HDP milletvekilleri, Reza Zarrab’ın rüşvet iddialarıyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yetkilileri ve üst düzey yöneticilerin tespit edilip yargılanması için suç duyurusunda bulundu.

HDP Grup Başkanvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Ahmet Yıldırım, beraberinde çok sayıda milletvekili ile Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Reza Zarrab’ın tanık olarak yer aldığı ABD’de görülen davada ortaya attığı iddialara dikkat çeken Kerestecioğlu, konunun “milli bir mesele” ve “kumpas” olarak karşılanmasını eleştirdi.

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile ilgili saat ve milyonlarca dolar rüşvet iddialarını hatırlatan Kerestecioğlu, “Bunlar milli mesele değildir” dedi.

Söz konusu iddialarla ilgili Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ve diğer üst düzey yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyleyen Kerestecioğlu, bunun ardından dosyaların Meclis’e gönderilmesini ve Meclis’te partilerin eşit temsil edildiği bir komisyonda soruşturulması gerektiğini söyledi.

Filiz Kerestecioğlu’nun açıklaması şu şekilde:

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Reza Zarrab’ın ABD hükümetiyle işbirliği yaparak tanık sıfatıyla dinlenmesiyle birlikte, 17 - 25 Aralık rüşvet operasyonu olarak adlandırılan, üst düzey devlet yetkililerinin de içinde bulunduğu bazı yeni ve ciddi bilgi ve belgeler ortaya çıktı.

Reza Zarrab 19 Mart 2016’da ABD’ye giriş yaparken yakalanmıştı. Bunun da öncesinde kendisi 2013’te İstanbul’da gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı. Eski bakanlar hakkındaki iddiaları araştırmak üzere 2014’te kurulan TBMM soruşturma komisyonundan sonra yayın yasağı gelmiş, MASAK Uzmanı Ali Demir 4 eski bakanla ilgili, bakanların servetlerinin gelirleriyle orantılı olmadığını açıklamıştı. Ama raporun sonuç kısmında “dava açmayı gerektirecek şüpheye ulaşılamamıştır” demiştir. Meclis’te de 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi talebi AKP oylarıyla reddedilmişti.

O günden bugüne süren yargılamada yeni belgeler iddialar ortaya çıktı. Recep Tayyip Erdoğan, daha önce Zarrab için de, Halkbank Genel Müdürü için de “dürüst insanlar” demişti. Zarrab’ın itiraflarından sonra da, “milli mesele” olduğunu ve ortada bir kumpas olduğunu söyledi. Neden tüm Türkiye’nin milli meselesi olduğu hepimiz için merak konusu. Zarrab tarafından rüşvet olarak verildiği itiraf edilen saat ve 45- 50 milyon euro rüşvet neden Türkiye’nin milli meselesi olsun? Yolsuzluk ürünü olarak elde edilen milyon dolarlar bu ülkede yaşayan yoksulun, emekçinin milli meselesi olsun? Bunlar bizim ve halkımızın milli meselesi değil. Bu konu Türkiye sınırları dışına da taşmış olduğu için, ağır darbeler alarak sarsılan ülke itibarının yeniden sağlanabilmesi için bu kişiler hakkındaki iddiaların ortaya çıkan delillerle dikkate alınarak yeniden soruşturulması için suç duyurusunda bulunacağız.

Şüpheli eski bakanların görevlerini yerine getirirken işledikleri suçlar bakımından, haklarında hazırlanan fezlekelerindeki dosyalarla birlikte savcılıkça Meclis’e gönderilmesini isteyeceğiz. Adil bir yargılanma sonucu cezalandırılmalarını isteyeceğiz.

Eğer olağan koşullarda yaşıyor olsaydık, hukuk var olsaydı, kuvvetler ayrılığı ilkesi lağvedilmemiş olsaydı şu anda Reza Zarrab’ın anlattığı konular hakkında bağımsız yargı zaten harekete geçerdi. Bizim harekete geçmemizi beklemezdi. Dürüst, hukuka inanan savcı ve yargıçlar adı geçen siyasetçi ve bürokratlar hakkında soruşturma başlatırlardı.

