KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, 12 Eylül darbesinden hiç etkilenmediğini belirttiği AKP ve Erdoğan için “Uluslararası bir komployla Erbakan’a karşı bunlar örgütlendirildi” ifadesini kullandı.

Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) sorularını yanıtlayan Ok’un açıklamalarından ilgili bölüm şöyle:

*  Türkiye’de darbe mekaniği hep siyasi iktidar karşısındaki güçler tarafından yapılırdı. Bu sefer siyasi iktidarın kendisi Türkiye’de darbe yapıyor. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?

"Türkiye’de siyasi partilere bakıldığında hiçbir bedel ödemeyip, hiçbir direniş göstermeden tek başına bu kadar uzun süre iktidar olan tek parti AKP’dir. 12 Eylül faşizminin hışmından payını almayan hiçbir düzen partisi yoktur. Devrimci direnişçi güçlerden bahsetmiyoruz. Sömürgeciliğin nezdinde bunlar zaten her halükarda tasfiye edilmesi gereken güçlerdi. Fakat belirttiğim gibi düzen partileri de bundan nasibini aldılar.

"12 Eylül döneminde hiç acı çekmeyen, direnmeyen, emek ve bedel vermeyen tek parti Erdoğan ve AKP’nin bugünkü yöneticileridir. Uluslararası bir komployla Erbakan’a karşı bunlar örgütlendirildi. Aslında uluslararası hegemonik güçlerin Erdoğan’ın şahsına yönelik tepkisi de biraz bundan ileri geliyor. Destek verdiğimiz, iktidar yaptığımız Erdoğan ve AKP şimdi bize kafa tutuyor diye düşünmektedirler. Dikkat edilirse Erdoğan ve AKP ilk başlarda son derece ürkek ve korkak özellikle orduya karşı çok temkinli bir politika izledi.

"Bu süreç sanıyorum ordu ile AKP’nin birbirlerini sınama, anlama ve aynı zamanda karşılıklı güven geliştirme süreciydi. Ordu Kemalist kişiliğinden adım adım erozyona uğruyor, AKP ise bundan istifade ediyordu. Fethullah Gülen’in devlet içindeki örgütlenmesi, Erdoğan ve AKP ile çelişki ve çatışma durumuna gelmesi ve çıkar savaşında yenilmesinden sonra Erdoğan ve AKP’nin kendine güveni daha da arttı. Ordu için esas önemli olan PKK ve Kürt sorunuydu. Erdoğan ve ordu bu konuda anlaştılar. Gerisi çok önemli değildi. Erdoğan ve AKP ordu ile bu temelde anlaştıktan sonra tamamen faşist bir örgütlemeye girişti. Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi olmayan, eleştiren ve karşıt tutum geliştiren herkesi hedeflediler.

"Kendilerine en büyük korkuyu yaşatan, dolayısıyla en büyük tehlike Kürt sorunu ve PKK’ydi. Kürtleri ezmeden ve PKK’yi tasfiye etmeden toplumsal muhalefetin, eleştirilerin ve mücadelenin önünü alamayacağını biliyordu. Ayrıca Kürt sorunu özellikle Rojava devrimi ve Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte artık kaçınılmaz bir çözüm dayatıyordu. Erdoğan ve AKP’nin faşist ve sömürgeci zihniyetinden siyasi ve demokratik bir çözüm beklemek mümkün olmayacağına göre geriye Sri Lanka modelini esas alan imha ve tasfiye politikası kalıyordu. Erdoğan ve AKP’nin bugün uygulamakta olduğu politika budur. Dikkat edilirse bir taraftan Kürtlere yönelirken öbür yandan AKP sultasına karşı şu ya da bu düzeyde tepki gösteren tüm devrimci güçlere, aydınlara, yazarlara, Alevilere ve emekçilere pervasızca saldırdılar. Demek istediğim darbe mekaniği zaten Erdoğan ve AKP’nin ta kendisi olmuştur."