Seçimden sonra HDP'ye katılma kararları olan BDP'li milletvekillerinden 5'i, HDP'ye yönelik olarak artan saldırılar üzerine, geçişi öne aldı, dün parti rozetini taktı.

Bu milletvekillerden biri olan Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan, HDK kurulduğundan bu yana kendilerini düşünsel olarak HDK/HDP'li olarak gördüklerini belirtti.

ANF’nin sorularını yanıtlayan Ayhan, “Kürdistan'ın bütün yerlerinde BDP örgütlenmesi aynı zamanda HDP örgütlenmesidir” dedi.

“HDP, Kürt partisidir” algısının statükocu güçler tarafından üretilmiş bir algı olduğunu söyleyen Ayhan, “Tüm bu algıların kırılması için biz de Türkiye'nin her tarafında yayılarak halkımızı aydınlatmaya, düşüncelerimizi, çözüm önerilerimizi, politikalarımızı paylaşmaya yönelik yoğun bir çalışma yürütüyoruz” diye konuştu.

Ayhan'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle...

TÜRKİYE'NİN HDP'YE İHTİYACI VAR?

Basın toplantısında HDP'ye katılma kararını daha önce aldığınızı ancak saldırılar nedeniyle katılımı öne aldığınızı söylediniz. HDP'ye katılma kararını ne zaman almıştınız?

Bugünkü katılımımızı aslında daha önceden kararlaştırmıştık. HDK projesi oluşturulmaya başlandığı süreçten itibaren böyle bir oluşumun içinde yer alma düşüncemiz söz konusuydu. Özellikle HDK'nin temsil ettiği misyon ve strateji bizim de hedeflediğimiz stratejiyle aynıdır. Bu açıdan da HDP stratejisini oldukça önemli ve anlamlı buluyoruz. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'deki bütün toplumsal sorunların demokratik bir çerçevede özgürlük ve barıştan yana çözümünü istiyoruz. HDP'nin de bu perspektifle bir çözüm anlayışına sahip olduğunu düşünüyoruz. HDP içerisinde yer almanın Türkiye'deki bütün muhalifler için gerekli olduğu kadar Kürt özgürlük mücadelesini veren muhalefet için de önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir partiye Türkiye'nin konjonktürel olarak çok ciddi bir şekilde ihtiyacı var.

HDP yeni kurulmuş bir parti olsa da; yüzyıla yakındır Türkiye'deki devrimci demokratik toplumsal muhalefetin geleneğini esas alıyor. '70'lerde Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, İbrahim Kaypakkayalarla pratikleşen ve o mevcut damardan beslenen bir parti. Kürt özgürlük hareketinin safında politika yürütenler olarak bizler için de, Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin, demokratik toplumsal muhalefetin de böyle bir partiyi gerekli kıldığına inanıyorum. Bu kapsamda geçişimizi gerçekleştirdik.

PARTİMİZİN BU KONUDA KARARI VARDI

HDP'ye yönelik olarak gerçekleştirilen bu saldırılar olmasaydı, siz ne zaman HDP'ye geçmeyi düşünüyordunuz?

Aslında her an için geçebilirdik. Cezaevindeyken, partimizin aldığı bir karar vardı; Türkiye'nin batısında HDP ile seçime girmek, diğer tarafta, Kürdistan'da BDP ile seçime girmek, seçimden sonra da bir bütün olarak HDP'ye katılmak. Dolayısıyla geçmek için günün gelmesini bekliyorduk. Ancak HDP'nin yüklendiği misyonu boğmaya, Kürt özgürlük hareketinin Türkiye'deki muhalefet ile buluşmasını engellemeye yönelik gerçekleştirilen saldırılar, geçişimizi erkene aldı.

Siz de ifade ettiniz, BDP'li vekillerin tamamının geçmesi gündemde. Sizin bu geçişiniz, toptan geçiş planını ön adımı mı?

Genel anlayış itibariyle kesinlikle oradan bağımsız değil. Zaten HDK/HDP'nin bileşeni bir partiyiz. Dolayısıyla düşünsel olarak kendimizi HDP'den çok farklı görmüyoruz. Aksine temelde kendimizi HDK'li, HDP'li olarak görüyorduk.

Kürdistan'dan milletvekili seçildiniz. Çalışma alanınız neresi olacak? Türkiye mi Kürdistan mı?

Önce şunu belirteyim; HDP Türkiye partisidir.

Ancak Kürdistan'da batıdaki gibi örgütlenmiyor...

Kürdistan'da aslında örgütlenmiş, örgütleri var. Ama seçime Kürdistan'da BDP ile gidiliyor. Dolayısıyla seçimden kaynaklık böyle bir özgünlük söz konusu. Onun dışında savunmuş olduğu düşünce felsefe siyasal anlayış itibariyle de aynıdır. Biz hem Kürdistan'da hem Türkiye metropollerinde çalışmaları yürüteceğiz.

BDP ÖRGÜTLENMELERİ ASLINDA HDP ÖRGÜTLENMESİDİR

Bugünkü mevcut hali ile bakıldığında HDP, çok açık ki batıda örgütlendi. Sizin, HDP'ye geçişiniz, Kürdistan'ın her bölgesinde de örgütlenmesinin adımı mı olacak?

