HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Özsoy, “Biliyorsunuz yakın zamanda, Ekim ayı içerisinde Cumhurbaşkanının bir Moldova ziyareti oldu. Moldova’daki Cumhurbaşkanı’nın sarayının restorasyonunun Türkiye tarafından yapıldığına dair çok fazla haber çıktı. Igor Dodon’un sarayını Türkiye’deki vergi veren insanların paralarıyla bir şekilde restore ettiler artı hediye olarak da oraya iki tane TOMA verildi. Yani adamın sarayını yapıyorsun, üstüne TOMA hediye ediyorsun. Türk MİT’inin orada yaptığı birtakım istihbarat çalışmaları, operasyonlar filan da var. Sayın Bakan insani yardımlardan bahsetti. Bu saraya verilen para da bu insani yardım olarak dağıtılan 8 milyar liranın içerisinde mi, bu kriz ortamında, bu kızıl kıyamette?” diye sordu.

Özsoy, şöyle konuştu:

Herkes muhtemelen HDP’den Kürt meselesi, Suriye, Rojava falan bekler ben Moldova meselesine girmek istiyorum. Biliyorsunuz yakın zamanda, Ekim ayı içerisinde Cumhurbaşkanının bir Moldova ziyareti oldu. Moldova’daki Cumhurbaşkanı’nın sarayının restorasyonunun Türkiye tarafından yapıldığına dair çok fazla haber çıktı. Igor Dodon’un sarayını Türkiye’deki vergi veren insanların paralarıyla bir şekilde restore ettiler artı hediye olarak da oraya iki tane TOMA verildi. Yani adamın sarayını yapıyorsun, üstüne TOMA hediye ediyorsun. Türk MİT’inin orada yaptığı birtakım istihbarat çalışmaları, operasyonlar filan da var.

‘MOLDOVA’DA YAPTIRDIĞINIZ SARAY İNSANİ YARDIMLARIN İÇİNDE Mİ?’

Türkiye’den gittiğiniz zaman oraya şeker var, lokum var, olmasa Diyarbakır kadayıfı var, verelim de TOMA vermek nedir, gerçekten şaşkınlıkla bunu gördük. Sayın Bakan insani yardımlardan bahsetti. Bu saraya verilen para da bu insani yardım olarak dağıtılan 8 milyar liranın içerisinde mi, bu kriz ortamında, bu kızıl kıyamette?

Bakanlığın Yemen konusundaki çalışmalarına, burada kısmi olarak, küçük bir alt başlıkta değinilmiş. En büyük insani krizle karşı karşıya Orta Doğu, Yemen’de açlık krizi, yani milyonlarca insanın ölebileceğini Birleşmiş Milletler söylüyor. Eğer insani bakış varsa, olması gerekiyorsa, bir an önce Yemen’e bakmak lazım. Ama Orta Doğu’da değişik ilişkiler, Suud’la olan ilişkiler… Biz bu argümanı çok inandırıcı bulmuyoruz işin doğrusu.

‘AB İLE İLİŞKİLER SİYASAL DİPLOMATİK YÖRÜNGEYLE İLGİLİDİR’

Üçüncü bir konu Avrupa Birliği. Hem Avrupa Birliği hem de Avrupa Konseyiyle ilişkiler çok uzun zamandan beri krizli bir durum içerisinde. Avrupa Birliği görüşmelerinde Türkiye’yle müzakerelerin mutlak surette sürdürülmesi gerektiğine taraf olan kesimler dâhi artık havlu atmış durumdalar.

En son, Genişlemeden Sorumlu Komiser Hahn, Türkiye’yle müzakerelerin resmî olarak bitirilmesi ve böyle stratejik partnerlik üzerinden, göç, ticaret, güvenlik gibi alanlarda çalışılması gerektiğine dair fikir beyan etti.

Tehlikeli bir durumdur. Avrupa Birliği süreci Türkiye’nin toplumsal, siyasal, ekonomik dönüşümüne genel anlamda bir çerçeve sunmuş, çok uzun süreli bir proje. Yani bu siyasal diplomatik yörüngeyle ilgili bir meseledir.

‘AVRUPA’YLA İLİŞKİLERİ DAĞITMAK CİDDİ FATURALAR ORTAYA ÇIKARIR’

İç politika malzemesi olarak Avrupa’ya, Avrupa ülkelerine birçok atarlanma oldu. Ama Türkiye ekonomisi yüzde 50 oranında entegre olmuş durumda Avrupa ekonomisine. Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin hâlâ yüzde 65 -70’ini oluşturuyor. Milliyetçi, yerli millî olduğunu iddia eden söylemlerle bu ilişkileri dağıtmak hem kısa hem orta hem uzun vadede Türkiye’nin başına çok ciddi siyasi, ekonomik ve diplomatik faturalar ortaya çıkaracaktır.

