HDP Sözcüsü Ebru Günay, hafta sonu gerçekleştirilen MYK ve Meclis Grubu toplantılarından çıkan sonuçlar ile güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

İktidarın Gare operasyonundaki sorumluluğunu HDP’ye yüklemeye çalıştığını savunan Günay, “İktidar Garê’deki sorumluluğunu kapatmak için daha önce de yaptığı gibi yine HDP’ye, eşbaşkanlarımıza, vekillerimize ve seçmenlerimize saldırıyor. Topluma saldırıyor. O nedenle HDP’yi fiilen tasfiye etmek için vekillerimiz aleyhine uydurma ve yalanlarla dolu kumpas iddianamelerle davalar açılmaya ve vekillikler düşürülmeye çalışılıyor. Bu, çözümsüzlük siyasetidir. Halk açlıktan intihar ediyor, esnaf kan ağlıyor, iktidar ve ortağı ise HDP'yi kapatma derdine düşmüş” diye konuştu.

İktidarın HDP’ye yönelik operasyonlarının HDP’yi zayıflatmadığını söyleyen, “Size çok açık ve net bir şey söylüyoruz; gücünüz halkı sindirmeye, bizi demokratik siyaset dışına itmeye yetmiyor, hiçbir zaman da yetmeyecek. Buradan tekrar belirtmek istiyoruz. Sizin her saldırınız, her yöneliminiz, her kapatma davanız, her soruşturmanız HDP’yi zayıflatmaz, HDP’yi güçlendirir. Halk sizden kaçıyor ve yönünü HDP’ye çeviriyor. Anketlere bakın, sizin nefretinize karşı Kürtler, kadınlar, emekçiler, inançlar HDP’ye sımsıkı sarılıyorlar. Çünkü HDP de çözüm, HDP de umut, HDP de kurtuluş var. O nedenle boşa kürek sallamayın ve HDP ile uğraşmayın, bu ülke halkları için faydalı şeyler yapmaya harcayın enerjinizi diyoruz” dedi.

HDP Genel Merkezinde yapılan açıklamada konuşan ve başta Meclis'e gönderilen fezlekeler olmak üzere HDP’ye yönelik operasyonlara yanıt veren Günay, şöyle konuştu:

Türkiye önemli ve kritik bir süreçten geçiyor. İktidar bütün ülkeyi sonu karanlık bir tünelin içine soktu, toplumun tüm kesimlerini korkunç politikalar ile karşı karşıya bırakan bir dönemden geçiliyor. 

‘TEK HEDEF BİZ DEĞİLİZ BÜTÜN MUHALEFET PARTİLERİNE OPERASYON ÇEKİLİYOR’

Bu kapsamda iktidar, partimize yönelik saldırılarını sürdürüyor. Saldırılarının tek hedefi HDP değil aslında bu saldırılar ile kendilerine boyun eğmeyen tüm muhalefet partilerine karşı bir operasyon yapıyorlar. Hem Merkez Yürütme Kurulumuz hem de Meclis Grubumuz önceki iki gün önemli toplantılar gerçekleştirdi ve bu süreci etraflıca ele aldı. 

‘ADALET TALEBİ VALİLİK TARAFINDAN ‘KIŞKIRTICI VE TAHRİK EDİCİ’ BULUNDU’

Sadece Şubat ayı itibari ile 500’e yakın gözaltı ve 40’a yakın tutuklama yaşandı. Birçok il ve ilçe binamıza polislerce baskın düzenlendi. Yine birçok il ve ilçe yöneticisi ve üyesi arkadaşımız gözaltına alındı ve tutuklandı.

Eskişehir’de bilbordlara asılan “Herkes İçin Adalet” afişlerimiz iktidarın hedef göstermesi sonucu saldırıya uğradı. Adalet talebi Batman’da valilik tarafından "kışkırtıcı ve tahrik edici" bulundu. Hatay il örgütümüzün tabelası “kimliği öğrenilemeyen” kişilerce kırıldı.

