HDP Sözcüsü Günay Kubilay, Parti Genel Merkezinde gündemi değerlendirdi.

Meclisi olağanüstü toplantıya çağıracaklarını ifade eden Kubilay, "Yerel yönetimlere darbe yapıldığı, halkın seçme seçilme hakkının gasp edildiği bir durumda meşruiyetini halkın seçme ve seçilme hakkından alan meclisin Kayyım darbesine seyirci kalması kabul edilemez" dedi.

Kubilay'ın açıklamaları şöyle:

Sadece Diyarbakır, Mardin ve Van’da değil, geçen dönem kayyım atanan 95 belediyenin hepsinde inanılmaz boyutta yolsuzlukların yapıldığı kamuoyuna yansıdı. Bütün belediyeler borç batağına sürüklendi. Bunların önemli bir kısmının Sayıştay raporlarına da yansıdığını biliyoruz. Bu yolsuzlukların ve rüşvetlerin belgeleri tek tek ortaya çıktı. Geçen hafta buradan sormuştum İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya Mardin kayyımından bu hediyeleri aldınız mı almadınız mı diye. İçişleri Bakanı kendisinin hediye almadığını ancak, yapılan harcamaların devlet büyüklerini ağırlamaya yönelik “bütçeleme” olduğunu açıklayarak bu vesileyle rüşveti itiraf etmiş oldu.

Ne var ki, bunlar artık rüşvete rüşvet, yolsuzluğa yolsuzluk demiyorlar. Tıpkı zamma “fiyat ayarlaması, fiyat değişikliği” dedikleri gibi rüşvete de yolsuzluğa da bütçeleme adını vermeleri gibi.

CUMHURBAŞKANINDAN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ

Bakanların bir kısmı açıklama yaptılar. Ancak faturalarda adı geçen Cumhurbaşkanından, Saray’dan henüz bir açıklama gelmedi. Cumhurbaşkanından da açıklama bekliyoruz. 136 bin 646 liralık hediyeyi aldınız mı, almadınız mı? Bu sorunun yanıtı basit evet ya da hayır olabilir. 

Yolsuzluk belgelerinde adı geçenler hediye almadıklarını açıkladıklarına göre o zaman ortada büyük bir problem var. Büyük bir skandal, büyük bir sahtekarlık olduğu açığa çıkıyor. KayyımGate skandalı desek yeridir. Süleyman Soylu dahil, faturalarda adı geçen bakan ve siyasiler eğer sizler bu hediyeleri almadıysanız valiniz yolsuzluk batağına gömülmüş durumda. Daha kötüsü ise bu vali hala iş başında, görevden alınmış değil. Hiçbir şey olmamış gibi görevine devam ediyor. Yaptıkları yetmemiş gibi etrafına da kara çalmaya devam ediyor. 

Yetkililere bir kez daha soruyoruz. Bunun hesabını sormayacak mısınız? Kayyım valinizi görevden almayacak mısınız? Belgeleriyle açığa çıkmış kayyım sahtekarlığı hakkında gereğini yapmak aynı zamanda yargının işi. Bu belgeler birer suç delilidir. Savcılar derhal harekete geçmelidir. Yolsuzluklara bulaşanlar hakkında gereğini yapmalıdır.

ERDOĞAN YARGIYA DİREKTİF VERİYOR

Toplumun beklentileri bu yöndeyken, gelişmeler ters yönde cereyan ediyor. Erdoğan bir konuşmasında “… Bunların dışında göreceksiniz, inşallah Meclis açıldığı andan itibaren bu noktada önümüzde birçok dosyalar var. Bu dosyaların hepsi masaya yatacak. Ondan sonra da Meclis gereken kararını verecektir” diyor.  Erdoğan doğrudan doğruya yargıya direktif veriyor: Üç büyük şehir belediyesine yapılan kayyım darbesi tutmamış olacak ki, şimdi mecliste HDP’li vekillere yönelik yeni bir siyasi darbenin yasal kılıfını uydurmak için harekete geçin diyor. 

Bu sözler kayyım yolsuzluklarının deşifre olduğu ve gün ışığına çıktığı bir ortamda HDP dahil, iktidarın politikalarına itiraz eden demokratik muhalefete yönelik yeni bir saldırı dalgası başlatılacağının, yeni bir siyasi darbe hazırlığı yapıldığının, devletin derin dehlizlerinde yeni siyasi oyunların tezgahlanmakta olduğunun sinyallerini veriyor.

Bu sözler AKP-MHP iktidar blokunun büyük bir siyasi açmaz içinde olduğu, demokratik zeminlerinde siyaset yapacak bütün politikaların imkanlarını tükettiği, zorbalık dışında elinde tek bir tutamak noktasının dahi kalmadığının açık bir kanıtıdır. Erdoğan kaybettikçe zulmünü büyütmeye çalışıyor. 

ERDOĞAN SEÇİM MAĞLUBİYETLERİNİM RÖVANŞINI KÜÇÜK ORTAĞINDAN ALSIN

31 Mart seçimlerinin ve 23 Haziran seçimlerinin rövanşını almak istiyorsa, onun muhatabı ne HDP’dir ne demokrasi güçleridir. Rövanş alınacak tek muhatap kendisi ve küçük ortağıdır. Çünkü ülkeyi savaş batağına sürükleyen, şiddet sarmalına sokan kendi politikalarıdır, ırkçı ve tekçi zihniyetleridir.