İddiaların, belgelerin soruşturullmasını engelleyen de AKP iktidarıdır. Bunlar çok ağır iddialardır. Meclis’te araştırılmalı, ucu kime dokunursa dokunsun sonuna kadar gidilmelidir. Bu, Türkiye’nin, halkların geleceği ve bu Meclis’in itibarı açısından son derece önemli ve gereklidir.

Ahmet Yıldırım’ın açıklamaları şu şekilde:

Nefse yenik düşmek ve hakikate ait olmayana el uzatmak da insana aittir, bu iddiayla yüz yüze gelindiği zaman cezayla yüzleşmek de insana aittir. Bir ceza ile karşılaşırsanız nedamet getirirsiniz, bu arınmanın önemli bir adımıdır.

Bu iddiaların ya cezayla ya da iddia gerçek değilse arınma ile sonuçlanmasını istiyoruz. Bu ülkede 17 - 25 Aralık yaşanmamış olsa bile, Reza Zarrab bugün yargılanmıyor olsa bile, Paradise, Man Adası, Malta Belgeleri yaşanmamış olsa bile bu ülkede uzun bir süredir hükümet önce israf sonra yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile yüzyüzedir. Bundan kaçarak üzerinizdeki şaibeyi ve meşruiyet gölgesini koyulaştırmış olursunuz. Kimse kaçmak, yargılanmamak özgürlüğüne sahip değildir. Biz hakikatlerin ortaya çıkması, 80 milyonun rızıkının nasıl kullanıldığının açığa çıkarılmasını istiyoruz. New York’daki davadaki iddiaların sadece Zarrab’la ilgili olmadığını düşündüğümüz için bu suç duyurusunda bulunacağız.

SORU: SUÇ DUYURUSU 4 BAKANLA MI İLGİLİ?

Hayır, isim isim değil. Türkiye Hükümeti yetkilileri ve üst düzey yöneticileri ile ilgili. Halk adına bunu yapıyoruz. Bütçe görüşülüyor ve biz gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz. Halkın cebinden çalınanların hesabının ne olduğunun açığa çıkmasını istiyoruz.

Meclis'teki toplantının ardından Ankara Adliyesi'ne suç duyurusunda bulunan HDP heyeti burada da kısa bir değerlendirmede bulundu. HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, şunları söyledi:

Çok hayırlı olmayan bir günün 17 - 25 Aralık’ın yıl dönümünde buradayız. ABD’de ortaya çıkan belgeler burada da soruşturma yapılmasını gerektiriyor. Meclis’te bütçe görüşmeleri yapılıyor ama sanki bütün bakanlar sanki Japonya bütçesi görüşülüyormuş gibi açıklama yapıyorlar. Bu bir milli mesele değildir. Milli mesele halkın cebinden çalınanlardır. Bu nedenle etkili bir yargılama olması gerekiyor. Kimler ilgiliyse bu işe kimler karışmışsa, bu iddialar kimler için söyleniyorsa bunun ortaya çıkartılması gerekir. Daha etkili olacak şeylerden biri de Meclis’te komisyon kurulmalıdır. Meclis’te komisyona izin verilmemesi üzerinden zamanlar geçti. O zaman verilen kararların ve üzerinin kapatılmasının üzerinden de sular aktı. Bugün bankalar, banka müdürleri itham altında. Bunlar Türkiye haklarının geleceği için araştırılması gereken iddialardır. Bunun da Türkiye’de yapılması gerekir.

Ankara Adliyesi’ne yapılan suç duyurusu şu şekilde:

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

ŞİKAYETÇİ                           : Halkların Demokratik Partisi Genel Merkezi

Barbaros Mah. Büklüm Sk. No:117 Çankaya/ANKARA

VEKİL                    :

ŞÜPHELİ                              :

KONU                   : Türk Ceza Kanunu’nun204 ve 252.Maddeleri ile re’sen nazara alınacak maddelerinin ihlaline ilişkin şikayet ve suç duyurusundan ibarettir.