‘TALİMATINI MHP VERİYOR HUKUK SİSTEMİ IRKÇI SAİKLERLE HAREKETE GEÇİYOR’

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın da aralarında olduğu 9 milletvekilimiz hakkında hazırlanan Kobanê fezlekeleri, Adalet Bakanlığı’na gönderildi, oradan da Meclis'e gönderiliyor. Talimatı kim veriyor, tabii ki iktidarın küçük ortağı MHP. Tamamen siyasi ve ırkçı saiklerle işleyen bir hukuk sistemine tanıklık ediyoruz.

‘GERGERLİOĞLU CEZAEVLERİNİ VE ÇIPLAK ARAMAYI GÜNDEME GETİRDİĞİ İÇİN HEDEFTE’

Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında Twitter’da yaptığı bir paylaşım nedeniyle örgüt propagandası yapmak suçundan verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası Yargıtay tarafından da onanarak kesinleştirildi. Bu hukuk garabetine söyleyecek söz bulamıyoruz. Gergerlioğlu, cezaevleri ve çıplak arama başta olmak üzere birçok kesimden vatandaşın sorununa değindiği ve gündeme getirdiği için hedefe alındı.

‘HALK DEĞİL TEBAA İSTİYORLAR’

İktidarın derdi bizimle değil, temsil ettiğimiz halk ve Türkiye’de maya tutan siyasi çizgimizledir. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, HDP için “Lanet olsun oylarına. Onların oylarının Allah belasını versin" sözleriyle aslında bu ülkede demokrasi barış ve eşitlik isteyen herkese duyduğu düşmanlığı da dile getirmiş oldu. Bu iktidar halk iradesine düşmandır, toplumun özgür iradesiyle seçim yapma hakkına düşmandır. Özgür bir toplum değil, kendilerine koşulsuz şartsız biat eden bir tebaa istiyorlar.

‘VEKİLLİKLERİMİZİ DÜŞÜRME GİRİŞİMİ ÇÖZÜMSÜZLÜK SİYASETİDİR’

İktidar Garê’deki sorumluluğunu kapatmak için daha önce de yaptığı gibi yine HDP’ye, eşbaşkanlarımıza, vekillerimize ve seçmenlerimize saldırıyor. Topluma saldırıyor. O nedenle HDP’yi fiilen tasfiye etmek için vekillerimiz aleyhine uydurma ve yalanlarla dolu kumpas iddianamelerle davalar açılmaya ve vekillikler düşürülmeye çalışılıyor. Bu, çözümsüzlük siyasetidir. Halk açlıktan intihar ediyor, esnaf kan ağlıyor, iktidar ve ortağı ise HDP'yi kapatma derdine düşmüş.

‘GÜCÜNÜZ BİZİ VE HALKI SİNDİRMEYE, DEMOKRATİK SİYASETİ TASFİYE ETMEYE YETMEZ2

Size çok açık ve net bir şey söylüyoruz; gücünüz halkı sindirmeye, bizi demokratik siyaset dışına itmeye yetmiyor, hiçbir zaman da yetmeyecek. Buradan tekrar belirtmek istiyoruz. Sizin her saldırınız, her yöneliminiz, her kapatma davanız, her soruşturmanız HDP’yi zayıflatmaz, HDP’yi güçlendirir. Halk sizden kaçıyor ve yönünü HDP’ye çeviriyor. Anketlere bakın, sizin nefretinize karşı Kürtler, kadınlar, emekçiler, inançlar HDP’ye sımsıkı sarılıyorlar. Çünkü HDP de çözüm, HDP de umut, HDP de kurtuluş var. O nedenle boşa kürek sallamayın ve HDP ile uğraşmayın, bu ülke halkları için faydalı şeyler yapmaya harcayın enerjinizi diyoruz.

