HDP'nin İslami kimliği ile tanınan milletvekili adayı Hüda Kaya, Berkin Elvan’ın annesinin miting meydanlarında yuhalatılmasını eleştirdi. “Hani anneye saygıları vardı, hani cennet annelerin ayağı altındaydı. Siz orada yavrusunun cesedi soğumamış anneyi meydanlarda yuhalatıyorsunuz” dedi.

HDP milletvekili adayı Hüda Kaya, ETHA'nın sorularına yanıt verdi. Arzu Demir’in ETHA’da yayımlanan haberi şöyle:

İslami yazar Hüda Kaya, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) yeni yaşam listesinde yer bulan adaylardan biri. İstanbul 1. bölgeden 2. sıra milletvekili adayı gösterilen Kaya, HDP'nin barajı geçmesi durumunda Meclis'e girecek isimlerden biri.

Kaya, 12 Eylül öncesindeki siyasi duruşu için "Genç kızlığım ülkücü hareket içinde geçti. Sempatizandan öte bir yerde duruyordum" diyor. O günlere dair bir başka algısı şöyle: "Benim dünyamda Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktu."

Kaya sonrasını ise "Kur'anla tanışmaya giden bir yola girdim" diyerek tarif etti. 1988 yılında boşanma davası sırasında Malatya'ya gitmek zorunda kaldı. Ancak Ankara'dan öteye gitmek onu korkutuyordu. O'nu korkutan Malatya'da Kürtlerin varlığıydı. 5 çocuğu ile birlikte Malatya'ya gitti. Orada kalışlarının 20. gününde Malatya'ya yerleşmeye karar verdi.

O günler gördüğü dostluk ve dayanışma için "O gün beni evinde ağırlayan insanların bugün bile hayatımda çok önemli yeri var" dedi.

28 Şubat sürecinde kızları ile birlikte tutuklandı. 1998 ve 2003 yılları arasında 4 kez cezaevine girdi ve toplamda 3 yıl Ağrı ve Malatya hapishanelerinde kaldı. O günlerde Kürt ve Türk devrimci kadınlarla tanıştı. Onların varlığı hayatına yeni sorular getirirken, AKP'nin kuruluşu birçok dindar kesim gibi, Kaya ailesi için de umut oldu. Ancak daha sonra koptu.

'CENNET ANNELERİN AYAĞIN ALTINDA' DERKEN...'

Fakat bu kopuşa rağmen kimi basın kuruluşları tarafından son günlerde Erdoğan'ı övdüğüne dair haberler yayınlandı. Gerçekte durum neydi?

Kaya'nın bu soruya yanıt şöyle oldu: "Bugünkü iktidar 28 Şubat kılık kıyafet yasakları ve inanlar üzerinde zulümler sonucunda psikolojik bir tepkisel bir iktidar olarak halka olarak çıktı ortaya. 28 Şubat öncesinde ve sonrasında, HDP hayatımızda hiç yokken de kendimiz için istediğimiz özgürlüğü, eşitliği, barışı, adaleti başkaları için de isteme mücadelemiz devam ediyordu. Böyle bir çizgim var olduğundan dolayı Erdoğan, seçildikten sonra yaptığı 'balkon konuşması'nda 'bana oy verenler de vermeyenler de benim vatandaşım' mesajını vermişti. Eğer bu gerçekleşirse akan kan duracak, barış gerçekleşecek, hepimiz için adalet olacaktı. Başbakan'ın dilinden böyle bir vaadin söyleniyor olması, haliyle insanı duygulandırıyordu. Ben geçtiğimiz seçime kadar AKP'ye oy vermiştim zaten. Bunu da gizlemedim. Ancak vaatlerin hiçbiri gerçekleşmediği gibi, aksine Roboskî katliamının gerçekleşmesi, muhalif bütün seslerin susturulmaya çalışılması, bir taraftan 'cennet annelerin ayağın altında' derken, Berkin Elvan'ın cenazesinin hesabını sormak yerine annesini meydanlarda yuhalatması vicdanen hiçbir yerde durmuyor. Bunun gibi yüzlerce sebep var. Bunlar ayrışmayı derinleştiren olaylar."

