AİHM’in Türkiye’yi 1974 Kıbrıs harekatıyla ilgili 90 milyon euro tazminatla cezalandırmasını değerlendiren Prof. Hasgüler karar için “siyasi” derken, gazeteci Yalyalı kararı yerinde bulduğunu söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dün aldığı kararla 1974 Kıbrıs harekatı nedeniyle Türkiye’yi Kıbrıs Rum yönetimine 90 milyon euro tazminat ödemeye mahkum etmesini, bianet gazeteci Hüseyin Yalyalı ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Hasgüler ile konuştu.

Prof. Dr. Hasgüler, AİHM’in 40 yıl sonra ceza vermesi nedeniyle kararı “siyasi” bulduğunu ifade ederken, Yalyalı ise Türkiye’nin adayı bölerek garantörlük anlaşmasını bozduğunu, dolayısıyla kararı yerinde bulduğunu belirtiyor.

YALYALI: TÜRKİYE ADADA KALARAK GARANTÖRLÜK ANLAŞMASINI BOZDU

“AİHM kararını yerinde buluyorum. Sonuçta Türkiye garantörlük anlaşması gereği adaya müdahale yaptı. Müdahalenin gerekçesi bozulan anayasal düzendi. Yani Türkiye, tanımadığını varsaydığı Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bozulan anayasal düzenini kurup, tesis etmek ve geri dönmek üzere adaya gitti.

“Ancak bunu yapmadı ve bu da bambaşka sonuçlara neden oldu. Neticede ada ikiye bölündü. Üstelik hala adada bozulan anayasal düzen tesis edilmedi.

“Türkiye adaya yasal, uluslararası hukukun kabul edeceği müdahale şeklini değiştirmiş oldu. 1960 garantörlük anlaşmasına göre bozulan anayasal düzenin tesisi amacıyla Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye'ye müdahale yetkisi tanıyordu. Ancak müdahale eden ülkenin geri çıkması gerekiyordu. Türkiye adayı bölerek yetkisini aştı.

“Ancak öte yandan 1974'te ölen tüm insanların Türkiye ordusunun harekatıyla öldürüldüğü varsayılıyor. Ancak biz biliyoruz ki herkes Türkiye ordusu tarafından öldürülmedi. Türk tarafı ve Rum tarafının kendi aralarındaki çatışmalarda da ölenler oldu.

“Bu tür kararlar her ne kadar haklı ve doğru olsa da insanlarda tepki oluşmasına neden oluyor. Önümüzdeki günlerde anlaşma istemeyen taraflar 'haksızlık' diye bağırmaya başlayacak, anlaşma isteyen taraflar ise daha yumuşak şekilde bakacaklardır.

‘’TÜRKİYE HUKUK DEĞİL, YASA DEVLETİ’’

“Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Rum kesimini tanımadıklarını ve tazminatı ödemeyeceklerini söylüyor. Ancak Türkiye'nin herhangi bir yerinde yapılan sportif etkinliklerde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı oraya çekiliyor.

“Kıbrıs Cumhuriyetini tanımamış olmak hiç bir anlam ifade etmiyor. Sonuç itibariyle Kıbrıs Cumhuriyeti'nin onayı olmadan zaten AB ile ilişkilerde tek adım atılamaz. Bunu biliyoruz.

“Davutoğlu'nun 'Tanımıyoruz, tazminat ödemeyiz' çıkışı hukuk devletiyle yasa devleti arasındaki farkı gösteriyor. Siz hukuk devleti olsanız AB sizi bu kadar sorgulamaz. Türkiye bugün bir hukuk devleti değil Hitler Almanyası gibi bir yasa devletidir.”

HASGÜLER: TÜRKLER DE KAYBOLDU

“Zamanlamanın manidar olduğunu düşünüyorum. Bunu tek başına bir AİHM kararı olarak okumamak lazım. Meseleye 2014 başından itibaren Kıbrıs sorunuyla ilgili baş gösteren birbirinden kopukmuş gibi görünen gelişmelere bakmak lazım.

Kıbrıs'ta Şubat ayında müzakereler başladı ve bir şekilde kayıplarla ilgili etkin çalışan, iki toplumdan da insanların olduğu bir örgüt var. 1974 yılına ait kayıplar olduğu gibi öncesine ait kayıplar da var ve bunların büyük çoğunluğu da Kıbrıslı Türktür.

“Makarios Drusiotis diye bir yazar var Güney'de. Kendisi Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'in danışmanlığını da yapıyor. Drusiotis, EOKA üzerine yazdığı kitaplarında Güney'de beş devlet görevlisinin derin devlet yapısı oluşturduğunu söylüyor ve bu derin devlet yapısının bir takım insanlara kimlik, silah verdiğini ve bunların görevlerinin masum Kıbrıslı Türkleri öldürmek olduğunu söylüyor. İşin bu tarafının yok sayıldığını söylemek gerekiyor. Makarios 1963'te resmi devletti ve kendi yurttaşlarını öldürtüyordu.

“Şubat'ta da müzakereler başladı ve sanki bir el devreye girdi. Önümüzdeki hafta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden adaya geliyor. 1962-1963'ten bu yana ilk kez bir ABD Başkan Yardımcısı adaya gidecek.

‘’BAŞKA BİR AMAÇ’’

“Tazminat davası haklı mı miktarı az mı çok mu, bunlar ayrı tartışma konuları bence ama AİHM'in bu kararının Avrupa'nın yeni bir hamlesi olduğunu düşünüyorum.

“Biden'ın Maraş için geleceği ve Maraş'a ilişkin bazı fonlardan söz ediliyor. Maraş Kuzey'dekiler için bütünlüklü çözümün parçası, Güney için içinde bulunduğu krizi aşma ve toprak kazanma bağlamında bir yer.

“Bir de doğalgaz meselesi var. Doğalgazın İsrail’den Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması ve doğalgaz konusunda Rusya’ya bağımlılığın azaltılmasının hedeflendiği ifade ediliyor. Doğalgaz üzerinden yine Rus faktörüyle sanki Kıbrıs bütünleştirilmek isteniyor gibi görüntü var.

“Ama İngiltere'nin üsler konusundaki hamlesi, AİHM'in ortaya koyduğu karar, ABD'nin Maraş ve Magosa üzerindeki planları sanki bütünlüklü çözüm değil de başka bir amaç var gibi bir görüntü ortaya koyuyor.”

(bianet)