‘BİZ BU OYUNU ÇOK ÖNCEDEN GÖRDÜK’

Değerli arkadaşlar, bu topraklar belki de tarihinin en karanlık dönemlerinden geçiyor. Faşizm ve yoksulluk, sis bulutu gibi ülkenin üzerine çökmüş durumda. Peki, tüm bu karanlığın sebebi mesela Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri mi? Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri mi 128 milyar doları hiç etti? Ya da HDP milletvekilleri mi? Mesela Ömer Faruk Gergerlioğlu mu Türkiye’yi basın özgürlüğü endeksinde 154’üncü sıraya geriletti. Ya da Türk Tabipler Birliği ve İnsan Hakları Derneği mi işsizlik rakamlarını zirveye çıkardı? İktidara sorsanız tabii ki öyle diyecekler.  Aslında tablo çok açık. İktidarın kötülük planlarını okumak hiç zor değil. Çünkü biz bu oyunu daha önce defalarca gördük. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Hızlı bir özet geçeceğim.

DOLMABAHÇE MUTABAKATI

Hatırlarsınız, 2013’te Öcalan'ın mektubu Newroz kutlamalarında okundu. Çatışmaların, savaşın, ölümlerin son bulabileceğine dair çok güçlü bir adımdı. Buraya gelinene kadarki süreç ilmek ilmek örülmüştü. Sonrasında Meclis’te Çözüm Süreci Komisyonu kuruldu, Akil İnsanlar Heyeti oluşturuldu, binlerce görüşme yapıldı. Hızlıca özetlediğim bu süreçte, yani üç yıl boyunca ölümler durdu. Çünkü diyalog başlamıştı. Tüm bu sürecin geldiği nihai aşama ise Dolmabahçe Mutabakatıydı. Dolmabahçe Mutabakatı; Türkiye toplumunun demokrasi, barış ve özgürlük hayallerini gerçek kılmaya, geleceğe umutla bakmasını sağlamaya, toplumsal barış ve kardeşleşmeyi yaratmaya yönelik bugüne kadar atılmış en önemli ve kritik adımlardan biri olarak tarihe geçti. Dolmabahçe Mutabakatı esasen bu ülkenin onurlu bir barış içerisinde birlikte yaşamasının teminatı, halklar arasına inşa edilmiş sımsıkı bir kardeşlik köprüsü, Kürt sorununda demokratik çözümün önünü açacak yol haritası olarak tanımlanıyordu. Taraflara sorumluluklar yükleyen, halklara nefes aldıran, kucaklaşmayı, eşitliği, özgürlüğü var edecek koşullar için bir başlangıç niteliği taşıyordu.

‘SAVAŞTAN BESLENEN KLİK AKAN KANIN DURMASINA İZİN VERMEDİ’

Dolmabahçe Mutabakatı; yüz yıllık Kürt sorununun çözümü ve bin yıllık Kürt-Türk ittifakının güncellenmesi için yaratılmış tarihi dönüm noktalarından biriydi. Barışa, akan kanın tamamen durmasına tek bir adım kalmıştı. Savaştan beslenen klikler ve beklentili olanlar buna izin vermedi. O büyük hayal, o yüz yıllık umut; seçimlere, küçük siyasi hesaplara kurban edildi. Bu ülkenin geleceğini bir koltukla değiş tokuş ettiler. Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatını reddettiği gün büyük bir savaş başlattığını da ilan etmişti. Bu savaş Kürtlere, demokrasi güçlerine, kadınlara, gençlere karşı başlatılan ve her gün dozu ve baskısı artırılarak devam edecek olan bir savaştı.

10 MADDELİK DOLMABAHÇE MUTABAKATINDA NE VARDI?

Peki ne vardı Dolmabahçe Mutabakat’ında. O 10 maddeyi ben de buradan özetle hatırlatmak istiyorum. Bu belgenin içeriği şu başlıkları içeriyordu; “Silah yerine siyaset, eşit yurttaşlık hakkı, yasakçı yasaların iptali ve değişimi, bölgesel ekonomik kalkınma, siyasi mahpuslar için İnfaz Yasasının düzenlenmesi, kadın, kültür ve ekolojik kıyımına son verilmesi, kimlik ve anadil hakkını düzenleyen yasaların oluşturulması ve bütün sürecin sonunda anayasal düzenleme” öngörüyordu.

