Çukurova Üniversitesi'nde 14 Ekim 2014 tarihinde IŞİD'in Kobani'ye yönelik saldırılarını protesto etmek için düzenlenen ve polisin müdahale ettiği yürüyüşe katılan 23 öğrenci hakkında, başlatılan soruşturma tamamlandı. Hazırlanan ve 14'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianame kabul edildi.

'IŞİD SARI MEKAPLILARA YENİLECEK'

İddianamede, Kobani sınırında nöbet tutan yurttaşların fotoğraflarının bulunduğu dövizler ile "IŞİD sarı mekaplılara yenilecek" dövizleri "örgüt propagandası" suçu olarak gösteriliyor. Öğrencilerin attığı "Polis defol üniversiteler bizimdir" ve "Katil IŞİD işbirlikçi AKP" şeklindeki sloganların suç unsuru olarak kabul edilen iddianamede, öğrencilerin polisin saldırısı üzerine kaçarak sığındıkları Yabancı Diller Yüksek Okulu'nu da işgal ettikleri ileri sürülüyor.

İddianamede, öğrencilerin sığındığı okulda cebir ve şiddet kullanarak eğitim-öğrenim hakkını engelledikleri ve kamu malına zarar verdikleri belirtiliyor.

SALDIRGANLARA DAVA AÇILMADI

İddianamede, YPG/YPJ için "terör örgütü" ifadesi kullanılırken, üniversitede ırkçı yazılamalar yapan ve yürüyüşte öğrencilere saldırmak isteyerek hakaretler yağdıran ülkücü gruptan hiç kimse hakkında dava açılmaması dikkat çekti.

HER ÖĞRENCİ İÇİN 17 YIL HAPİS İSTENİYOR

İddianamede, öğrenciler hakkında "Kanuna aykırı gösteri ve yürüyüşlere silahsız katılmak, ihtara rağmen dağılmamak", "Kamu malına zarar verme", "Örgüt propagandası yapmak" ve "Cebir ve tehdit kullanarak eğitim öğretime engel olma, görevi yaptırmamak için direnme" gerekçeleri ile 17'şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

'SAVCILIK VE EMNİYET TARAFLI'

Bazı öğrencilerin avukatı Esem Yeğit, öğrencilerin demokratik haklarının kolluk kuvvetleri tarafından engellendiğini belirterek, öğrencilere yapılan ırkçı saldırılara da göz yumulduğunu kaydetti.

Yeğit, ırkçı grubun öğrencilere yönelik ırkçı ve tahrik edici sözlerinin "halkı kin ve nefretle tahrik etmek ve aşağılamak" fiilini düzenleyen Anayasa'nın 216'ncı maddesi kapsamında suç sayıldığını söyledi.

Yeğit, ırkçı grubun uyguladığı suç sabit olmasına rağmen savcılık iddianamesi ve emniyet fezlekesinde herhangi bir şekilde işleme alınmamasının açık açık taraflı bir yaklaşım olduğunu kaydederek, bunun Anayasal ve uluslararası anlaşmaların yok sayılması anlamına geldiğini ifade etti. (DİHA)