Sterk TV'de açıklamalar yapan Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş'ın konuşması sırasında stüdyoda duyulan patlama sesi, katılımcılarda kısa süreli şaşkınlığa yol açtı.

BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, İmralı'yı AKP ve CHP milletvekili heyetlerinin de ziyaret etmesini önerdi. BDP'nin diğer Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ise, "Diyalog süreçleri, işi gücü bırakıp sadece bu müzakereyi yürütenlerin omuzlarına bu yükü yükleme süreçleri değildir. Özgürlüğü müzakereler aracılığıyla kazanacaksa yine bu halk kazanacaktır" diyerek müzakereler karşısında tek ses olma çağrısı yaptı.

DEMİRTAŞ'IN SÖZLERİ

Programa Diyarbakır'dan "skype" ile katılan Selahattin Demirtaş şu değerlendirmeleri yaptı:

"Kürtler artık bir partinin veya bir bölgenin sadece bir hareketin kurtuluşu için çalışacak bir halk değil.

Bir ulus olarak ulus bilinci içerisinde, her bir parçanın her bir parçada yaşayan Kürdistanlıların özgürlük isteğinin, taleplerinin artık aynı olduğunu yüreklerinin aynı şekilde attığını, artık herkesin görmesi lazım.

Artık partileri, şahsiyetleri, başkanları, kişileri aşan bir durumla karşı karşıyayız. Kürdistan'ın geleceği, Kürt halkının özgürlük umutları, hepimizi aşan bir durumdur. Bu nedenle bir partinin, bir bölgenin çıkarları öne alınırsa bundan bütün Kürt halkı, bütün Kürdistan zarar görecektir.

Şu ana kadar Kürdistan Federal Yönetimi de, Sayın Talabani de, Sayın Barzani de barışçıl bir sürecin gelişmesi için hazır olduklarını, rol üstlenmeye hazır olduklarını açıklamışlardı. Şimdi böylesi bir sürece giriyoruz. Dolayısıyla siyasi, ekonomik güçlerini, diplomatik ilişkilerini, Kürt halkının Türkiye'de yürüteceği müzakerelerde Kürt halkının lehine kullanmaları, Kürt halkının özgürlüklerini elde edebileceği şekilde onun çıkarları temelinde kullanmanın zamanıdır.

Bir yandan Kuzey Kürdistan'daki olası bir müzakere sürecini Kürtler lehine desteklemek öbür taraftan devrimsel bir süreç yaşayan Batı Kürdistan bölgesinin de desteklenmesi federal Kürdistan bölgesi açısından tarihi bir sorumluluk ve zorunluluktur. Umuyorum ki herkes ulusal çıkarlar ve ulusal birlik ruhuyla hareket edecektir.

KÜRTLERİN CANI KANI BU KADAR UCUZ MU?

Lice'de yaşanan olaya ben de değinmek istiyorum. Önceki yıl 14 temmuzda Silvan'da yaşanan olayla ilgili biliyorsunuz kıyametler kopartıldı. Evet acı bir olaydı. Gerçekten orada çok sayıda asker yaşamını yitirdi. İnsani olarak da vicdani olarak da hepimizi zorlayan, derinden üzen bir olaydı. Fakat siyasi sonuçları itibarıyla Oslo ve İmralı gibi çok ciddi bir siyasi süreci kestiği söylenen bir olaydı. Hükümet en azından böyle açıkladı. Sayın Öcalan'la görüşmelerin açıklandığı bizzat deklere edildiği bir günde Lice'de herhangi bir eylem hazırlığı içinde olmayan, herhangi bir planlama ve hareket içinde olmayan bir gerilla grubuna neden imha operasyonu yapılır? Ve neden 10 insanı öyle bir günde öldürerek Malatya morguna gönderir bu devlet? Bunu niye kimse sorgulamaz? Yani Kürtlerin canı kanı bu kadar ucuz mu?

KÜRTLER BUNU İÇİNE SİNDİRMEZ

Bir defa bunun çok iyi anlaşılması lazım. Hükümet bu meseleye böyle ucuz yaklaşmamalıdır. Bir kez daha böyle bir olay yaşanırsa ben inanıyorum ki bu süreci çok ciddi sıkıntıya sokacak, Silvan'ın yarattığı etkiye benzer bir olay yaratacak bir olay olabilir. Kürtler bunu içine sindirmez, biz içimize sindiremeyiz.