HDP gücünü Türkiye halklarından, haklılığından ve meşruiyetinden alan bir parti. HDP büyük okyanuslarda yelken açmayı, büyük dalgalarla boğuşmayı, büyük sularda kulaç atmayı bilen devrimci demokratik bir gelenekten geliyor. Kim ne yaparsa yapsın HDP’nin varlık nedeni olan barış ve demokrasi talebinden, eşitlik ve özgürlük idealinden vazgeçmesi asla mümkün olamaz. 

Anlaşılan o ki, AKP-MHP iktidarı aynı politikalarla aynı argümanlarla, aynı küvetteki suda ikinci kez yıkanmak istiyor. Aynı küvette ikinci kez yıkanmak sadece, o küvette yıkananları kirletir, başka bir işe de yaramaz. Bu vesile ile biz parlamento içinde veya parlamento dışındaki bütün muhalefet partilerini, demokrasi güçlerini, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, platformları, inisiyatifleri ve vicdan sahibi bütün yurttaşları Erdoğan’ın meşru yollardan elde edemediğini gayri meşru yollardan elde etmek isteyen bu darbeci zihniyetini ve despotik siyaset tarzını kınamaya ve mahkum etmeye çağırıyoruz. 

Hepsi bu kadar değil. Türkiye bu iktidarın saldırgan ve yayılmacı dış politikaları nedeniyle Suriye’de de büyük bir açmaz içindedir. 2011’den beri Suriye iç savaş girdabına boğuluyor. Bu girdabın anaforuna kendini kaptıran Türkiye bugün Suriye’de iç savaşın sona ermesi ve bir siyasal çözüm sürecine giden yolun önündeki en büyük engellerden biri haline gelmiştir. 

ÜLKENİN GELECEĞİ İPOTEK ALTINDA

Kürtlerin bir statüye sahip olmaması üzerine inşa edilmiş Suriye politikası, bir yandan Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde cihatçı çetelere hamilik yapan bir ülke konumuna düşürürken, diğer yandan ülkenin geleceğini ipotek altına almıştır.

Son Erdoğan Putin görüşmesinde İdlib ile ilgili kamuoyuna yansıyanlar bunun somut örneğidir. Bütün enerjisini Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için ABD ve Rusya arasında mekik dokuyarak tüketen, bütün imkanlarını iki en büyük silah tüccarı ülkeye seferber etmekte bir beis görmeyen bu anlayış ülkeyi büyük bir bataklığın içine sürüklemiştir. Türkiye Suriye’de izlediği Kürt karşıtı saldırgan politika nedeniyle siyasi ufkunu yok etmiş, yönünü kaybetmiştir. Buradan çıkışın ön koşulu kayıtsız ve şartsız olarak Suriye topraklarından çıkmak, kendi sınırlarına çekilmektir. Barışçıl bir bölge politikası eşliğinde Suriye halklarının kendi siyasi geleceğini belirleme hakkına saygılı olmaktır.

% 4'LÜK ARTIŞ KAMU EMEKÇİLERİYLE ALAY ETMEKTİR

ABD ve Rusya gibi büyük silah tüccarı ülkelere milyarlarca doları gözün kırpmadan veren bu militarist anlayış, söz konusu işçiler, emekçiler olunca kılı kırk yararak hesap yapıyor, işçilerin, emekçilerin insanca yaşayabilecekleri bir ücret artışı yapmamak için akıl almaz bahaneler uyduruyor. Bildiğiniz gibi kamu emekçilerinin 1 Ağustos’ta başlayan TİS görüşmeleri birkaç gün önce sona erdi. Hakem Kurulu TİS sürecini iktidarın önerdiği rakamlardan bir milim dahi şaşmaksızın sonuçlandırdı. 2020 için 4 artı 4, 2021 yılı için 3 artı 3 olarak belirledi. Bu artış sadaka ücreti dahi denilemeyecek kadar yetersizdir. Resmi enflasyonun % 16,65, gerçek enflasyonun yüzde 20’nin üzerinde olduğu bir durumda % 4’lük bir artış, hem kamu emekçileriyle alay etmek, hem de Türkiye gibi milyarlarca doları gözünü kırpmadan yandaş sermaye gruplarına ve silah tüccarlarına akıtan bir ülke için utanç vericidir.

Sırf şu kamuoyuna yansıyan ve buz dağının görünen yüzü bile olmayan kayyım yolsuzlukları bile bu iktidarın kamu kaynaklarını yandaşlara kepçeyle dağıtırken, emekçiye çay kaşığıyla vermeyi bile çok gördüğünün sade örneklerinden biridir.

Bütün basın toplantılarında yenilediğimiz iktisadi durumun genel panoramasına baktığımız zaman lira döviz karşısında % 40 oranından değer kaybetmiştir. Türkiye’de açlık sınırı 2100 lira, asgari ücret 2020 liradır. Türkiye’de bugün yoksulluk sınırı 6800 liradır. Kamu emekçisine yapılan ücret artışı % 4’tür, resmi enflasyon % 16,65’tir. Hakikat budur. İktidarın, bakanın söyledikleri içi boş laf ve yalandan ibarettir.

MECLİSİ TOPLANTIYA ÇAĞIRACAĞIZ 

HDP kayyım darbesine karşı TBMM’yi de bir olağanüstü toplantıya çağırma girişimine başlayacaktır. Yerel yönetimlere darbe yapıldığı, halkın seçme seçilme hakkının gasp edildiği bir durumda meşruiyetini halkın seçme ve seçilme hakkından alan meclisin Kayyım darbesine seyirci kalması kabul edilemez. Bu konuda grup yönetimimiz gerekli çalışmaları ve hazırlıkları yapıyor.