HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP İzmir İl Örgütü 3. Olağanüstü Kongresi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yerel seçimlere ilişkin konuşan Buldan, “İzmir’de HDP olarak ortak bir aday çıkarmanın yöntemlerini arıyoruz. Bir güç birliğine ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Ama bunu demokratik ilkelerimizden vazgeçmeden, herkesin istediği, benimsediği, “ortak adayımdır” dediği kişiyi hep birlikte bulacağız. Bunu başarabilirsek AKP-MHP faşist zihniyetini bu güç birliğiyle devireceğiz. Güç birliğiyle İzmir’de de İzmir halkının istediği bir adayla seçim yarışına gireceğiz” ifadelerini kullandı.

Oslo’daki akil insanlar toplantısına değinen Buldan, “Bizi postacılıkla suçlayanlara şunu söyledik: “Bu görevi bize bir daha versinler, bir daha gideriz, insanların yaşamını yitirmemesi için görev almaya hazırız.” Ama bu süreci bitirenler bugün insanların kafasında farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Oslo’da yeni bir sürecin başladığı algısını oluşturmaya çalışanlar şunu bilsinler ki İmralı’nın kapısında koca bir kilit varken, barış ve müzakere süreci asla başlayamaz. Cezaevlerinde siyasi rehineler varken böyle bir sürecin başlamasının imkanı yoktur” dedi.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Buldan şunları söyledi:

Sözlerime 3 gün önce tutuklanan MYK üyemiz sevgili Mahfuz Güleryüz ve PM Üyemiz Güler Bilici şahsında tutuklanan tüm yoldaşlarıma sevgilerimi göndererek başlamak istiyorum. Tüm yoldaşlarımız bir an önce özgürlüklerine kavuşmalı.

‘SİZ TUTUKLADIKÇA BİZ ÇOĞALACAĞIZ’

Seçim dönemlerinde partimize dönük yoğun baskıların olduğu bir süreci yaşıyoruz. Her sabah birkaç ilimizden gözaltı haberleriyle uyanıyoruz. Ancak bizler tutuklandıkça çoğalan, öldürüldükçe büyüyen bir halkın geleneğinden geliyoruz. Asla tükenmeyeceğiz, bitmeyeceğiz. Siz tutukladıkça biz çoğalacağız, siz öldürdükçe büyüyeceğiz, siz bizi baskı altına aldıkça biz mücadelemizi büyüteceğiz. 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da başaramadılar, şimdi yine başaramayacaklar. 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde HDP’nin iradesi her yere yansıyacak. Her yerde kazanacağız, her yerde başaracağız.

‘BAŞARAMADIKLARINI BİLİYORLAR’

Bizler adaleti ve hukuku olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Bizler sesini çıkaran herkesi ezmeye çalışan bir zihniyete karşı mücadele veriyoruz. Ancak bu ülkeyi yönetenler Türkiye toplumunu, her kesimi kendi tahakkümü altına almaya çalışıyor, bu zihniyeti, bu ülkeye hakim kılmaya çalışıyor. Bunu başaramadıklarını kendileri de bilmelerine rağmen yok saymaya, imha etmeye ve baskıcı zihniyeti Türkiye’nin her yerine yaymaya çalışıyorlar.

‘LEYLA GÜVEN’İN TALEBİ MİLYONLARIN TALEBİDİR ‘

Bugün sevgili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevinin 25’inci günü. Sevgili Leyla Güven’e sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Onun eylemini buradan sahiplendiğimizi belirtmek istiyorum. Halkların barışı için başlattığı bu direnişi selamlamak istiyorum. Leyla Güven’in grevi kendisi için değildir. Bir halkın barışına, demokrasisine, özgürlüğüne her zaman katkı sunmuş olan ancak 3 buçuk yıldır kendisinden haber alınamayan, tecrit içinde tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan’a ilişkindir. Bu talep, milyonların talebidir.

‘İMRALI’NIN KAPISINDA KOCA BİR KİLİT VARKEN, BARIŞ VE MÜZAKERE SÜRECİ ASLA BAŞLAYAMAZ’

Bugün İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit aynı zamanda Türkiye halklarına uygulanmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu kaos Sayın Öcalan’a uygulanan tecritle başlamıştır. Bu ülkede barış ve müzakere süreci yaşanırken, o sürecin bu ülkenin geleceğine, yarınlarına ne kadar büyük katkı sunduğunu gördük. O 3 yıl içinde İzmir başta olmak üzere, bu ülkede yaşayan herkes bu ülkede bir umut olduğunu, bu ülkenin geleceğine güvenle baktığını gördü. Bu ülkeye cenazeler gelmedi. Bu süreçle birlikte Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir insan yaşamını yitirmedi, annelerimiz ağlamadı. Yaptığımız iş çok onurlu bir işti. Bizi postacılıkla suçlayanlara şunu söyledik: “Bu görevi bize bir daha versinler, bir daha gideriz, insanların yaşamını yitirmemesi için görev almaya hazırız.” Ama bu süreci bitirenler bugün insanların kafasında farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Oslo’da yeni bir sürecin başladığı algısını oluşturmaya çalışanlar şunu bilsinler ki İmralı’nın kapısında koca bir kilit varken, barış ve müzakere süreci asla başlayamaz. Cezaevlerinde siyasi rehineler varken böyle bir sürecin başlamasının imkanı yoktur.

