onu bile sana çok görüyorlar. Sana görev, oradaki büyükşehir belediye başkanını değiştirmektir.

SSK'YI KİM BATIRDI?

Sağlıkta reform tamam ama bir bakıyorsunuz tamamı yalan. Evde musluğu açtığında 5 çeşit vergi ödüyorsun. Elektrik düğmesine bastın 4 çeşit vergi ödüyorsun. Hastaneye gittin, 9 çeşit vergi ödüyorsun. Bir genelgeleri vardı. Acil servise gidince bu paralar ödenmeyecek. Herkes acile gitmeye başladı. Kaç kişi acile gidiyor? ABD'nin nüfusu 324 milyon, acile giden 130 milyon. İngiltere 53 milyon, acile giden 23-25 milyon. Türkiye'de acile giden, 78 milyon nüfus var, şu anda acile giden 110 milyon 915 bin 470 kişi. Herkes gidiyor. Türkiye nüfusundan fazla acile gidince önlem aldılar. Bir genelge çıkardılar. 24 saati geçerse ödeyeceksin parayı. Acile giden 24 saat içinde nasıl tedavi olacak, belki yoğun bakım. Bütün bunların tamamını paralı hale getirdiler. Emeklilik yaşını 65'e çıkardılar. Emekli aylığı bağlama oranını düşürdüler ve ne oldu? Benim zamanımda açık 2 milyar 200 milyon liraydı. Şimdi açık 30 milyar lirayı aşmış durumda. Recep Bey niye demiyorsun bunları, bu SSK'yı kim batırdı? 30 milyar açık var.

İTTİFAK YASASI

Bu teklifin 7 özelliği var.

1- Haksız temsil artıyor, milli irade gasp ediliyor
2 - Baraj fiilen artarak devam ediyor. İki baraj getiriyorlar biri yüzde 10, diğeri 51.
3- Anayasa'nın eşitlik ilkesine ve temsilde adalet ilkesine aykırı.
4- Bu teklif seçim güvenliğini ortadan kaldıracak niteliktedir. Mühürsüz oy pusulalarını geçerli hale getiriyorlar.
5- Bu teklif aynı zamanda sopalı seçim hazırlığıdır.
6- Partilerin denetimini azaltmak amaçlanmaktadır.
7- Sandığı seçmenden kaçırma planları. Vali istediği sandığı istediği yere koyabilecek.

Masa başında milletvekili sayısını artıracağız diye yola çıkanları sandığa gömeceğiz. Bütün sandıklara sahip çıkacağız.

Ne yaparlarsa yapsınlar 2019'da o zatı oradan aşağı indereceğim.