Aslında resmiyette böyle bir durum olmakla beraber fiili olarak BDP üzerinden yaptığımız örgütlenmelerin aslında HDP örgütlenmesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Böyle bir ayrımı yapmak doğru değildir. 30 Mart seçimlerinden kaynaklı böyle bir durum yaşandı. Esasta böyle bir ayrım söz konusu değildir. Kürdistan'ın bütün yerlerinde BDP örgütlenmesi aynı zamanda HDP örgütlenmesidir. Zihinsel olarak, paradigma olarak aynı doğrultuda mücadele eden partiler olduğunu görmek gerekiyor. Dolayısıyla şu andaki mevcut durumu da teknik olarak ele almak daha doğru olacaktır.

HDP STRATEJİK BİR PARTİDİR

HDP bir stratejik partidir. Bu nedenle Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından çok önemli. Türkiye'de demokrasi, barış ve kardeşliğin inşa edilmesinde önemli bir görevi yerine getirecektir. Diğer yandan da özellikle Kürt sorunu ve diğer toplumsal sorunların çözümünde de demokratik ulus perspektifini en iyi gerçekleştirebilecek, bunu Türkiye'nin gerçekliğine oturtabilecek bir partidir. Dolayısıyla HDP; Kürt özgürlük hareketinin dinamizmi ile Türkiye devrimci demokratik hareketinin dinamizmini birleştirerek, Türkiye sathına yayabilecek bir harekettir. Zaten son süreçte yaşanan saldırılar da aslında HDP'nin böylesi bir gücünün var oluşundan kaynaklıdır. Özellikle belli güç odakları, geçmişte olduğu gibi Kürt hareketi ile Türkiye'deki devrimci demokratik hareketin bütünleşmesine karşı hep bir saldırı içinde oldu. Bu açıdan da baktığımızda saldırıların HDP'nin olgunlaşma sürecini boğmaya, yok etmeye yönelik olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu nedenle HDP'nin taşıdığı misyon, yaratmış olduğu heyecan ve motivasyon çok önemli. Bu önemden hareketle büyük bir güç olarak alternatif bir parti pozisyonuna ulaşacağını düşünüyoruz. Bunun da Türkiye'deki yaşamı inşa etme açısından çok önemli bir çalışma yapacağını söyleyebiliriz.

TÜRKİYE'NİN HER TARAFINA YAYILACAĞIZ

HDP'ye yönelik olarak "Kürt partisi" algısı da oluştu. Bu algı neden oluştu? Ne yapacaksınız?

Bu algı, üretilmiş bir algıdır. Türkiye'deki statükocu güçlerin yarattığı bir algıdır. Mevcut sistemin devamından yanalar. Türkiye'de iktidarlarını özellikle özgürlükler ve demokrasi karşıtı bir noktada sürdürmek istiyorlar. Dolayısıyla tekçi ve otoriter bir anlayışı temsil ediyorlar. Bu temsiliyetin yarattığı bir tutum söz konusu. Bu tutum Türkiye'de demokrasi ve özgürlükleri inşa etmemizi kendi çıkarlarına aykırı buluyor. Dolayısıyla bu noktada da halkla olan bağımızı koparmak için karşıt propaganda geliştiriyorlar. Aslında pratikte bizim böyle bir tutumumuz, böyle bir yaklaşımımız söz konusu değildir. Tüm bu algıların kırılması için biz de Türkiye'nin her tarafında yayılarak halkımızı aydınlatmaya, düşüncelerimizi, çözüm önerilerimizi, politikalarımızı paylaşmaya yönelik yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Önümüzdeki süreçte de yürüteceğiz.

17 Aralık sonrasında Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ortamda, HDP güncel politikanın ihtiyaçlarına uygun bir siyaset yürüttü mü?

Kuşkusuz HDP'nin Türkiye'deki toplumsal muhalefeti örgütleme noktasında kimi eksiklikleri, yetersizlikleri olmuştur, olacaktır da. Bunu süreç içerisinde gören ve kendini özeleştirel bir süreçten geçiren bir hareket olması itibariyle kendini yaşatan bir parti. Dolayısıyla 17 Aralık sürecinden günümüze, hatta ondan önce Gezi direnişi ile açığa çıkan toplumsal muhalefeti örgütlemek ve bunu Türkiye demokrasi mücadelesine kanalize etme noktasında kuşkusuz eksiklikleri olmuştur. Bu eksiklikleri de görerek Türkiye'de sürekli kendini üreten, pratik sorgulamadan geçirerek geliştiren ve dönüştüren bir hareket olarak görüyorum. HDP'nin bu dinamik güce sahip olduğunu çok rahat söyleyebilirim. Esas aldığı felsefe, esas aldığı ideolojik güçten kaynaklı böyledir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de bu mevcut paradigmayla daha genişleyen, daha kucaklayıcı, daha çözümleyici bir yönü olacaktır. Bu açıdan da HDP'nin büyük bir alternatif gücü ve özü kendi bağrında taşıdığını ve her geçen gün Türkiye'deki halkların ve toplumsal kesimlerin umudu ve ilgi odağı olma noktasında geliştiğini ve mücadelesini yürüttüğünü söyleyebilirim.