AÇIKLAMALAR  :

1)ABD’nin New York kentinde, ABD’yi ve özellikle de ABD Hazine Bakanlığı'nı dolandırmak için kumpas kurmak,‘Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı (International EmergencyEconomic Powers Act) delmek için kumpas kurmak, banka dolandırıcılığı, bankaları dolandırmak için komplo kurmak, para aklamak, para aklamak için kumpas kurmak suçlamalarıyla açılan davanın duruşmasından önce sanık statüsünde olan TC vatandaşı RezaZarrab’ın ABD Hükümeti ile işbirliği yaparak tanık sıfatıyla dinlenilmesi ile birlikte, Türkiye’de 17-25 Aralık rüşvet operasyonları olarak adlandırılan ve üst düzey devlet yetkililerinin de içinde bulunduğu olayda adı geçen eski bakanlar ve üst düzey bürokratlar hakkında, şikayetin konusunu oluşturanbazı yeni ve ciddi bilgiler ortaya çıkmıştır.

2)RezaZarrab, 19 Mart 2016 tarihinde Miami’de ABD’ye giriş yaparken yakalanmıştır. Geliş nedeni kayıtlara turistik bir gezi olarak geçen Zarrab, 21 Mart 2016’da çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Mart 2016’da yaptığı açıklamada bu davanın ülkemizi ilgilendiren bir konu olmadığını söylemiştir. Dönemin New York Güney Bölge Başsavcısı PreetBharara’ya vekalet eden Joon H. Kim, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yı New York’taki JFK Havalimanı’ndan ABD’ye giriş yaparken, Mart 2017’de tutuklatmıştır. Türkiye’den davaya yönelik tepkiler artarken, 9 Eylül 2017 tarihli son iddianamede tanık hanesindeki tanıdık isimler de çoğalmıştır. Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve Halkbank Müdür Yardımcılarından Levent Balkan da iddianameye sanık olarak eklenmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çağlayan’ın davaya dahil edilmesini ise “Türkiye’ye karşı bir hamle” olarak nitelemiştir.

3) Yukarıda bahsedilen yolsuzluk gerekçesine dayalı operasyonlar kapsamında RezaZarrabAralık 2013’te İstanbul’da gözaltına alınmış ve daha sonra serbest bırakılmıştır. Yine iddialarda adı geçen eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki yolsuzluk iddialarını araştırmak üzere 2014’te TBMM’de 9AKP’li, 4 CHP’li, 1 HDP’li ve 1 MHP’li olmak üzere 15 kişilik bir soruşturma komisyonu kurulmuş,ancak HDP’li üye komisyonun aklama komisyonuna dönüşmesi, yayın yasağı ve komisyon başkanının tavrı nedeniyle ilerleyen süreçte komisyondan çekildiğini beyan etmiştir. Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in başvurusu üzerine, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, TBMM Soruşturma Komisyonu'yla ilgili haberlere komisyonun görev süresinin bittiği 27 Aralık tarihine kadar “yayın yasağı” getirmiştir.  Mali Suçlar Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanı Ali Demir’in dört eski bakan ile ailelerinin malvarlıkları, banka hesap hareketleri ve tapu kayıtları üzerinden hazırladığı ve Meclis Soruşturma Komisyonu üyelerine dağıtılan bilirkişi raporunda “Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler’in servetlerinin gelirleriyle orantılı olmadığı” açıkça yer almıştır. Ancak buna rağmen Meclis Soruşturma Komisyonu’nun hazırladığı raporun genel değerlendirme ve sonuç kısmında, "Rüşvet vermeyi ve almayı gerektirecek bir husus görülmemiş, dava açmayı gerektirecek kadar yeterli şüpheye ulaşılmamıştır"değerlendirmesi yapılmıştır. Devamında 20 Ocak 2015’te TBMM’de 4bakan için oylama yapılmıştır. Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış’ınYüce Divan’a gönderilmesi talebi AKP oylarıyla reddedilmiştir.

