HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Oluç, “Türkiye’de süper valiler dönemi oldu, çok örnekleri vardı. Gezi döneminde her türlü manipülasyonu gerçekleştiren Avni Mutlu’yu, Muammer Güler’i unutmak mümkün değil. Kırklareli Valisi, “füzeleri havada yakalayamam” diyen Kilis Valisi ile Hüseyin Avni Coş ilginç valilerdendi. Tuvalet ve pastane açılışları yapan valiler vardı. Valilere aşırı yetkiler vererek bir rejim kurma hevesi demokrasi, insan hakları, adalet ve hukukun ayaklar altına alınması demektir. Bu sistemin demokrasi ile hakla, hukukla, Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerle alakası yoktur. Buna karşı yaygın bir mücadele yürütmek gerekir. HDP de bu konuda üzerine düşeni yapacaktır” dedi.

Oluç şunları söyledi:

‘SURUÇ DAVASINDA TEK TUTUKLU SANIK YOK AMA TANIKLARI VE AVUKATLARI TUTUKLU’

3 yıl geçti Suruç’ta yaşanan katliamın üzerinden. 33 gencimizi Suruç’taki insanlık dışı bir katliam sonucu yitirdik. Onları özlem ve saygı ile anıyoruz. Suruç davası bir hukuksuzluklar albümü haline geldi. Dava Urfa Hilvan’da ailelerin bile sığamadığı bir cezaevi salonuna taşındı.

Tek bir tutuklu sanık dahi yok Suruç davasında. Ankara Katliamı davasından tutuklu yargılanan Yakup Şahin, Suruç davasında tutuksuz yargılanıyor. Yakup Şahin ailelerin taleplerine rağmen hiçbir duruşmaya getirilmedi. Buna karşın 9 Suruç gazisi ve tanığı tutuklu.

Suruç davasının bazı avukatları da tutuklu. Suruç davası aynı zamanda hukuk katliamının da bir örneği. Suruç davasındaki bu hukuksuzlukları ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır. Suruç katliamının siyasi ve idari sorumluları bir an önce ortaya çıkarılarak yargılanmalıdır.

‘KAMİL ACAR’IN AKIBETİNİ ÖĞRENMEK İSTİYORUZ’

Dünden bugüne Diyarbakır’da Kamil Acar isimli yurttaşımız ve parti üyemiz kayıptır. Dünden bugüne çeşitli devlet yetkilileri ile bazı görüşmeler yaptık, ancak yetkililerden bize iletilmiş olan tatmin edici bir bilgi yoktur.

Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi’nde aileler görüşme yapmış, yine bir doyurucu bilgi alınmamıştır. Çok fazla soru işaretinin olduğu bir durumla karşı karşıyayız. Aracın bulunduğu saatte plaka takip sistemi başka bir noktada göstermektedir aracı.

Görgü tanıklarının ilettiğine göre araç Pirinçli Karakolu’na 2 km yakınlıkta bulunmaktadır. Normalde Pirinçli Karakolu yakınlarında kontrol noktası bulunduğu ifade edilmiş, ancak olağan dışı bir kontrol noktası daha bulunmaktadır. Bölgedeki idari sorumlulara tekrar sesleniyoruz, Kamil Acar’ın akıbetini öğrenmek istiyoruz, kendisinin kimler tarafından kaçırıldığını öğrenmek istiyoruz.

2 yıl önce bugün OHAL ilan edildi ve 2 yıl boyunca KHK’lerle ülke yönetildi. 2 yıl boyunca OHAL döneminde yapılan işlemlerin bir çoğu OHAL gerekçesini aşmıştır. Darbe gerekçesini aşan uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Siyasi iktidara muhalif olan herkesin doğrudan hedef alındığı bir iki yıl yaşanmıştır. OHAL kaldırılmıştır ancak ortaya getirilen ve Meclis Adalet Komisyonu’nda tartışılan tasarı ile ne yapılmak istendiği tartışılmalıdır. Yapılmak istenen, kaldırılan OHAL’in süreklileştirilmesidir. Türkiye’nin bundan sonra OHAL sistemi ile yönetilmek istenmesidir. Geçerli olan mevzuatın içine OHAL yerleştirilmeye çalışılıyor.

‘SARAY'DAKİ TEK KİŞİ, ÜLKEYİ VALİLERLE BİRLİKTE YÖNETMEK İSTİYOR’

Getirilmiş olan taslakta valilere olağanüstü yetkiler tanınmaktadır. Bu durum Anayasa’nın en az 3 maddesine aykırıdır. 2, 5, 15 ve 18 maddeleri olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Venedik Komisyonu Sözleşmesi’ne aykırıdır. Saray’da oturan tek kişi 81 ilin valisi ile birlikte istediği yerde OHAL’i sağlayabilecek bir yetkiye sahip olmak demektir bu. Dün Adalet Komisyonu’nda yapılan tartışmalarda herhangi bir değişiklik ortaya çıkmadı. Bugün de sürecek bu görüşmeler ama görüldüğü kadarıyla herhangi bir değişiklik yapılmadan Genel Kurul’a gelecektir. Genel Kurul’da bu konudaki muhalefetimizi bir kez daha ifade etmiş olacağız.

‘OHAL'İN KALICILAŞTIRILMAK İNMESİNE KARŞI MÜCADELE EDECEĞİZ’

Diğer değişiklik maddelerine baktığımızda yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırılık vardır. Gözaltı süresinin ikişer kez mahkeme kararıyla uzatılması kararıyla gözaltı süresi 12 güne çıkarılmak istenmektedir.

“Günlük yaşamı aşırı derecede zorlaştıran eylem varsa bunlar engellenir” diye muğlak bir cümle yasanın içine yerleştirilmiştir. Kamudan ihraçların 3 yıl boyunca sürdürülmesini sağlayan bir madde gelmiştir. Yaşanan haksız ve hukuksuz ihraçlar belli ki devam edecektir, bu da bir yasa haline getirilecektir.

Sıkıyönetim uygulama yetkisini askeri amirlere veren bir madde yazılmıştır. Bu madde ile hukuk devleti uygulamaları askıya alınacaktır.

OHAL uygulamalarını yasanın içine yerleştiren kalıcı OHAL sistemi yaratmaya çalışan bir durumla karşı karşıyayız, buna karşı her türlü hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz.

"SÜPER VALİ" SİSTEMİ DEMOKRASİNİN AYAKLAR ALTINA ALINMASIDIR’

Hatırlamak lazım Türkiye’de süper valiler dönemi oldu, çok örnekleri vardı. Gezi döneminde her türlü manipülasyonu gerçekleştiren Avni Mutlu’yu, Muammer Güler’i unutmak mümkün değil. Kırklareli Valisi, “füzeleri havada yakalayamam” diyen Kilis Valisi ile Hüseyin Avni Coş ilginç valilerdendi. Tuvalet ve pastane açılışları yapan valiler vardı. Valilere aşırı yetkiler vererek bir rejim kurma hevesi demokrasi, insan hakları, adalet ve hukukun ayaklar altına alınması demektir. Bu sistemin demokrasi ile hakla, hukukla, Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerle alakası yoktur. Buna karşı yaygın bir mücadele yürütmek gerekir. HDP de bu konuda üzerine düşeni yapacaktır.

Demokrat Haber/Ankara