Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabine toplantısı yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, toplantıya ilişkin basın toplantısında, Suriye’nin İdlib kentindeki durumu ele aldıklarını açıkladı

Kalın, Türkiye’nin askeri gözlem noktalarına bir saldırı olması durumunda sert yanıt verileceğini yineledi ve bölgeye askeri sevkiyata  devam edileceğini söyledi.

Kalın bir soru üzerine, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Hulusi Akar ile birlikte helikopterle gidip yaptıkları görüşmeye ilişkin yorumlarına tepki gösterdi.

Kalın, "Son günlerde bir Gezi meselesi üzerinden geçmişi yeniden okumaya dönük girişimlerin yapıldığını görüyoruz: Sayın Gül gurur duyabilir, kendi görüşüdür. Kendisi görevdeyken de bir takım değerlendirmeleri, farklı düşünceleri vardı. Fakat o sürecin Türkiye’ye zarar verdiğini akıldan çıkartmayalım. Hulusi (Akar) Paşa ile ziyaretimiz konusunda da bir şeyler zikrettiğini gördüm. ‘Geldiler, bizi dinlediler ve gittiler’ şekilde bir değerlendirme yapıldığını üzülerek görüyorum. Biz kimseden bir talimat veya direktif almadan gittik. Fikir alışverişinde bulunduk. Uzun görüşmelerimiz oldu. İki tarafın da görüşlerini açık, samimi bir şekilde dile getirdiği bir görüşme oldu" dedi.

İBLİB MÜZAKERELERİNE DEVAM

Suriye’de ve İdlib’deki gelişmeler gündemimizin üst yerlerini işgal etmeye devam ediyor.  Heyetimiz Moskova’da görüşmeler gerçekleştirdi. Bizim temel çizgimiz Soçi mutabakatına dönülmesi, çatışmasızlık sınırlarının tekrar esas kabul edilerek gerekli adımların atılması. Arkadaşlarımızın bu konuda müzakereleri oldu. Çıkan karar, müzakerelere devam edilmesi. Rus tarafından gelen bazı açıklamaların sahadaki bazı gelişmeleri doğru yansıtmadığını görüyoruz. Değişen şartlar sahanın şartları değil, empoze edilen şartlardır. Askeri gözlem noktalarımızın bulunduğu yerler açık net ortaya konulmuştur. Sahanın gerçekleri Soçi mutabakatıdır. İkincisi askeri güvenlik noktalarımız ve güvenliğidir.

KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK

Türkiye’nin kimsenin bir karşı toprağında gözü yoktur. Orada yüzbinlerce insan öldürülürken Türkiye’nin eli kolu bağlı biçimde oturması elbette tahayyül edilemez. Burada biz hem insani hem siyasi manada üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik ve yerine getirmeye devam edeceğiz. Cumhurbaşanımız geçen hafta net mesajları vermiştir. Askerlerimize yönelik herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda cevabın en sert şekilde verileceğine kimsenin tereddütü olmasın. Buranın korunması ve sivillerin muhafaza edilmesi için bölgeye askeri tahkimat ve sevkiyatımız devam edecek.”

LİBYA’DAKİ SİLAH AMBARGOSU

Libya’daki duruşumuz da son derece net. BM’nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti çerçevesinde Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Yol haritası Hafter tarafından her gün ihlal edilmeye devam etmektedir. Bu haydutca tavra, bu şımarık tavra uluslararası toplumun sessiz kalması elbette düşündürücü. AB’nin burada silah ambargosunun denetlenmesi konusunda bir misyon başlatacağı haberleri çıktı. Böyle bir denetimin ancak BM çatısı altında Ulusal Mutabakat Hükümeti ile istişare ile yapılmalıdır. İkincisi de bu silahların ülkeye nereden çıktığına net bakılması gerekiyor. Bilinen malum yerlerden gelen askeri desteğin, paralı askerlerin ne şekilde geldiğini bütün uluslararası toplum görmektedir.