4)Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan hakkındaki soruşturma önergesinde; RezaZarrab’tan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler sağladığı, bunun karşılığında bu şahsın İran’a altın ticareti yapması işlerine imtiyaz sağladığı, Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istenen altınlara aracılık ettiği, 1.5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağlamaya çalıştığı belirtilmiş ve bu fiillerin sahtecilik, kaçakçılık ve rüşvet suçlarına vücut verdiği vurgulanmıştır. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Çağlayan hakkındaki iddialarla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda, fiilin kaçakçılık suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Yine aynı şekilde, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında,RezaZarrab’tan sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında bu şahsın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması işleri için aracılık ettiği, bu şahısla ilgili bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda araştırma yapılmasını sağladığı, bu şahsın faaliyetiyle ilgili olarak basında haber yapılmasının önlenmesi için girişimlerde bulunduğu iddia edilmiştir.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, RezaZarrab ve diğerleri hakkında rüşvet suçundan yürütülen soruşturma neticesinde, şüphelilerin eylemlerinin rüşvet verme suçunu oluşturmadığı, esasen bu konuyla ilgili teknik takip ve dinleme kayıtlarının usulsüz, kanuna aykırı elde edildiği gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiş ve bu karara yapılan itirazların reddedilmesi üzerine kesinleşmiştir.

5)Recep Tayyip Erdoğan hatırlanacağı gibi, oğlu Bilal Erdoğan'ın da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı17 Aralık operasyonlarının ardından yaptığı ilk açıklamada, “Arkasına karanlık odakları alanlar, çeteleri alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Arkasına sermayenin, medyanın gücünü alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Türkiye içinde ve dışında bir takım karanlık çevreleri alanlar ülkenin istikametiyle oynayamazlar. Ayarlarımızı değiştiremezler. Türkiye, üzerinde operasyon yapılacak, ameliyat yapılacak bir ülke değildir. Ak Parti iktidarı buna izin vermez” ifadelerini kullanmıştır. Yine Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve o dönem tutuklu olan RezaZarrab için de övgüde bulunmuştur. Erdoğan, şu anda ABD’de görülen yargılamada sanık konumunda bulunan Aslan ve tanık olarak dinlenilen Zarrab hakkında,‘‘Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın dürüstlüğünden şüphesi olmadığını, olsa olsa saflığının kurbanı olabilir. RezaZarrab ise ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren biridir’’şeklinde konuşmuştur.

6)RezaZarrab’ın tanık olarak dinlendiği ABD’deki davanın iddianamesine göre; Dubai’de altın satışı ya da altının Türkiye tarafından yeniden satın alınması gibi işlemler genellikle ABD dolarıyla yapılmıştır. Söz konusu kişiler (sanıklar), dolar elde edebilmek için sahte evraklarla ABD finans sistemine de girmişlerdir. Kasım 2012-Ekim 2013 arasında ABD’nin finansal kurumları üzerinden 900 milyon dolar para transferi yapılmıştır.

İddianamedeyer alan diğer iddialar şöyledir: “İran ve Türkiye’den üst düzey hükümet yetkilileri, bu plana katıldı ve planı korudu. Bazı yetkililer planı desteklemek, katılımcıları korumak ve planı ABD’li yetkililerin fark etmesini engellemek için milyonlarca dolar değerinde rüşvet aldı.”

Eylül ayında yayınlanan ve Ekonomi eski Bakanı Çağlayan’ın da dahil edildiği son iddianamede sanık sıfatıyla yer alan isimlere yönelik şu ifadelere de yer verilmiştir:

a. Reza Zarrab: Bu iddianamede geçen süre boyunca Zarrab, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde şirketler ağının sahibi ve yöneticisidir. Bunlar, Türkiye’deki Royal Holding, Durak/Duru Döviz, Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan Al Nafees Exchange… Zarrab ve iş ortakları, Türkiye ve İran hükümetlerindeki üst düzey irtibatlarını, ABD’nin İran’a karşı yaptırımlarından kaçınarak, Türkiye’de tutulan İran fonlarını aktarmayı güvenceye almak için kullandı.

b. Mehmet Hakan Atilla: İddianamede geçen süre boyunca Atilla, Türk Bankası 1’de (Halkbank) Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı’ydı.

c. Zafer Çağlayan: Çağlayan, Ekonomi Bakanı olduğu dönemde, İran Hükümeti’ne hizmet vermek ve bu hizmetleri ABD’den saklamak için yapılan planın hasılatından,  milyonlarca dolar değerinde rüşveti nakit ve mücevher olarak aldı. Çağlayan, oluşturulan planın diğer üyelerini yanıltıcı para transferleriyle ilgilenmeleri için yönlendirdi, planı uygulamak için diğer üyelerin attığı adımları onayladı ve planı rakiplerden ve incelemelerden korudu.

