Sol yazarı Özgür Şen, Meral Akşener öncülüğünde kurulan İYİ Parti’ye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İYİ Parti’yi ‘kötülüğün partisi’ olarak niteleyen Şen, “Meral Akşener’in İyi Parti ismiyle kurduğu siyasi oluşum da, daha en başından belli oldu ki iyiliğin değil kötülüğün partisi. Akşener’in parçası olduğu sağcı gelenek bu memlekette iyiliğin değil kötülüğün tarihini yazdı. Bu tarihte istisnasız olarak hep emekçilerin ve yoksulların hakkı yendi, gericiliğe ve yobazlığa destek verildi, ülke güçlü devletlerin kuklası haline getirildi, memleketin kaynakları talan edildi ve hırsızlık alışkanlık oldu” dedi.

Özgür Şen’in Sol’da yayınlanan, “İyiliğin değil kötülüğün partisi” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

Meral Akşener’in İyi Parti ismiyle kurduğu siyasi oluşum da, daha en başından belli oldu ki iyiliğin değil kötülüğün partisi. Akşener’in parçası olduğu sağcı gelenek bu memlekette iyiliğin değil kötülüğün tarihini yazdı. Bu tarihte istisnasız olarak hep emekçilerin ve yoksulların hakkı yendi, gericiliğe ve yobazlığa destek verildi, ülke güçlü devletlerin kuklası haline getirildi, memleketin kaynakları talan edildi ve hırsızlık alışkanlık oldu... Bunlara karşı çıkan devrimci ve solcular ise akla gelebilecek her türlü şiddet kullanılarak bastırıldı, katledildi. En sonunda solunu bu kadar ezen bir cumhuriyet ayakta duramadı, ortada bir şey kalmadı.

Peki nedir Akşener’i Erdoğan’dan farkı kılan? Çiçeği burnunda parti başkanı yaptığı kuruluş konuşmasında ne diyor mesela? Alışık olduğumuz sağcı ve altı boş gevezelikten başka halka ne anlatıyor? Geniş emekçi kesimlerin sorunlarına dair, yoksulluğun ve işsizliğin çözümü hakkında, içinde yaşadığımız karanlıktan çıkış yolunu gösteren tek bir anlamlı öneri getirmeyen bu konuşma Akşener’in cumhuriyeti bitiren, ülkeyi dipsiz bir karanlığa sürükleyen geleneği sahiplendiğinin ve devam ettireceğinin ispatı.

Logonun ve sloganların dahi AKP’nin daha önce kullandıklarını hatırlatması rastlantı olarak görülemez. Basit bir hırsızlık veya esinlenme değil bu. Aynı biçimde düşünüyor ve üretiyorlar. Bir farkları yok, benzerlik yalnızca bu gerçeği gösteriyor.

Akşener ben de bu yolun yolcusuyum diyor ve bugünün Türkiyesi’nde, bu denli acıyı görmüş, derin bir karanlığın içinde inim inim inleyen ülkede ona umut bağlayanlar çıkabiliyor. Türkiye sağcılığının bu hanımefendide yeni bir soluk araması anlaşılır. Türkiye’de patronların AKP’ye alternatif olarak başka planları hazırda tutmasında da şaşılacak bir yan yok. Batılı devletler arasında da Akşener’e yatırım yapanlar çıkabilir, niye çıkmasın.

AKŞENER’İERDOĞAN’DAN FARKLI KILAN NE?

Peki ama kendisini solda görüp Meral Hanım’a dair bir beklentiyle hareket edenlere ne oluyor? Emin olun sayıları ortaya çıkanlardan çok daha fazla ve yine emin olun Akşener’in daha kuruluş günü sergilediği sağcılık onları da şaşırtmıyor. Onların da sağcılığın değişeceğine dair bir beklentileri yok. Başka bir hesapla hareket ediyorlar. Sağın bölünmesinden medet umarak yapılan stratejik hesaplarla, sağcılaşarak iktidara yürümek aynı paranın iki yüzü. Bu akla ziyan siyasi yaklaşımlar soldan ve ülkeden umut kesmenin sonucu olarak ortaya çıkıyor.