FETÖ’YLE MÜCADELE

 FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmaya yönelik bir girişimdir. Şunun altını net bir şekilde çizmekte fayda var. Bu örgütle en kararlı mücadeleyi bu hükümet vermiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bizzat bu mücadelenin bayraktarlığını yapmıştır. Bu devletin çeşitli kurumlara nasıl sızdığını, dini inanç, hizmet gibi kavramlar altında İslam’a nasıl zarar verdiğini, insanlarımızı nasıl birbirine düşürdüğünü hepimiz gördük. burada yapmamız gereken bütün vatandaşların düşmanı olan bu terör örgütüne karşı el birliğiyle mücadele etmektir. Bu mücadeleyi kararlı biçimde yürütmeye devam edeceğiz. (Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşılıklı açtığı davalarla ilgili soru üzerine) Gerçekten FETÖ’yle mücadelenin samimi bir şekilde yapılacaksa, siyasi meşrep ayrımı yapmadan hepimizin birlik beraberlik içinde yapması gerekiyor.”

GÜL’ÜN AÇIKLAMALARI VE GEZİ KARARI

Bir yargı sürecinin bir aşamasıdır. Bizim bir yorum yapmamız doğru olmaz. Gezi olaylarıyla ilgili bir kalkışma olarak bu ülkeye verdiği zararı unutmamamız lazım. Vandallıktan siyasi kutuplaşmaya, Türkiye’nin gündemine ayrımcı gündemlerin sokulmasını hatırlayalım. Son günlerde bir Gezi meselesi üzerinden geçmişi yeniden okumaya dönük girişimlerin yapıldığını görüyoruz: Sayın Gül gurur duyabilir, kendi görüşüdür. Kendisi görevdeyken de bir takım değerlendirmeleri, farklı düşünceleri vardı. Fakat o sürecin Türkiye’ye zarar verdiğini akıldan çıkartmayalım. Hulusi (Akar) Paşa ile ziyaretimiz konusunda da bir şeyler zikrettiğini gördüm. ‘Geldiler, bizi dinlediler ve gittiler’ şekilde bir değerlendirme yapıldığını üzülerek görüyorum. Biz kimseden bir talimat veya direktif almadan gittik. Fikir alışverişinde bulunduk. Uzun görüşmelerimiz oldu. İki tarafın da görüşlerini açık, samimi bir şekilde dile getirdiği bir görüşme oldu. ‘Ben şunları şunları söyledim, gönderdim’ gibi bir şey gerçekle örtüşmediği gibi hukukumuzla da uyuşmamaktadır. Bu ziyareti yapma sebebimiz, kişisel hukukumuza binaen kaygılarımız paylaşmak için gerçekleşti. Bir takım kirli senaryolar da yazıldı. İşin aslı elbette öyle değil. Doğru gördüğümüz şeyleri paylaşmak için gittik. Dolayısıyla o tarihi de yeniden okuyarak bugünkü siyasi konjonktüre, kendilerinin yeni yeni giriştikleri siyasi sürece uygun hale getirmek yaşanan gerçeklikle uyum arz etmemektedir.”

  BURHAN KUZU VE ZİNDAŞTİ DOSYASI

Bu doğrudan bizi bağlayan bir şey değil. Buradaki eylemlerini cumhurbaşkanlığına atfetmek doğru olmaz. Kendi açıklamalarını kendisi zaten yapıyor. Yargıy abaskı yapıldı mı diye bir soruşturma başlatıldı. Hakikat neyse yargı süreci sonunda ortaya çıkarılması hepimizin menfaatine olacaktır.

SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ GÜNDEMDE YOK

Cumhurbaşkanlığı sistemi, parlamenter sistemi uzun uzun tartışıldı. Sayın Gül’ün farklı değerlendirmeleri olabilir. Müzakereci kültür içinde bunu memnuniyetle karşılarız. Referanduma gidildi, yeni sisteme geçildi. Kendilerinin ileriye dönük böyle bir vaadi olabilri, buna karar verecek olan millettir. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi siyasi partisi için risk alarak 50+1 çıtasını koydu. Bunu tartışmaya açabilirler. Kendilerinin ileride gücü yeterse böyle bir şeyi de yapabilirler. Ama milletin iradesinin yansıttığı, sistemin değiştiği bu dönemde bunu tartışmaya açmak sosyal gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Yasama organının zayıfladığı iddialar başka yerlerde de yapılmıştı. Burada yasamanın kendi kuralları çerçevesinde faaliyetlerine devam etmesi Başkanlık sisteminin de en önemlİ rükünlerinden bir tanesidir. Bu değerlendirmeleri, sistemin tartışılmasından ziyade birtakım siyasi arayışların bir devamı olarak görüyorum. Bizim gündemimizde böyle bir sistem değişikliği söz konusu değil.