Ben buradan bu vesileyle bizi dinleyen tüm halkımıza da şu çağrıyı yapmak istiyorum. Malatya morgunda yatan cenazeler Kürt evlatları, bu halkın evlatlarıdır ve hak ettikleri layık oldukları şekilde defnedileceklerdir. Bu halkımızın bu müzakere sürecine olası bir barış girişimine, diyalog sürecine vereceği en büyük destek de budur. Hükümetin politikasına, hükümetin bir yandan öldürürüm, bir yandan görüşürüm gibi çirkin politikasına verilecek en güçlü cevap ta budur.

Hükümet de bütün bu cenaze törenlerinden gerekli mesajı alacaktır. Eğer halkımız bizim bu müzakerelerden Kürt tarafının sonuç almasını canı gönülden istiyorsa ki halkımızın tamamı neredeyse bu süreci destekliyor ve desteklemeye devam edecektir, o halde boş durmamak lazım. Direniş süreçlerinde nasıl hep birlikte gece gündüz çalıştık mücadele ettik, aynı şekilde müzakere süreçlerinde ve dönemlerinde de mutlaka birbirimize sahip çıkma, ittifakımızı güçlendirme gerektiği zaman tepkimizi ortaya koyma, gücümüzü gösterme, mitingimizle, yürüyüşümüzle seçimlerdeki çalışmalarımızla hiçbir şeyi aksatmadan, hiçbir planlamayı aksatmadan gücümüzü diri, canlı tutarak ancak sonuç alabiliriz.

Müzakere süreçleri rehavet süreçleri değildir. Diyalog süreçleri, işi gücü bırakıp sadece bu müzakereyi yürütenlerin omuzlarına bu yükü yükleme süreçleri değildir. Özgürlüğü müzakereler aracılığıyla kazanacaksa yine bu halk kazanacaktır. Sayın Öcalan da, bizler de, KCK yetkilileri de, temsilcileri de bu müzakere sürecinde eğer rol alacaksak, bu halkı temsilen rol alacağız. Hepimiz bu halkın özgürlüğe kavuşması, demokrasiye, barışa kavuşması için rol alacağız.

KIŞANAK AKP VE CHP HEYETLERİNİN İMRALI'YA GİTMESİNİ İSTEDİ

BDP'nin diğer Eş Başkanı Gültan Kışanak ise İmralı görüşmelerinin açık ve şeffaf yürütülmesini isterken Abdullah Öcalan'ı AKP ve CHP heyetlerinin ziyaret etmesini, buna imkan tanınmasını önerdi. Kışanak konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Kamuoyunda çok büyük beklentiler oluşmaya başladı. Burada bir yanlış yapılırsa burada bir kandırma, oyun içinde oyun tertipleme olursa, buna başvuran taraf artık tamamen kendisini sürecin dışına atabilecek yola sokmuş olur. Bu AKP'nin sonu olur.

Öyle gözüküyor ki hükümetin biraz acelesi var. Önümüzdeki süreçler itibarıyla baktığımızda hükümet açısından birkaç tane kritik şey var. Bunlardan biri Anayasa değişikliği. Başbakan çok istiyor. Başkanlık sistemi istiyor ve bir Anayasa değişikliği için fazlaca bir zaman yok. Birkaç ay içinde yapılacak bir Anayasa değişikliği önümüzdeki yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine yetişir, buradan kaynaklanan bir acelesi var. AKP-CHP'nin bir anayasa paketi üzerinde anlaşması mümkün değil. AKP'nin şu andaki sayısı referanduma bile götürmeye yetmiyor, 330 lazım, 325'tir. Yerel seçimleri öne almayı denediler, bununla ilgili tek maddelik anayasa değişikliğini de geçiremediler. Onun dışında bir bölgesel savaş patlak verebilir, Türkiye Orta Doğu'da içine girdiği şeylerde kötü şeylerle karşılaştı, planlarının tamamı boşa çıktı. Suriye'deki gelişmeler çok sıcak, Kürt halkının yarattığı özgürlük alanları var. Başta bir Kürt karşıtı politika istedi ama istediği yolları alamadı.

AKP'nin içi de karışık, cumhurbaşkanlığı hesapları tutmuyor, Orta Doğu hesapları tutmuyor, Kürt halkına yönelik hesapları tutmadı, BDP'ye yönelik hesapları tutmadı, askeri operasyonlardaki hesapları tutmadı, yani 2012 için yaptıkları planların neredeyse tamamı boşa çıktı ve 2013'e böyle girdi.

AKP bu kısa dönem sıkışmışlığa bazı şeyleri kurban etmemesi lazım. Her şeyin doğru düzgün yürüyebilmesi için, yol almak isteniyorsa, zaman baskısı altında tutan, anayasa seçim hesaplarına kurban eden bir yaklaşım içinde olmaması lazım, bunlar sürecin handikapları."