‘GAGAVUZ TÜRKLERİNE ÖZERKLİK, HDP’Lİ BELEDİYELERE SÖMÜRGECİ MANTIKLA KAYYUM ATAMA’

Sayın Bakan’ın sunumunda Batı Trakya Türkleri, hatta Moldova ziyaretinde Gagavuz Türkleri’yle ilgili hassasiyet ifade edilmiş. Yine “Balkan’daki soydaşlar” ifadesi var, “Uygur Türkleri” var. Ben şimdi şuradaki arkadaşlara sorsam, burada belki 150 arkadaşımız var, desem ki: “Haritadan bana Çin’in Uygur bölgesini gösterin”, kimse gösteremez Gagavuz Türklerinin özerk olması gerektiği konusunda Cumhurbaşkanı orada ısrarla ifade etti, değil mi? Gagavuz Türklerine özerklik, bizim buradaki HDP’li belediyelere sömürgeci mantıkla kayyum atama.

Yerel yönetimler darmadağın edilmiş, bütçeleri saraya bağlanmış durumda. Avrupa Birliği’yle müzakere sürecindeki yerel yönetim reformu komple ters çevrilmiş durumda. Türkiye’nin imajı öyle bir yerlerde ki şöyle düşünüyorlar: “Bıktık, yorulduk, biz artık gitmek istemiyoruz.” Bunların içerisinde daha önce Türkiye’nin Avrupa Birliğine giriş sürecine canla, başla destek sunan çevreler var, bunu düşünmek lazım. Ciddi bir hayal kırıklığı söz konusu.

‘OSMANLI’NIN BAKİYESİNDE ERMENİLER YOK MU ALEVİLER YOK MU?’

Konuyu Suriye ve Rojava meselesine getirerek bağlamak istiyorum. Kırım Tatarları, Batı Trakya, Gagavuz, Balkan, Uygur Türkleri, bir taraftan bu tartışmalar, bizce yapılması lazım. Yani azınlık olarak hakları, kültürel, siyasal, toplumsal, ekonomik hakları, bir şekilde ellerinden alınan bütün topluluklar için söylüyoruz, olması lazım.

Fakat ortada bir de şöyle bir durum var: Dışişleri Bakanlığının bütçesine bakın yine, kültür, turizm bütçesine bakın, tek kelimeyle Osmanlıcı ve Türkçü bir yaklaşımla kültürel hizmetler veriliyor. Ya, Türkiye’de hiç mi yok Türk olmayan, Sünni olmayan vatandaşlar? Ben o kadar dış programa gittim, birçoğuna bakıyorum, gerçekten mezhepçi, ırkçı birtakım kültürel projelerin ötesine geçemiyor.

Yok mu bu ülkenin, Osmanlı’nın bakiyesinde Ermeniler, yok mu Aleviler yok mu başka kültürler? Yeri geldiği zaman konuşuyoruz, 72 tane medeniyet, 72 tane kültür. Türkiye’nin eğer bunlar zenginlikleriyse, bunlara dair herhangi bir planlamamız, herhangi bir çabamız var mı? Bunları sormak lazım.

Geçenlerde Al Monitör’de bir yazı çıkmıştı, bu Özgür Suriye Ordusu denen yapı içerisinde bir militanın ifadelerine yer veriliyordu.

Bu makalede – teyide muhtaç olsa da- militan şunu diyor: “Biz artık maaşlarımızı Türk lirasıyla almak istemiyoruz çünkü bu fiili devalüasyondan sonra Türk lirası çok değer kaybetti, aldığımız maaşlar Suriye’de iki hafta yetmiyor, biz bundan sonra Suriye dinarıyla maaş istiyoruz.”

‘SİZİN GİBİ DÜŞÜNMEK ZORUNDA DEĞİLİZ, AFRİN’İ İŞGAL OLARAK GÖRÜYORUZ’

Afrin “operasyon” değil, “işgal” bağlamında bir takım tartışmalar yürütüldü. Biz bir işgal durumu olarak görüyoruz. Sizin dışınızda birçok uluslararası platform da böyle görüyor zaten. Evet, ben Türkiye’de milletvekilliği yapıyorum, Türkiye sadece sizin değil. Ben sizin gibi düşünmek zorunda değilim.

AKP milletvekillerinin sözlü sataşmaları üzerine Özsoy’un konuşması kesildi.

Demokrat Haber/Ankara