PYD'nin İçişleri Bakanlığı nezdinde “terör örgütü” olmadığını gösteren "gizli" ibareli belge mahkemeye ibraz edildi.

19 Temmuz 2015 tarihinde Urfa’nın Suruç ilçesinde düzenlenen mitingde “Biz sırtımızı IŞİD adını verdikleri o karanlık çeteye karşı mücadele edenlere yaslıyoruz. Biz sırtımızı insanlığın soylu değerlerini Kobanê ve Girêspî’de yere düşürmeyenlere yaslıyoruz. Biz Sırtımızı YPG, YPJ ve PYD’ye yaslıyoruz” dediği için hakkında Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 4'üncü duruşmasında mahkemeye sunulan bir belge, PYD'nin o dönem İçişleri Bakanlığı tarafından “terör örgütü” olmadığını gösteriyor.

Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin yaptığı bir yargılamaya dair "Suriye'de faaliyet gösteren PYD'nin ülkemize karşı terör eylemlerinin olup olmadığı konusunda bilgi verilmesi" talebine, İçişleri Bakanlığı, "gizli" ibareli Emniyet Genel Müdürlüğü imzalı 30 Nisan 2015’te "Arşiv kayıtlarımızda PYD'nin ülkemize karşı herhangi bir eylemine rastlanılmamıştır" yanıtını verdi.

Bu cevabı takip eden 80 gün içinde de PYD'nin Türkiye'ye yönelik kayıtlara geçmiş tek faaliyeti olmamasına rağmen, Yüksekdağ’ın söz konusu konuşması nedeniyle "Terör örgütüne üye olma" ve "Terör örgütünü övme" suçlamasından yargı önüne çıkarıldı.

ÜST DÜZEY GÖRÜŞÜYORLARDI

Yüksekdağ'ın siyasi söylemler ve tavırlar ile hedef haline getirildiğini söyleyen avukatı Sevda Çelik Özbingöl, Urfa'da bir mitingde sarf ettiği cümlelerin illegal gösterilip terörize edildiğini belirtti.

Yüksekdağ’ın Urfa'da sarf ettiği cümlelerin tüm dosyalarda delil olarak gösterildiğini dile getiren Özbingöl, "Bu söylemler birileri için pirim yapmış. Yüksekdağ'ın hem kadın olması, hem de ciddi anlamda gerici baskıcı, tekçi ve savaşçı bir erkek egemen zihniyete karşı takındığı tavır, onu hedef haline getirdi. Ortadoğu ve ülkemizin barışı ve halkların kardeşliğini savunan bir siyasetin kadın temsiliyeti olması açısından da hedef seçilmesi tesadüf değildir. Dosyada özellikle o konuşmanın yapıldığı tarihlerde YPG ve PYD'ye ilişkin hem devletin, hem üst düzey bürokratların yaptığı diplomatik görüşmelerin olduğunu, o dönemlerde legal, özellikle basına açık, kamuoyunun bilgisi dahilinde görüşmelerin yapıldığını biliyoruz. 'Eşme ruhu' olarak adlandırılan çalışmaların o döneme tekabül ettiği gerçektir" diye konuştu.

PYD NE ZAMAN 'TERÖR ÖRGÜTÜ' İLAN EDİLDİ?

Suriye'de IŞİD'in saldırılarına karşı geliştirilen direnişin Türkiye ve dünyada ciddi anlamda takdir ve destek gördüğünü ifade eden Özbingöl, şunları söyledi:

"Ancak siyasi söylemler ve tavırlar değişmeye başladıktan sonra, siyasi yönü hukuki yönünden daha ağır basan dosyalar oluşturuldu. Siyasi saikler ile siyasi çalışmalar hiç bir hukuki yönü olmaksızın hukuksuz, yasaya ve anayasa aykırı olacak şekilde mahkemelerin önüne getirildi. Zira yerel mahkemeler bu yönlü değerlendirmeler yapmadılar. Bizim bu dosyalardaki öncelikli talebimiz usul yönünden var olan bu eksikliklerin ve yanlışlıkların irdelenmesi ve değerlendirilmesidir. YPG ve PYD'nin hangi tarih itibariyle terör örgütü ilan edildiği hususunda biz bir bilgilendirme istedik mahkemeden, taleplerimiz reddedildi. Sunduğumuz belge ile konuşmanın yapıldığı dönemde bakanlığın sadece 2 ay önce terör örgütü olarak görmediğini ibraz ettik."

AYNI SÖYLEM 3 DAVA

Yüksekdağ'ın aynı söylemden kaynaklı İstanbul, Diyarbakır ve Urfa'da farklı farklı davalar ile karşı karşıya kaldığını belirten Özbingöl, "Bu davaların da birleştirilmesini talep ettik. Yüksekdağ'ın yurtdışı yasağı var. Yurtdışı yasağı ilk konulan dosyalardan bir tanesidir. Kamuoyu önünde olan, meşru siyasi çalışmalar yapan bir siyasi partinin eş genel başkanının yurtdışına çıkamayacağı açıktır. Bunlar hem siyaseten itibarsızlaştırma, hem de hukukun siyasi bir araca ve argümana dönüştürüldüğünün ayrıca bir kanıtı" dedi. (Kaynak: Dihaber)