Allah aşkına bugün Türkiye’nin tümünü karanlığa boğan sorunlar bunlar değil mi? Dikkat ederseniz bu başlıklarda tam bir faşizm ve inkar siyaseti yürütülüyor. Aslında Dolmabahçe belgesi aynı zamanda Türkiye’nin tüm sorunlarına çözüm öngören bir reçeteydi. 7 Haziran’da AKP'nin ilk kez koalisyon hükümeti kurmak zorunda kalması bu savaşın dozunu artırdı ve güç kaybını kabul etmeyen Erdoğan, Türkiye için derin bir karanlığı başlattı. Diyarbakır, Suruç, Ankara Gar katliamı, Sur, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Yüksekova’nın yerle bir edilmesi, Kobani protestolarında yitip giden canlar... Tüm bu felaketler, kaybetmeye tahammül edemeyen iktidarın 1 Kasım seçim kampanyası oldu. Sonrası zaten büyük tufan. Başkanlık sistemi, tek adam rejiminin inşası, belediyelere, STK’lara, üniversitelere kayyım atamaları, seçim hırsızlıkları, 15Temmuz darbesi, 4 Kasım siyasi darbesi, ardı arkası kesilmeyen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, halkın cebinden eksilip yandaşın cebine dolan paralar, işsizlik, yoksulluk ve açlık…İşte denklem bu kadar basit.

‘DOLMABAHÇE MUTABAKATI HAYATA GEÇİRİLSEYDİ TÜRKİYE BUGÜN BAMBAŞKA BİR NOKTADA OLURDU’

Barış ve çözüm umudunun kendi oylarını düşürdüğünü gören, seçim kaybetmeyi kabul edemeyen iktidar; Dolmabahçe Mutabakatını reddederek binlerce insanın ölmesine, Türkiye’nin derin bir karanlığa gömülmesine sebep oldu. Tek adam olma sevdası yüzünden reddedilen Dolmabahçe Mutabakatı işte bu kadar hayatiydi. O mutabakatın oluşmasına kadar giden süreçte emeği olan tüm taraflar bugün aynı noktada olsaydı, Türkiye bambaşka bir yerde olacaktı. Tutarsızlığı siyaset edinenler, işine gelince birlikte süreç yürüttüklerini, işine gelmeyince terörist ilan ettiler.

‘SAYIN ÖCALAN AYNI NOKTADA’

Ama biz ve bir bütün olarak Kürt halkı biliyor ve diyoruz ki o dönemin diğer muhatabı Sayın Öcalan o gün hangi noktadaysa bugün de aynı noktada. Ve diyor ki "Koşullar oluşsun silahları durdurabilir, barışı sağlayabilirim". Böylesi bir cümleden, üstelik çözüm süreci deneyimleri de ortadayken kim, neden korkar? Bakın Sayın Öcalan’ın bu iradesine inanan milyonlar var bu ülkede. Öcalan’ın barışı sağlayacağına olan inançla cezaevlerinde 95 gündür devam eden açlık grevleri var. Cezaevlerinden açlık grevleri yoluyla yükselen bu itiraz İmralı’da yaşanan insanlık dışı tecrite karşı bir direniş çığlığıdır. Sayın Öcalan’ın verdiği mesajlar verdiği, diyalog kurduğu her gün bu ülkenin demokratik geleceğinde yeniliklerin gelişmesine, barış umutlarının serpilmesine hizmet etmiştir. 95. gününe giren açlık grevleri de işte tam bu noktada Sayın Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve ülke üzerine çökmüş olan tecrit rejiminin kaldırılması için bir eylem biçimi halini almıştır. Bu sese kulak vermek, bu topraklarda demokratım diyen herkesin insani ve vicdani sorumluluğudur.