d. Süleyman Aslan: Sanık Süleyman Aslan, Türk Bankası 1’in (Halkbank)Genel Müdürü’yken, planın hasılatından on milyonlarca doları, Türk Bankası 1 ABD’nin yaptırımlarına maruz kalmadan İran Hükümeti’ne milyarlarca dolar değerinde hizmeti sağlayabilsin diye, İran Hükümeti’ne hizmet vermek ve bu hizmetleri ABD’li yetkililerden saklamak için nakit olarak rüşvet aldı. Aslan, ABD Hazine Bakanlığı’ndan yetkililerle toplantılarında ve görüşmelerinde bu para transferlerinin içeriğini gizledi.

7) İddianamede, Türk Bankası 1 olarak adlandırılan Halkbank hakkında, çoğunluğuna TürkiyeHükümeti’nin sahip olduğu Türk Bankası’nın yöneticilerinin suçlamalara konu olan planı kolaylaştırarak, ABD yetkililerini ve yabancı bankaları kandırmak için sahte para transferi tasarlamak ve yabancı bankalara Halkbank’ın bu işle ilişkisine dair yalan söylemek iddialarına yer verilmiştir. İddianameye göre suçlamaya konu olan planın işleyiş şekli şöyledir:Önceİran’ın petrol ve gaz satışından elde edilen para Halkbank’ta İran Merkez Bankası, İran’ın Ulusal Petrol şirketi ve Ulusal İran Gaz Şirketi adına açılan hesaplara yatmıştır. Daha sonra, ABD’nin İran’a karşı yaptırımları ve ABD bankalarının para aklama karşıtı politikaları nedeniyle İran için bu paraya ulaşmak, İran’a yeniden transfer etmek ya da İran Hükümeti, bankaları ve işletmeleri yararına uluslararası finansal transferler için kullanmak mümkün olmaması nedeniyle, petrol ve gazdan elde edilen para Zarrab’ın sahip olduğu paravan şirketlere ve döviz bürolarına aktarılarak altın alınmış ve altın ihraç edilmiştir. Yine iddianamede, sahte evraklar üretilerek, Dubai’ye gönderilen altının İran’a ihraç edilmiş gibi gösterildiği ileri sürülmüştür. Bu durumun da ITRA’nın ihlali olduğu ifade edilmiştir. 2012’de İran’ın kıymetli metal ithalatına yönelik yaptırımların sıkılaştırılması sonrası, para yine Halkbank’ta toplanmış, ancak bu sefer, yaptırımlardan muaf tutulan gıda ve ilaç ihracatıyla ilgili gösterilmiştir. İddianamede, yapılan bu sahte gıda ihracatı için belgeler üretildiği, Çağlayan ve Halkbank yöneticilerinin de bu sistemi onaylayıp yürüttüğü ileri sürülmüştür.