‘AKP İLE MÜZAKERE DEĞİL MÜCADELE ETMEK İÇİN YOLA ÇIKTIK’

Biz AKP ile müzakere değil mücadele etmek için yola çıktık. Bu mücadelemizi de kazanana kadar sürdüreceğiz. Tecrit bir insanlık suçudur. Tecritle birlikte ülkenin çatışmalı bir sürece girmesinin bu ülkeye hiçbir faydası yoktur. Bir kez daha hükümeti ve devleti sorumluluğa davet ediyoruz. Leyla Güven şahsında başlatılan açlık grevinin dikkate alınması, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve ülkenin geleceğe umutla bakacağı yeni bir sürecin başlaması gerekiyor.

‘SELAHATTİN DEMİRTAŞ’I SERBEST BIRAKACAKSINIZ’

Sevgili Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararını başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, hükümet yetkililerinin tanımayacağına dair izlenimler var. AİHM kararı siyasi bir karar değildir, hukuki bir karardır. Bugün Cumhurbaşkanı, AİHM kararını siyasi bir karar olarak gördüğünü söylüyor ama bizim tüm yoldaşlarımız siyasi bir kararla tutuklandılar. Tam da bu dönemde AİHM kararının tanınmaması bize yargının bağımsız olmadığını gösteriyor. Eğer yargı bağımsız olsaydı bugün Selahattin Demirtaş serbest kalırdı. Sadece Selahattin Demirtaş değil, kararın emsal teşkil etmesinden dolayı tüm tutuklu yoldaşlarımızın serbest kalması gerekir. Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde kaldığı her an yeni bir hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğun altına Saray’a bağlı yargıçlar imza atmaktadır. Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakacaksınız. AİHM kararını dikkate almak zorundasınız. AİHM kararı sadece AİHM’in kararı değildir. Türkiye’de milyonların talebidir.

‘SEÇİMLER YAKLAŞTIĞI İÇİN DEMİRTAŞ’I REHİN TUTUYORLAR’

Zaman kazanmaya çalışıyorlar biliyoruz, seçimler var onun için sevgili Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakmıyorlar. Bunu da biliyoruz. Zannediyorlar ki 31 Mart’ta sandığa giden her insan Selahattin Demirtaş’ı Figen Yüksekdağ’i unutacak. Oysa seçim sandıklarında insanlar size öyle bir ders verecek ki yaptığınız hukuksuzlukların hesabını sandıkta göreceksiniz. Bugün yapılan haksızlık ve hukuksuzlukların, sevgili Selahattin Demirtaş kararının uygulanmamasının, AKP’nin zihniyetinin, adaletin ve barışın önüne geçmek adına yapıldığını biliyoruz.

‘İZMİR’DE ORTAK BİR ADAY ÇIKARMANIN YÖNTEMLERİNİ ARIYORUZ’

İzmir’de HDP olarak ortak bir aday çıkarmanın yöntemlerini arıyoruz. Bir güç birliğine ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Ama bunu demokratik ilkelerimizden vazgeçmeden, herkesin istediği, benimsediği, “ortak adayımdır” dediği kişiyi hep birlikte bulacağız. Bunu başarabilirsek AKP-MHP faşist zihniyetini bu güç birliğiyle devireceğiz. Güç birliğiyle İzmir’de de İzmir halkının istediği bir adayla seçim yarışına gireceğiz.

Türkiye’nin bütün coğrafyalarında böylesi bir güç birliğini hayata geçirebilirsek önümüzdeki yılları AKP-MHP faşizminin olmadığı, özgür, demokratik ve eşitlikçi bir anlayışla halkımızın önüne çıkmaya adayız.

Bir referandum niteliğindeki bu seçimlerde, herkesin bir seferberlik ruhu ile çalışması çok önemli. Gece gündüz demeden her insanımızın elini tutarak, yüreğine dokunarak başaracağız. Böylesi bir sorumlulukla bu sürecin üstesinden geleceğiz.”

Yapılan konuşmaların ardından yapılan seçimlerde partililerin oyları ile HDP İl Eşbaşkanlığına Kadir Baydur ve Besriye Tekgür seçildi.

Kaynak: Artı Gerçek