CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Bu İdlib'de, Libya'da ne oluyor?” diye soran Kılıçdaroğlu, "Suriye'ye neden girdin? Libya'da, İdlib'de ne işin var?" dedim. Filistin bile bizi desteklemiyor bugün. Herkesle kavga ettiler, kahramanlık edebiyatı yapıyor, sen kim kahraman kim Allah aşkına? Süleyman Şah türbesini terör örgütünden kaçıran adama kahraman mı denir? Sarayda oturmuş bir grup dış politikayı belirliyor. Tek bir mehmetçiğimizin tırnağı bütün Suriye'den daha değerlidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ordusu Sarayın ordusu değildir! 50 sefer söyledik, egemen güçler ateşi kendileri tutmaz maşa kullanılırlar” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları;

YARGI BAĞIMSIZLIĞI

Adalet hiç kimseden talimat almamak demektir. Adaleti önemsiyoruz. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Adaleti toplumun ana omurgası haline getirmek her yurttaşın savunması gereken bir kavramdır. Adaletin son 18 yılda çok büyük kayıplar verdiğini biliyoruz. Adalete olan güvenin yerlerde süründüğünü ben değil hakimler söylüyor. Adalete duyulan güven giderek ivme kaybediyor.

Egemen güçlerin siyasal yandaşların telkiniyle uyuşturucu kaçakçıları, FETÖ'nün en önemli adamları serbest bırakılırken gariban harp okulu öğrencileri hala hapiste, neden? Bunu sormak zorundayız.

Daha dün 25 baronun ortak imzasıyla bir bildirge yayımlandı. Bütün avukatların yüzde 80'ini kapsıyor.

"Son dönemde kamuoyunun takip ettiği davalarda yaşanan hukuksuzluk, yürütmenin doğrudan müdahalesi anlamına gelen uygulamalar kabul edilemez boyutlara uğraşmıştır. HSK mevcut yapısıyla tamamen siyasileşmiş ve yürütmenin talimat niteliğindeki açıklamalarını görev adlederek bağımsız yargıçlar üzerinde bir baskı merci halini almıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır yargı krizini yaşamaktadır" diyorlar. Eğer böyle deniyorsa herkes şapkasını önüne koyup düşünmek zorunda. Bunları ben değil avukatlar söylüyor.

OSMAN KAVALA’NIN TUTUKLANMASI

Yargının siyasallaştığını defalarca söyledik. Mahkeme beraat kararı veriyor, cezaevi aracındayken Erdoğan konuşuyor, dün onu beraat ettirmeye kalktılar diyor, yargıya gözdağı veriyor. Kimsin sen ya? Kimsin sen? Bu lafı eden insanda adalet duygusu yoktur. Hemen harekete geçildi, cezaevi aracındayken tekrar hapishaneye götürüldü. Bu mudur adalet? Bu mudur hak hukuk? Buna aklı başında olan kişinin itiraz etmesi lazım. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hemen toplanıyor. Pardon Hakimler ve Savcılar Alçak Kurulu diyelim artık. Hemen beraat veren yargıç hakkında soruşturma açılıyor.

Kimsenin nefes almasını istemiyorlar. Darbe döneminden çok daha ağır bir faşizm düzeyiyle karşı karşıyayız.

"DAMAT İSTANBUL"

Bir damat İstanbul olayı var. Gitmiş kendisine arsa kapatmış. Yalanlayan bir makam yok. Cumhuriyet Gazetesi yayınlıyor. Hemen yayın yasağı getiriyorlar. Bunun üzerine gazete erişim yasağı getirildi diye haber yapıyor. Bu sefer o habere de yasak geliyor. Bunlar hakim mi sarayın köleleri mi? Soruyorum!

MAN ADASI BELGELERİ

Man Adası belgelerini açıkladık. Bir belgesel yaptık yayın yasağı getirildik. O yayın yasağını veren hakimin vicdanı var mı? Eleştirdim diye tazminat davaları açıldı. Mahkemelerin hakimlerini değiştirip sarayın hakimlerini getirdiler. Sizin feriştahınız gelse geri adam atmayacağım.

DIŞ POLİTİKA

Dış politika sıradan bir olay değildir, maliyet çok ağır olur, iki kişi arasındaki kavga değildir dedik.

"Suriye'ye neden girdin? Libya'da, İdlib'de ne işin var?" dedim. Filistin bile bizi desteklemiyor bugün. Herkesle kavga ettiler, kahramanlık edebiyatı yapıyor, sen kim kahraman kim Allah aşkına? Süleyman Şah türbesini terör örgütünden kaçıran adama kahraman mı denir?

Sarayda oturmuş bir grup dış politikayı belirliyor. Tek bir mehmetçiğimizin tırnağı bütün Suriye'den daha değerlidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ordusu Sarayın ordusu değildir! 50 sefer söyledik, egemen güçler ateşi kendileri tutmaz maşa kullanılırlar. Beyefendiye "aptal" dediler, benim ağrıma gidiyor. En büyük dostumuzdur diyor.

Bu İdlib'de, Libya'da ne oluyor? Biz bunları öğrenmek zorundayız. Meclis'in bilgisi yok. Sonra bize demokrasiden söz ediyorlar.

Ülkeyi ateşe atıyorlar, İdlib sanki Türkiye toprağı. Adamın kendi toprağı kardeşim. Sen bütün bu yerleri Türkiye toprağına katacağım diyorsan söyle. O zaman Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz etmeyeceksin. Senin gözün Suriye toprağında var mı yok mu? Bunu çık söyle bakalım.

"BİRKAÇ TANE ŞEHİT" ELEŞTİRİSİ

Şehitlerimizden söz ederken çok dikkatli bir dil kullanmamız lazım. Çünkü bu ölüm anlamlı bir ölümdür. Erdoğan Libya'da şehitlerimiz olduğunu söylüyor, gizlice defnedilmişler. "Tabi birkaç tane şehidimiz var ama şunu da söyleyeyim yüze yakın orada o lejyonerlerden etkisiz hale getirdik" diyor.

Onları eşya gibi değerlendirmek, taneyle ifade etmek kadar insanlık ayıbı başka bir şey yoktur. Aynı Erdoğan şehitler için kelle ifadesini kullanmıştı.

İktidar medyası herhalde bir talimatla bu tane sözcüklerini oradan özenle çıkarmış. Erdoğan'a sansürü Erdoğan medyası uyguluyor. Ak Parti'nin internet sitesinde de o sözcükler çıkarılmış. Çünkü doğru olmadığını Ak Partililer de kabul ediyor. Beyefendi prompterdan konuşmayı kesince ne söylediğini bilmiyor. Şehitler tepesi boş kalmayacak diyor. Beyefendi şehitler tepesi boş durmayacaksa seni kefenle karşılayan gençler vardı, onları gönder oraya. Bir kibir abidesi olarak sarayda oturuyor. Ama ona karşı en gür sesi çıkaran partinin de CHP olduğunu çok iyi bilmekte.

"Fox önce ciddi bir medya unsuru olsun, yalan haber üretmeyi bırakın" diyor Fox TV muhabirine. Kendi söylediği ifadeler. "Rusya rejim güçlerine en üst düzeyde destek veriyor. Bu mücadelenin içinde olmaya mecbur değiliz mahkumuz" diyor. Niye mahkumuz?