Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Erciyes Üniversitesi ve Kayseri Barosu tarafından İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Salonu'nda düzenlenen "Yeni Anayasa" konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada sürece ilişkin uyarılarda bulundu.

'HERKESİN İSTEKLERİNİN ANAYASADA YER ALMASI ÜTOPYA'

Herkesin isteklerinin anayasada yer alması gibi bir ütopyanın gerçeklerle örtüşmeyeceğini belirten Kılıç, "her kesimin kendi doğrularını vazgeçilmez, tartışılmaz, kılına bile dokunulmaz kutsallara dönüştürmesiyle ortaya çıkacak dayatmalar, diyalogu ve müzakere şartlarını ortadan kaldırır" dedi.

'SORUNLAR ÇÖZÜLMEDİKÇE YENİ ANAYASA YAPMAK GÜÇ'

Yeni anayasa sürecinde barış için gerekli iklimin oluşturulması gerektiğini vurgulan Haşim Kılıç şunları söyledi:

"Bu toplum, kurduğu 90 yaşındaki cumhuriyetinin 45 yılını terörle mücadele etmekle geçirdi. Yarım asırdır kaybettiğimiz ekonomik, sosyal, kültürel varlıklarımızı bir tarafa bırakırsak, bu uğurda can verenlerin ana yüreklerinde bıraktığı ateş, bütün bir toplumu yakmaya yetecek güçtedir.

Bu ateş sönmelidir. Zira kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine kuranlar en çirkin zulmün uygulayıcısı olur. Bu sorun çözülmedikçe anayasa yapmanın güçlüğü ortadadır, yapılsa bile yeni sorunlar doğurmaya adaydır.

Barış için gerekli olan iklimi oluşturmadan güce dayalı yapılacak anayasal düzenlemeler 'ben yaptım oldu' anayasası olur. Bu yaklaşım toplum barışının en büyük tehdidi olmak yanında, sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz. Bütün dinlerin ortak noktası olan Allah inancı da savaşın kazanılmasını değil, barışın sağlanmasını zafer olarak tanımlıyor."

'FARKLILIKLAR BARIŞ VE HOŞGÖRÜ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE İNŞA EDİLMELİ'

Din, mezhep, ırk ve ideolojik farklılıklardan kaynaklanan kavga ve çatışmaların telafisi imkansız sonuçlar doğurduğunu belirten Kılıç, farklılıkların barış ve hoşgörü kültürü üzerine inşa edilmediği takdirde, nefret söylemi ve nefret kültürünün hakimiyetinin kaçınılmaz olacağını ifade etti.

Kılıç, böyle bir kültürün hakim olduğu siyasal iklimde sorunları çözme şansının zayıf olduğuna dikkati çekerek, nefret söyleminin yarattığı gerilim ortamında diyalog kültürünün ortadan kalktığını, sorunların çözümü için ihtiyaç duyulan müzakere imkanlarından mahrum kalındığını söyledi.

LAİKLİK UYGULAMASI AYRIŞMAYA NEDEN OLDU

Türkiye'deki laiklik uygulamasını da eleştiren Kılıç, "Laiklik kavramının evrensel anlayıştan koparılarak keyfi ve ideolojik yorumlara açık hale getirilmesi, mağdur ve mazlum bir kitlenin doğmasına yol açmıştır. Devletin tüm inançlar karşısında eşit uzaklıkta durmasını öngören laiklik anlayışı, toplumun birliğini sağlaması gerekirken bizdeki uygulama ile ayrışmaya ve çatışmaya ivme kazandıran bir fonksiyon üstlenmiştir. Devlete ait olan bir kavramla birey ahlakını laikleştirmeye ve dinsel duygularını kalplerine kilitleyerek hayatına etkili olmasına engel olmaya çalıştık. Başarısız olan bu uygulama kalp ve gönüllerde ayrılık dışında hiçbir kazanım sağlamadı. Aynı şekilde terör kavramının da muğlak ve belirsiz olması, uygulayıcıların farklı ve isabetsiz yorumlarının ortaya çıkmasına neden olmuş, neticede ciddi hak ihlalleri toplumsal sorunların çözümünü çıkmaza sokmuştur," dedi.