CHP'nin seçimde yüzde 26 oy alması sonrasında parti içinde muhalif sesler her geçen yükselmeye devam ediyor. CHP’de dün arka arkaya televizyonda soruları yanıtlayan eski ve yeni liderler birbirlerine eleştiri oklarını yöneltti.

Baykal röportajda şunları söyledi: “AKP’nin yüzde 50 düzeyine çıkmış olması mutlaka sorgulanması gereken bir konu. Genel Başkanlıktan ayrıldığımız sıradaki tablo AKP yüzde 35, CHP 28-29 sıralarında MHP ise 15 civarındaydı. Uluslararası piyasalar dahil CHP-MHP koalisyonundan bahsediyordu ve bizim AKP ile aramızdaki fark 5-6 puana inmişti. Ama bir yıl sonrada geldiğimiz noktada Kılıçdaroğlu’nun uyguladığı muhalefet politikası yanlıştı. AKP’yi aklayan ve rahatlatan bir muhalefet uygulandı bu da başarı gibi gösteriliyor.

Muhalefet olmadığı için meydan AKP’ye terk edilmiştir o da elini kolunu sallayarak yürümüştür. Kılıçdaroğlu, kendisi ile ilgili başarı çıtasını koyduktan sonra bir başka başarı çıtası daha koymuştu. Oyunu artıramazsa gideceğini söylemişti. Şimdi önce yüzde 40 dedi sonra 30-35 dedi. Bir siyaset adam bunu söyler sonra da gereği yapılmazsa bundan sonra taahhüt etme hakkı ortadan kalkar, inandırıcılığı ortadan kalkar.

CHP’ye 3 milyon oy kazandırdığı iddiası doğru değil, yanıltmacadır. Bundan sonra söylediğini laflar daha mı ciddiye alınacak. Biz bunu tahrip ettik.”

Kılıçdaroğlu'nun yanıtı ise şöyle oldu:

“Demokrasi gereği ben kimseye imza toplayın ya da toplamayın, imza atın ya da atmayın demem. Herkes özgür irade ile davranır. Hatta seçim olursa karşımıza rakip çıkarsa onlarla da yarışırız. Parti kültürü olan, partiye bağlı olan, kişisel hırslarından arınmış insanlar düşünerek karar verir ve öyle konuşurlar. Kurultay çağrılarının da bu anlayışla kişisel hırslardan arınmış bir şekilde yapılmasını tercih ederim. Anayasa değişikliği konusunda ilk üç maddeye dokunulamaz.

Medyaya anayasal güvence istiyoruz. Güçler ayrılığının güvencesi ve Atatürk’ün vasiyeti olan TDK ve TTK konusunda da vasiyetinin yerine getirilmesini istiyoruz. Kapımız açık, ama Başbakan’a güvenmiyorum. Yapılacak görüşmeler tutanakla tespit edilmeli. Bu bizim açımızdan güvence olacak. Cezaevinde olan ve seçilen vekiller konusunda endişem var çünkü yargı çok siyasallaştı.

Yargı yürütmesinin güdümündedir. Dolayısıyla o kişiler gelip, yemin edip milletvekili olduktan sonra tekrar cezaevine gönderilirler diye bir endişem var. Böyle olursa Türkiye’de hapishanedeki milletvekilleri dönemi başlamış olur.”

Milliyet