Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile Brüksel’deki NATO Karargahı’nda bir araya geldi.

Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin konuşulduğu Jeffrey ile görüşmesinin ardından Akar yaptığı konuşmada, Türkiye’nin F35 savaş uçağından mahrum bırakılmasının NATO’nun da savunma politikasını etkileyeceğini söyledi.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile Brüksel’deki NATO Karargahı’nda bir araya geldi. Münbiç ve Fırat’ın doğusu başta olmak üzere Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin ele alındığı görüşmede, Akar tarafından muhatabına Münbiç’te verilen sözlerin yerine getirilmesinin beklendiği ve Fırat’ın doğusunda oluşturulması planlanan güvenli bölgeye ilişkin Türkiye’nin görüşleri bir kez daha aktarıldı” denildi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile NATO Karargahı’ndaki görüşmenin ardından Akar, soruları yanıtladı.

Akar F35 ile yaptığı açıklama şöyle,

S-400 tedarikine ilişkin Rusya ile sözleşmeye bağlı yükümlülüklerimiz bulunmaktadır. Kısacası bu bitmiş bir alımdır. F-35 projesindeki iş birliğimizin engellenmesi ne Türkiye’nin ne ABD’nin ne de NATO’nun çıkarlarına hizmet edecektir. Türkiye sadece bir müşteri değil, F-35 Programı’nın yatırımcılarından ve üretim ortaklarından biridir. F-35 Programı’na ilişkin tüm yükümlülüklerimizi bugüne kadar yerine getirdik. Bu bir ticari anlaşmadır. Bu kapsamda her ortamda tüm haklarımızın sonuna kadar savunucusu olacağız.”

Türkiye ve ABD ilişkilerine de değinen Akar şöyle konuştu:

“Karşılıklı saygı ve dostluğa dayalı bir ilişki bekliyoruz. Bu konuda yapıcı bir yolda ilerlemek için çalışmaya devam edebileceğimizi ve uygun bir çözüm bulacağımızı umuyorum. F-35 uçağından Türkiye’yi mahrum bırakmaya çalışmak NATO’nun da savunmasını ve caydırıcılığını ciddi ölçüde azaltır. F-35 uçağı ve programının güvenliği, stratejik ortağımız ABD için olduğu kadar Türkiye için de çok büyük önem taşımaktadır. S-400 konusundaki ABD endişelerini ele almak üzere NATO’nun da katılımı ile bir çalışma grubu kurulması önerimiz de hala geçerlidir.”