ROBOSKÎ KATLİAMI DÖNÜM NOKTASI

Hüda Kaya, AKP döneminde işlenen yolsuzluk ve rüşvet skandallarının da kopuş sürecinde etkili olduğunu vurguladı. Ancak, Kaya'nın anlatımından, AKP'den kopuşunda Roboskî katliamı önemli olduğu anlaşılıyor.

Katliamın ardından İslami çevreden bir grup kadınla Roboskî'ye gitti. O günler için "Ki ben o zaman HDP'yi de tanımıyordum" diyen Kaya, o günü şöyle anlattı: "Roboskîli kadınların acısını paylaşmaya çalıştık. Keşmir'deki depremzedelerin ailelerine de yardıma gittim. Filistin mülteci kamplarına da gittim, Sudan'daki yetimler için de yardıma gittim. Pek çok coğrafyada buna benzer çalışmalar yaptım. Ama burada yaşanan sınırlarımızın dışında yaşananlar karşısında mazlum edebiyatı yaparken, kendi sınırlarının içinde mazlumların evlatları katledilirken, 'katledildi', 'şehit' demekten imtina edenler, biz oraya 'Roboskî' dediğimiz için bizi Kürtçü olmakla hem de daha Kürt hareketi ile tanışmamışken, itham ettiler. Bunlar, bizim gözümüzü açan olaylar oldu. Baktık ki bu sistemin ve egemenlerin, 'zalim benden ise sesinizi kesin' diyerek, haksızlıkları hasır altı etmenin benim inancımda, inandığım kitapta ve vicdanımda yeri yok. İnancımın gereği olarak 'böyle bir zulme alet olamam' dedim ve mazlumların yanında olmaya karar verdim."

Hüda Kaya, 2013 yılının Ağustos ayında Kandil'e giderek, izlenimlerde bulundu. Döndüğünde izlenimlerini hurbakis.net sitesinde yayınladı. Gidiş kararında Diyarbakır'da yapılan Ortadoğu Kadın Konferansı'nda daha yakından tanıma şansı bulduğu Kürt kadın hareketinin varlığı etkili oldu. Giderken taşıdığı algı ise şöyleydi: "Bir dağ ve orada ilkel koşullarda yaşamaya çalışan insanlar. Yıllardır savaş ortamında bulunan insanlarla karşılaşacağız diye düşündük."

Ancak dönüşteki fikrinin özeti: "Gerillaların hayatı, sadece silaha, ölüme mahkûm bir hayat değil, aslında yaşamak, hayatı güzelleştirmek, manalaştırmak için de yapılması gerekenleri yapıyorlar."

'ÖZGÜRLEŞTİREN BİR SEÇİM SÜRECİ YAŞAYACAĞIZ'

Hüda Kaya, 2013 yılının Kasım ayında HDP'nin MYK'sında yer aldı. O gün kürsüye çıkarak, "Keşke dindar kitlenin dili de o gün burada güçlü olabilseydi" dedi. Bu bir serzenişti.

Peki bugün dindarların HDP ile ilişkisi nasıl? Kaya'nın bu soruya verdiği yanıt şöyle: "Ama geçirdiğimiz iki dönemde doğusundan batısına, Kürdistan'dan İstanbul'a kadar istisnasız, muhafazakar kitlelerle yoğun bir kucaklaşmamız olduğunu gördüm. Gittiğim her yerde, Türkü ile Kürdü ile HDP ya da BDP'ye daha önce oy vermemiş mesafeli duran kitleler bile 'Siz bizim oradaki sesimizsiniz, siz oradaysanız biz de oradayız' diyebilen kitlelere dönüştü."

HDP'nin tüm barajları yıkacağına inandığını söyleyen Kaya'nın son mesajı: "Barajların ve HES'lerin yıkılarak, toprağımızın ve suyumuzun özgürleşeceği, çocuklarımızın ve gençlerimizin, inançlarımızın, renklerimizin özgürleştirdiği bir seçim süreci yaşayacağız."