Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, hakkında bir karalama kampanyası yürütüldüğünü ancak halkın bu olumsuz kampanyaya inanmadığını söyledi. İhsanoğlu, IŞİD ve benzeri radikal grupların Irak ve Suriye’de sivillere, kadın ve çocuklara yönelik uyguladıkları terörü değerlendirirken, “Bunlar insan değil, Müslüman hiç değil; bunların din mensubiyeti kabul edilmemeli” diye konuştu.

İhsanoğlu, gazetelerin genel yayın müdürlerinin davetli olduğu toplantıda soruları yanıtlarken cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 60 gibi bir oyla kendisinin kazanacağını iddia etti.

İhsanoğlu, hakkında karalama kampanyası yürütüldüğünü ama halkın kendisini tanıdığını söyledi.  Halkın ilgisinin arttığını özellikle kadınlar ile gençlerden gördüğü samimi ilgiden mutlu olduğunu ifade etti. İhsanoğlu adaylığı açıklandığında tanınırlılık oranının yüzde 30 olduğunu, son günlerde bu oranın yüzde 70‘lere çıktığını belirtti.

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın aktardığı görüşmede İhsanoğlu’na yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

Konuşmanızın başında hakkınızda karalama kampanyası yürütüldüğünü bunun özellikle sosyal medyada yaygın olduğunu belirttiniz. Diğer aday Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da zaman zaman size eleştirileri oluyor ama yanıt vermiyorsunuz. Neden?

Şuna inanıyorum. Sosyal medyada birçok balonlar çıkıyor ama bunun balon olduğunu halk görüyor. Öyle balonlar çıktı ki eşimin Rus olduğunu, gelinimin Ermeni olduğunu, benim vatandaş olmadığımı, askerlik yapmadığımı yazıp söylediler. Ama hepsi yalan, havada kalıyor. Bunu iddia edenler ispat etsinler.

Bizde bir söz vardır; dinime küfür eden bari Müslüman olsa diye. Tabii bunu yapan Müslüman, Müslümancı, İslamcı olunca çok tuhaf oluyor. Bu tür istismar yöntemleri artık tarihte kaldı.

‘FATMA TEYZEM DE İSTEMİYOR’

BBP de sizi destekleyeceğini açıkladı. 7 parti sizi destekliyor. Sokaklarda bu desteğin karşılığını görüyor musunuz?

Evet, görüyorum. Gittiğim her yerde 6 partinin il başkanları ve mensupları beni karşılıyor, eşlik ediyorlar.

ABD’nin yeni Türkiye elçisi Mc Cain, Erdoğan’ın otoriterleşme eğilimini sordu. O da böyle bir eğilim var dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanlığı gibi bir görevi kabul etmemin sebeplerinden biri de bu otoriterleşme eğilimine karşı çıkmamdır. Güçlerin tek elde toplanması hadisesiyle karşı karşıyayız. İcra, yasamayı da kendine ram etmiş durumda. Yargıyı da büyük ölçüde ram etmiştir. Kanunları değiştire değiştire amacına doğru gidiyor. Basının bir kısmı da onu alkışlar durumda. Bir tek cumhurbaşkanlığı kaldı. Onu da aynı yere bağlarsanız başka yer kalmıyor. Böyle bir sistem ne başkanlık sistemidir ne de demokrasidir. Otoriterleşme eğilimini soran sadece Mc Cain değil. Fatma Teyzem de görüyor ve vatandaş olarak istemiyor.

RAMAZAN’DAN SONRA MİTİNG

Miting yapmıyorsunuz. Sizi destekleyen partiler de yapmıyor. Nedenini açıklar mısınız?

Püf noktasını anlatayım; seçim programı biçilmiş bir kaftan. Şeklen iki ay, fiilen bir ay. Kanun böyle belirlemiş. Bir ayda 76 milyonluk bir ülke cumhurbaşkanı seçecek. Nerede görülmüş Allah aşkına? Ayrıca imkân meselesi. Devletin imkânları ve kullanıyorlar. Halkı Ramazan günü otobüslere bindiriyorlar mitinge getiriyorlar. Hatta harcırah verdikleri iddiaları da var.

Ramazanda miting yapmak vatandaşa eziyettir. Ama Ramazan’dan sonra çok kısa süre kalsa da biz de yapacağız.

TEKLİF EDENLERE SORUN

Başbakan Erdoğan dini referanslarla siyaset yapan bir lider. Sık sık dini söylemler kullanıyor. Siz de İslam’a hakim, bu yönü önde olan bir kimliksiniz. Muhalefet de sizi seçti. Türkiye laik bir ülke. Muhalefetin sizi tercih etmesini nasıl anlamlandırıyorsunuz? Bu halkın giderek dindarlaştığı,  muhafazakârlaştığı anlamına mı geliyor?

Neden bu görevi teklif ettiklerine ilişkin soruyu cevaplandıracak olan ben değilim. Onu teklif edenlere sormanız gerek. Dini referans kullanmak, kullanmamak meselesi ise bugün nerede kullandığınıza bağlıdır. Ben cuma namazlarını eda eden bir insanım. Camiden çıkarken siyaset yapmam. Camiden çıkarken bana soru sordular. “Burası siyaset yeri değil” dedim.

Laiklik meselesine gelince dinle siyaset ilişkisine bakışımı yazdığım kitapta anlattım. Din siyasete karışmamalı. Buna karşıyım. Etrafımızda dini ayrılıklara, mezheplere dayalı felaketleri yaşıyoruz. Gizli ve kirli emellerine alet ettiklerini biliyoruz.

‘BUNLAR İNSAN DEĞİL’

Din adına aşırılık yapan grupları görüyoruz; adam öldüren, ülke işgal eden, kadın, çocuk öldüren, öldürdüğü insanın kalbini çıkarıp çiğneyen insanlar canavardır. İnsan değildir. Müslüman değildir. Bunların dini mensubiyeti kabul edilmemelidir. Bizim tarihimizden gelen İslam anlayışımız ve Cumhuriyet’ten gelen laiklik anlayışımız bizim zenginliğimizdir. Bu kaba, sığ İslam anlayışının bizimle de, İslamla da ilgisi yoktur.

Dini referansı yerinde kullanacaksınız. Mesela bu tür gruplara karşı.

‘HAKEM ROLÜ GÖRECEĞİM’

Başbakan Erdoğan, nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını anlatıyor. “Cumhurbaşkanı icranın başıdır” diyor. “Terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım” diyor. Seçilirseniz siz nasıl bir cumhurbaşkanı olacaksınız?

Ben de her gün spor yapıp terliyorum. Sadece terlemek yetmez. Işıldamak da gerekir. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Devletin başı da kavga etmeyecek. Siyaseti siyasi partilere bırakacak. Hakem rolü göreceğim. Öyle haller olur ki cumhurbaşkanının memleketi krizden çıkarması gerekir. İtalya’yı ekonomik krizden, yetkileri bizim cumhurbaşkanından daha az olan İtalyan Cumhurbaşkanı çıkardı.

İkincisi cumhurbaşkanı görevini kendine göre tarif ederek yapmaz. Anayasa’ya göre yapar.