‘BİZ DOLMABAHÇE MUTABAKATI İRADESİNE BAĞLIYIZ’

Siyasi hesaplar için insan canını yok sayan bir kötülükle mücadele ediyoruz ve bu mücadelede kararlıyız. Yeter ki bu ülkede diyalog temel düstur olsun ve hiç kimse ölmesin. Dolmabahçe Mutabakatı bugün de geçerlidir ve biz bu iradeye bağlıyız. Karşılıklı binbir emekle olgunlaştırılan Dolmabahçe Mutabakatının ruhunun yeniden canlanması için çalışıyoruz. Öcalan’ın çözüm iradesine, o iradeye inanan milyonlara, barış uğruna bedenini açlığa yatıran tutsaklara ses verilsin istiyoruz. Aksi halde tüm Türkiye son 5 yılda olduğu gibi kaybetmeye devam edecek, daha çok eve ateş düşecek. Biz buna razı değiliz. Siz de olmayın!

‘İŞ VE AŞ BULUŞMALARIMIZA BUNDAN SONRA DA DEVAM EDECEĞİZ’

Türkiye’nin asli meselesi işsizlik, yoksulluk, açlıkla mücadeledir. İş ve aş bu ülkenin halklarının en öncelikli talebi ve hakkıdır. Bu sebeple HDP olarak İş ve Aş Buluşmalarımızı gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Diyarbakır’dan başladığımız İzmir ile devam ettiğimiz buluşmaları Van halkı ve esnafı ile bir araya gelerek sürdürdük. 2021 yılı içerisinde Türkiye’nin her yerinde emekçilerle, esnaflarla, kadınlarla, gençlerle buluşmaya ortak bir mücadele yürüterek yeni bir yaşam ekonomisi oluşturma azmini ortaya koyacağız. Mart ayında bu çalışmalara devam edeceğiz. 

‘VAN HALKI YARDIM İSTEMİYOR ÇİFTE STANDARDA SON VERİLMESİNİ İSTİYOR’

Van’da en temel sorun Kapıköy Sınır Kapısının pandemi nedeniyle kapalı tutulmasıdır. İran’dan Türkiye’ye uçuşların devam etmesine rağmen sınır kapısı halen kapalı tutulmaktadır. Otellerin doluluk oranı sınır kapısı kapalı olduğundan yüzde 15 ile sınırlı.

Türkiye’deki diğer sınır kapıları açıkken, İran'dan uçuşlar serbest bir şekilde gerçekleşirken karayolu sınır kapısının kapalı olması başta otelciler ve diğer esnaflar olmak üzere Van halkının ekonomik olarak çöküşünü hızlandırıyor.

‘SAMANIN BİLE İTHAL EDİLMESİ TARIM VE HAYVANCILIĞIN BİTİRİLDİĞİNİN İLANIDIR’

Van halkı kredi veya yardım istemiyor, sınır kapısının kontrollü bir şekilde açılmasını istiyor. Van halkı çifte standardın ortadan kaldırılmasını istiyor. Bakın; çiftçiliği ve hayvancılığı bitiren, ülkeyi ithalat cenneti haline getiren AKP’ye Van hayvan pazarından yükselen ses şudur; yem fiyatlarının, gübre fiyatlarının maliyetini karşılamak bugün hiçbir çiftçinin üstesinden gelebileceği bir durum değildir. Ülkenin samanı dahi ithal eder hale gelmesi, şehir içinde hayvan taşınmasına fahiş cezalar kesilmesi tarımın da hayvancılığın da öldüğünün ilanıdır.

‘BİZ HALKIN BİRİKEN ÖFKESİNİN VE ÇÖZÜM TALEPLERİNİN TEMSİLCİSİYİZ’

Van başta olmak üzere Türkiye’nin her yerinde iş ve aş talepleri büyük bir öfkeyle dile getiriliyor. Biz bu öfkenin ve halkın çözüm taleplerinin temsilcisiyiz. İş ve aş taleplerinin karşılanması için dayanışmayı büyüterek yeni yaşam ekonomisini hayata geçireceğimizin sözünü önce Türkiye halklarına sonra da bu utanmaz iktidara veriyoruz. Aymazlığın, çifte standardın, ikiyüzlülüğün resmi AKP kongrelerinde, cenaze törenlerinde, yandaş düğünlerde açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

