Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevi koşullarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Beştaş, Demirtaş’a uygulanan tecritin, idam edilen eski başbakan Adnan Menderes’e uygulanan tecritle aynı olduğunu savundu.
 
Beştaş, “1960 döneminde Menderes'e uygulanan sansür. Menderes'e ne yapılıyordu? Mektupları 50 kelimeden fazla olursa fazlalık ya makasla kesiliyordu ya da karalanıyordu. Şu anda dokunulmazlığı olan, milletvekili olan, bir partinin lideri olan, eş liderleri olan, mutlak surette yargılandığı dosyalar dışında dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu olan bir Eş Genel Başkanın bize yazdığı mektubu, başta 3 satır kalmış, sonda 1 satır kalmış, her sayfada başka bir sansür. Biz buna ne diyeceğiz?” ifadelerini kullandı.

Meral Danış Beştaş’ın açıklaması şu şekilde:
 
Şu anda halk iradesi cezaevindedir. Arkadaşlarımız gelip bu sıralarda oturuncaya kadar, halkın görüşlerini burada temsil etme hakkını tekrar elde edinceye kadar bunu söylemekten vazgeçmeyeceğimiz.
 
Demirtaş, Edirne Cezaevi'nde. Edirne Cezaevi'nde biliyor musunuz, ne yaşanıyor?Sansürün boyutu -tarih kitaplarından öğreniyoruz- öyle bir boyuta geliyordu ki, kimi zaman sadece hitap ve imza kısmı kalabiliyordu.  1960'lı yıllardan söz ediyorum. Mektubun boş kısmı, gizli mesaj içerebilir kuşkusuyla kesilip alındıktan sonra sahibine iade ediliyordu. İyi haberler verilmiyordu, kötü haberler veriliyordu.
 
Peki Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'a ne yapıldı? Grup toplantısı için bize birkaç sayfadan ibaret bir yazı gönderdi. Bize gelmedi o yazı. Şu anda dokunulmazlığı olan, milletvekili olan, bir partinin lideri olan, eş liderleri olan, mutlak surette yargılandığı dosyalar dışında dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu olan bir Eş Genel Başkanın bize yazdığı mektubu, başta 3 satır kalmış, sonda 1 satır kalmış, her sayfada başka bir sansür. Biz buna ne diyeceğiz?
 
Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin cezaevinde tutulması bir hukuk garabetidir. Anayasa'nın 83'üncü maddesine ve Anayasa 90'a, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine açıkça aykırı olduğu halde gözümüzün içine bakıla bakıla orada hem tecritte, hem mektupları verilmiyor, hem görüşçüleri engelleniyor, hem de bizim milletvekilleri olarak gidip arkadaşlarımızı ziyaret etmemiz engelleniyor.
 
‘MUTLAKA KAZANACAĞIZ’
 

Bunu böyle anlatırken belki bazılarına, hayal dünyası falan gelebilir; hayır. 2016 Türkiyesi'nde, "demokrasi" denilen rejimde, biz antidemokratik, hukuk dışı, Anayasa dışı, taraf olduğumuz sözleşmelere aykırı, tümüyle çoğunluğun gücüne dayanarak siyasetten dışarı atılmaya çalışılıyoruz. Bunu asla başaramayacaksınız. Son sözü biz söyleyeceğiz ve mutlaka kazanacağız!