  8) Şikayetin konusunu oluşturan suçlamalara ilişkin;ilk olarak, ABD’de yapılan yargılamada tanık olarak ifade veren Zarrab, Halkbank ile ilişkisinin 2012 yılında başladığını, ancak bağlantılarının daha eskiye dayandığını, Türkiye'de eşi Ebru Gündeş'in ünlü bir sanatçı olmasından dolayı hep göz önünde olduğunu ve bu nedenle dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın kendisini reddettiğini söylemiştir.Bunun üzerine dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile bağlantıya geçtiğini belirten Zarrab, Çağlayan'a Halkbank ile olan işi halletmesi için 45 ila 50 milyon euro arasında rüşvet verdiğini söylemiştir. Zarrab,Zafer Çağlayan’a ödemeleri “nakit para, değerli eşyalar ve banka havaleleri”şeklinde yaptığını ifade etmiştir. Ödemeyi alanlar arasında Çağlayan'ın aile üyeleri olup olmadığı sorusuna iseZarrab, “evet” yanıtını vermiş; Süleyman Aslan’a verdiği iddia edilen rüşvet de dahil, o dönem Çağlayan’dan habersiz hiçbir şey yapılmadığını belirtmiştir. İkinci olarak Zarrab mahkemedeki ifadesinde, Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankası’nın da suç konusu plana (İran) dahil olmak istediklerini, bu konuda Çağlayan ile görüştüklerini;bu iki bankanın dahil edilmesi için dönemin Hazine Bakanı Ali Babacan ile Başbakanı’nın yukarıda adı geçen bankaların İran işlemlerine aracılık etmesi için talimat ve onay verdiklerini Çağlayan’ın kendisine aktardığını söylemiştir.‘Başbakan kimdi?’ sorusuna da Recep Tayyip Erdoğan cevabını vermiştir. Üçüncü olarak ABD’deki mahkemede tanık olarak dinlenen, 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten Emniyet Müdürü Hüseyin Korkmaz ifadesinde, RezaZarrab’ın lideri olduğu bir örgüt hakkında soruşturma başlattıklarını, bu soruşturmanın zamanla genişlediğini, rüşvet ve evrakta sahtecilik iddialarının gündeme alınmasıyla soruşturmaya yeni şüphelilerin eklendiğini söylemiştir. Yeni isimler sonrası birinci grubun başında Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan, ikinci grubun başında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, üçüncü grubun başında da Taha Ahmet Alacacı’nın olduğunu, soruşturmaya ilişkin kayıtlarda “bir numara” olarak adı geçen kişinin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirtmiştir.

 9) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zarrab’ın itiraflarından sonra yaptığı konuşmalarda, bu meselenin (ABD’de görülen davanın) milli bir mesele olduğunu, ortada bir kumpas bulunduğunu belirtmiştir. Ancak bu meselenin neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının meselesi olduğu merak konusudur. Başbakanlığı döneminde Ekonomi Bakanlığı yapan şüpheli Zafer Çağlayan’a RezaZarrab tarafından rüşvet olarak verildiği itiraf edilen 750 bin TL değerindeki saat ve 45-50 milyon euro rüşvet neden Türkiye’nin milli meselesidir? Yolsuzluk ürünü olarak elde edilen milyon dolarlar neden bu ülkede yaşayan yoksulun, ezilenin, kadının, emekçinin milli meselesidir? Ortada milli değil, bir şahsi çıkar meselesinin olduğu son derece açıktır. Ortada vergi kaçıranların, suçu ve suçluyu kayıranların, bulunduğu kamusal mevkii şahsi çıkarları için kullananların meselesinin olduğu görülmektedir. Bu iddiaların halk adına, halk için bir an önce soruşturulması elzemdir. Bu iddialar açıklığa kavuşturulmadan, vicdani, ahlaki ve kamusal değerler yeniden ihya edilmeden, hukukun üstünlüğü sağlanmadan, toplumun vicdanında derin yaralar açmış olan kuşkular giderilemeyecektir. Üstelik konu Türkiye sınırlarının dışına da taşmış olduğu için, üst düzey yetkililerin ve yöneticilerin yaptıkları nedeniyle uluslararası alanda ağır darbeler alarak sarsılmış olan ülke itibarının yeniden oluşması sağlanamayacaktır.

SONUÇ VE İSTEM:                            

 Yukarıda açıklanan nedenlerle dilekçemizin işleme konularak, sahtecilik (TCK 204), rüşvet (TCK 252) ile re’sen tespit edilecek suçlamalar yönünden şüphelilerin tespit edilerek;

1) TürkiyeHükümeti yetkilileri ve diğer üst düzey yöneticiler ile ilgili iddiaların, ortaya çıkan delillerle dikkate alınarak yeniden soruşturulmasını,

2) Şüpheli eski bakanların görevlerini yerine getirirken işledikleri iddia olunan suçlar bakımından, savcılığınızca re’sen ulaşılan bulgularla birlikte hazırlanan fezleke ve eki dosyalar ile birlikte Anayasa’nın 100. Maddesi’ne göre işlem yapılmak üzere TBMM’ye gönderilmesini,

3) Haklarında etkili soruşturma başlatılmasını ve adil bir yargılanma sonucu cezalandırılmalarını saygıyla arz ve talep ederiz.

Demokrat Haber/Ankara