HDP Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı,  Afrin operasyonu ile AKP-MHP ittifakı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin kaderinin tek kişinin elinde olduğunu savunan Gaydalı, çözüm sürecini anımsatarak AKP-MHP ittifakının ‘savaş’ ittifakı olduğunu savundu.

Gaydalı, “İç politikada ne istersem yaparım mantığı dış politikada da nereyi istersem orayı alırım mantığına dönüştü. Her zaman son çare olan hatta seçenek dahi olmaması gereken yıkımlar ve savaşlar ilk seçenek hâline getirildi. İşte Halkların Demokratik Partisi de farkı burada ortaya çıkıyor. HDP'yle oturduğunuz masada barış, MHP'yle oturduğunuz masada savaş süreci var” dedi.

AKP hükümeti döneminde özelleştirilen kamu kurumlarını anımsatan Gaydalı, “Devleti şirket gibi yönetmeyi amaçlayanların devleti şirketlere teslim ettiği de net bir biçimde görülmektedir. Bu düşünce, toplumu daha da fakirleştirmiş, tütün üretiminden şeker pancarı üretimine kadar bütün tarımsal alanlarda çiftçi yalnız bırakılmıştır ama şu net bir biçimde görülmektedir ki bugün sokağın sesine kulak tıkayıp sarayın sesine kulak kesilenler ekonomik darboğazın asıl sorumlularıdır” ifadelerini kullandı.

Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Gaydalı, şu ifadeleri kullandı:

KAMU KURUMLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ

On altı yıllık AKP iktidarı döneminde neredeyse her şey özelleştirilmiştir. Kamuya ait 10 liman, 81 elektrik santrali, 40 tesis, 3.483 taşınmaz, 3 gemi, 36 maden sahası, araç muayene hizmetleri, TÜRK TELEKOM, TEKEL, TÜPRAŞ, ERDEMİR, İSDEMİR, ESGAZ, BURSAGAZ, Eti AŞ, Sümer Holding, SEKA, Divriği ve Hekimhan demir madenleri, İskenderun İSDEMİR, Ereğli ERDEMİR limanları, Antalya Limanı, Çeşme, Kuşadası, Trabzon, Dikili limanları, Amasya, Kütahya kamu lojmanları, turizm alanları, Adapazarı Şeker Fabrikası ve en son 21 Şubatta Resmî Gazete'de ilan edilen 14 şeker fabrikası olarak sıralayabiliriz.

EKONOMİ

Özelleştirmelerle toplum ile kamu arasındaki ilişkiler birer birer kayboluyor. Bu kayıp, toplumsal hayatın barışı, kamu refahının devamlılığı açısından bir yıkım yaratmaktadır. Devleti şirket gibi yönetmeyi amaçlayanların devleti şirketlere teslim ettiği de net bir biçimde görülmektedir.

Bu düşünce, toplumu daha da fakirleştirmiş, tütün üretiminden şeker pancarı üretimine kadar bütün tarımsal alanlarda çiftçi yalnız bırakılmıştır ama şu net bir biçimde görülmektedir ki bugün sokağın sesine kulak tıkayıp sarayın sesine kulak kesilenler ekonomik darboğazın asıl sorumlularıdır.

‘HDP'YLE OTURDUĞUNUZ MASADA BARIŞ, MHP'YLE OTURDUĞUNUZ MASADA SAVAŞ SÜRECİ VAR’

Kimse her şeyi bilecek kadar muktedir değildir fakat Türkiye'de hayata geçirilen her politika, her eylem bir kişinin dudakları arasında durmaktadır, devlet aklı tamamen kaybolmuş hâldedir. Bakıldığı zaman, bütün yetkiler tek bir kişide toplanmış durumda, bütün kararlar tek bir kişi tarafından alınmaktadır.

Bu kişi o kadar muktedir bir hâle getirildiği ki tek bir sözüyle rektörlük seçimleri kaldırıldı, belediye başkanları görevden alındı, TEOG sınav sistemi değiştirildi, Meclis İç Tüzük'ü değiştirildi, yardımcı doçentlik kaldırıldı. Bir stadyuma hangi ismin verileceğinden, Parlamentonun hangi saatlerde çalışıp kapanacağına, hangi yasaları görüşmesi gerektiğine kadar tüm kararlar bir kişi tarafından alınmaktadır.

İç politikada ne istersem yaparım mantığı dış politikada da nereyi istersem orayı alırım mantığına dönüştü. Her zaman son çare olan hatta seçenek dahi olmaması gereken yıkımlar ve savaşlar ilk seçenek hâline getirildi. İşte Halkların Demokratik Partisi de farkı burada ortaya çıkıyor. HDP'yle oturduğunuz masada barış, MHP'yle oturduğunuz masada savaş süreci var.

AFRİN OPERASYONU

Değerli milletvekilleri, bakın Afrin'de savaş tüm yıkıcılığıyla devam ediyor, yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Sivil ölümün olmadığı sürekli vurgulanmasına rağmen Türkiye dışında birçok kuruluş sivil ölülerin olduğunu açıklıyor. Bir yandan savaş politikası uygulamaya devam edilirken diğer yandan siyasi krizler de birbiri ardına geldi ve başta Türkiye-Amerika ilişkileri olmak üzere birçok ülkeyle Afrin hususunda ilişkiler gerildi. Türkiye'nin dış politikasında güvenilirliği ve etkisi her geçen gün biraz daha azalıyor.

Dışarıdan Türkiye'ye giderek artan bir oranda garip bir görüntü arz ediyor. Devletin bekasından bahsediliyor. Gerçek beka uluslararası görüşmelerin tutanak altına alınarak arşivlenmesiyle olur. Kapalı kapılar ardında yapılan gizli ikili, üçlü görüşmelerle olmaz çünkü söz uçar yazı kalır. Bu durum her şeyden önce bu ülkenin yurttaşlarına haksızlıktır.

Demokrat Haber/Ankara