‘ÜLKENİN ÜRETENLERİNE, EMEKÇİLERİNE, ESNAFLARINA VE GENÇLERİNE İŞ VE AŞ YOKSA İKTİDARA DA HUZUR YOKTUR’

Halkların Demokratik Partisinin kongrelerinde, etkinliklerinde herkese pandemi gerekçesiyle ceza keseceksiniz, sosyal mesafe hassasiyetini vurgulayacaksınız; 10-15 milletvekilliyle Kapıköy sınır kapısında yapmak istediğimiz açıklamayı engelleyeceksiniz, sokakta yaşayacak hale getirdiğiniz yurttaşlara sokağa çıkma yasağı gerekçesiyle ceza keseceksiniz ama AKP kongrelerine gelince “lebaleb dolu” diye övüneceksiniz! Minibüslerle taşıyıp doldurduğunuz suni kalabalığınız değil; kirasını ödeyemediği için bitirdiğiniz esnaflar, iş vermediğiniz gençler, kadınlar, eğitimini vermeden sınav yapmaya kalktığınız öğrenciler sizin sonunuzun manifestosunu yazacaklar. AKP rozetinin bir kalkan gibi koruduğu şürekanız ve siz şunu iyi bilin ki; bu ülkenin üretenlerine, emekçilerine, esnaflarına, gençlerine iş ve aş yoksa iktidara da huzur yok! AKP iktidarının Türkiye’de yarattığı da pandemi de mücadelemizle, emeğimizle, dayanışmamızla yok olacaktır!

‘HERKES İÇİN ADALET KAMPANYAMIZ MART BOYUNCA DEVAM EDECEK’

Herkes için Adalet kampanyamız büyük bir heyecan ve coşkuyla devam ediyor. Şubat ayı programını geride bıraktık. Şimdi kampanyamızın Mart ayı programını sizlerle paylaşmak istiyorum.

• 1 - 9 Mart Tarihleri Arasında “İsyanımız Özgürlüğümüz İçin” sloganıyla Kadın Meclisimiz 8 Mart kutlamaları için alanlarda olacak. 5 Mart tarihinde HDP Kadın Meclisi olarak İstanbul, Amed, Batman, Mersin, İzmir, Antalya, Denizli, Eskişehir, Aydın, Kocaeli, Van, Adana ve Ankara’da özgün etkinliklerimiz gerçekleştirecek. Bu kapsamda Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan 8 Mart’ta Van’daki kutlamalara katılacak.

• Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar’ın katılacağı Halklar ve İnançlar Komisyonu öncülüğünde Ankara’da İslami kesimlerle bir toplantı düzenlenecek.

• Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar’ın katılımıyla Çukurova Bölgesinde İş ve Aş Buluşmalarına devam edeceğiz.

• 12 Mart darbesinin yıldönümünde İstanbul’da “Darbelerle Yüzleşmek İçin Adalet” sloganıyla alanlarda olacağız.

• Amed’de Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın katılımıyla Kürdistani partilerle, ulusal birlik siyasetinde stratejik yol haritası üzerine bir toplantı gerçekleşeceğiz. Aynı gün Kürdistani partilerle Newroz’un bu yılki kutlamalarına dair görüş alışverişinde bulunacağız.

21 MART’TA ALANLARDAYIZ

• 21 Mart’ta hep birlikte Newroz Bayramımızı kutlayacağız.

• Eş Genel Başkanlarımızın katılımıyla Ankara ve İstanbul’da restaurant, lokanta ve kafe emekçileri ve işverenleri ile buluşma gerçekleştireceğiz.

• Halklar ve İnançlar Komisyonu öncülüğünde İslami çevreyle “İslam ve Adalet” konulu buluşma düzenleneceğiz.

• Doğubayazıt’ta tecrit temalı bölgesel bir yürüyüş düzenleneceğiz.

• Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar'ın katılımıyla Yerel Yönetimler Kurulumuz öncülüğünde Mardin’de "İradem İçin Adalet" şiarıyla bir etkinlik organize edeceğiz.