Mehmet Emin Boyacıoğlu[email protected]

7 Haziran Genel Seçimleri'nde çeşitli çekinceleri olduğu için HDP'ye oy vermeyecek birçok Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı var. Bu çekincelerin bir kısmının kesinlikle tartışılmaya değer olduğuna inanıyorum. Keza HDP'nin barajı geçip geçmemesi Türkiye'nin (ve hatta muhtemelen Ortadoğu'nun) geleceğini etkileyeceği için, çekinceleri olan yurttaşların seçimlerde fevkalade kritik bir rol oynayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bu çekincelerin bir kısmına yönelik yorumlar yaptığım bu yazıyı yazmayı gerekli gördüm. Yazının sonunda ise sandık müşahitliği ve yurt dışından oy kullanma ile ilgili bilgiler paylaşacağım. Eğer değindiğim çekincelere sahipseniz ve sizi bu yazıyla HDP'ye oy vermeye ikna edemezsem, lütfen yine de sandık müşahidi olun ve hepimizin oylarına sahip çıkın.

1) "HDP'ye oy vermeyeceğim çünkü AKP ile anlaştı. HDP barajı geçerse AKP ile koalisyona girecek. Tayyip Erdoğan'ı başkan yapacaklar."

"Seni başkan yaptırmayacağız!" adeta HDP'nin seçim sloganı oldu. Adaylar mitinglerde, seçmen buluşmalarında bu cümleyi defalarca haykırıyor. HDP eylemleri, üzerinde bu cümle yazılı pankartlar arkasında yürüyen kalabalıklarla yapılıyor. Ancak "Kim olursa olsun, hiçbir siyasetçiye güvenmiyorum" derseniz, bunu anlarım. İçinde bulunduğumuz sistem bir burjuva demokrasisidir ve son derece yetersiz, son derece kısıtlayıcı  bir düzendir. Oy toplamak isteyene gerçek düşüncelerini, inançlarını, planlarını gizletir. Dürüst olanı, samimi olanı da kirletir. Ancak HDP'nin seçimlerden sonra çark edip AKP ile ittifak yapmasını (imkansız olmasa dahi) oldukça ihtimal dışı buluyorum. Sebebi de kesinlikle ideolojik veya romantik değil; oldukça pratik ve dolayısıyla şüphecileri ikna edeceğine inanıyorum.

HDP ile ilgili en genel algılardan biri bir "Kürt partisi" olduğu (ki bir sonraki madde bunun üzerine).  Bu iddia kısmen doğru. Evet, HDP, Kürt özgürlük mücadelesi geleneğinin meyvelerinden, uzantılarından biridir ve bileşenlerinin önemli bir kısmı bu geleneğin temsilcileridir. HDP'nin bir diğer bileşeni ise Türkiye solunun, devrimci geleneğin temsilcileridir. Bu iki grubun şöyle bir ortak özelliği var: Eyvalahları yoktur! Yani böyle bir seçmeniniz varsa onlara yalan söyleyemezsiniz. Yerine getirmeyeceğiniz vaatlerde bulunamazsınız. Bu politik bir intihar olur. Zira ne Kürtler ne de Türkiyeli devrimciler siz onları yüzüstü bırakırsanız buna sessiz kalır. Aksine, size ihanetinizin bedelini fazlasıyla ödetir, sizi bu riyakârlığı yaptığınıza fazlasıyla pişman ederler. Bunu da öyle "Tüh" deyip arkalarına yaslanarak, bir sonraki seçimlerde size oy vermeyerek yapmazlar. Size verdikleri temsiliyeti söke söke geri alırlar. Faşist hükûmetin ve paramiliter güçlerinin yapamadığını yapar, parti bürolarını başınıza yıkarlar. Kısacası HDP, AKP ile ittifak yapmaz, yapamaz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ve AKP kurmaylarının her fırsatta HDP'ye saldırıyor olması yine bu sözümona işbirliğinin bir paranoyadan ibaret olduğuna, aksine HDP'nin barajı geçme ihtimalinin AKP'lilerin ödünü kopardığına işarettir.

2) "HDP'ye oy vermeyeceğim, çünkü HDP bir Kürt partisi. MitinglerindePKK bayrakları sallanıyor, Abdullah Öcalan posterleri açılıyor, "Bijî Serok Apo!" sloganları atılıyor."

Milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatadaşı bunu kabullenmekte hep çok güçlük çekti, ancak PKK'yi destekleyen, Abdullah Öcalan'ı önder kabul eden milyonlarca başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. (Bu cümlede Türk ve Kürt ifadelerini kullanmaktan çekindim zira ayrım bu kadar net değil. Örneğin birçok Çerkes akrabam ilk kategoriye girerken birçok da Kürt olmayan Apocu tanıdım.) Birçoğumuzun koskoca bir halkın siyasi iradesini hiçe sayıyor olması kabul edilebilir bir durum değil. Ancak bu konuda kimseyi suçlamayı da doğru bulmuyorum. Hepimiz eğitim sistemi ve medya üzerinden yürütülen bir propaganda ile büyüdük. Görüşlerimiz ve inançlarımız, siyasi ve ekonomik iktidarın hegemonyası tarafından şekillendirildi. Yalanlara inandırıldık, dayanışmamız gereken insanlardan nefret etmeye itildik. Ancak artık bunu kırmanın zamanı geldi ve ben bunun filizlenmeye başladığına inanıyorum. Özellikle Gezi Direnişi süresince direnişçilerden duyduğumuz "Biz 40 senedir Kürt meselesini bu medyadan mı öğrenmişiz?" sitemi hafife alınacak bir farkındalık değildir.Bir direnişçinin şu sözleri hâlâ kulağımda çınlıyor: "Bizim dostumuz Türk ordusu, Türk polisi değil PKK'ymiş. (...) Türk olarak söylüyorum, Kürt kardeşlerime helâl olsun. (...) Doğru yapıyorlarmış."

Bunları söylemekteki amacım kimseyi Apocu yapmak değil. Şahsen ben de Apocu değilim, ancak ülkenin ve toplumun gerçeklerini öğrenmenin, kabullenmenin, aynı coğrafyayı paylaştığımız insanlardan korkmamanın, nefret etmemenin, onları hor görmemenin, onlara saygı duymanın, onlarla konuşabilmenin, tartışabilmenin, onlardan öğrenebilmenin, birlikte mücadele edebilmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de PKK'yi destekleyen milyonlarca Apocu var. Bunu inkâr etmek şu ana dek kimseye bir fayda sağlamadı, hiçbir zaman da sağlamayacak. Ancak birbirimize dokunmaktan, saygı duymaktan, dayanışmaktan, birlikte mücadele etmekten elde edeceğimiz çok çıkar var.

3) "HDP'ye oy vermeyeceğim, çünkü İslamcıları aday gösteriyor."

İnançlı olmayabilirsiniz. İslam dışında bir dinin inananı olabilirsiniz. Müslüman olabilirsiniz, fakat İslam anlayışınız HDP'nin aday gösterdiği Müslümanlardan farklı olabilir. Her halükarda aynı bir önceki maddede değindiğim gibi Türkiye gerçekliklerini idrak etmenin önemi burada da geçerli. Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. HDP, "dinsiz", "kâfir" yaftalarıyla oy kaybettirilmeye çalışılan bir parti. HDP'nin içinde Müslümanlar da, başka inançlara sahip olanlar da, benim gibi hiçbir inanca sahip olmayanlar da var. Aday gösterilen Müslümanların ise hem toplumda ciddi bir tabanı var  hem de ortalama Müslüman yurttaş ve milletvekillerinden çok daha özgürlükçü, çok daha eşitlikçi görüşlere sahipler.

Türkiye Cumhuriyeti'nin modern bir ulus-devlet olarak kuruluşundan beri, toplumun cumhuriyet ilkelerini benimseyen bir kesimi, bu ilkelerin tümüne ya da bazılarına uzak olan ve Müslüman kimliğini öne çıkaran kesiminden hazzetmedi, korktu, nefret etti ya da en hafif tabiriyle bu kesimi hor gördü. Bu süregelen bir sorun. Keza dinsizlerde de inançlılara yönelik bir tepeden bakma eğilimi olduğunu inkâr etmemek gerekir. (Elbette bunun zıddı da doğru ve aynı düzeyde rahatsız edici.) Ancak kendimizi eğitmemiz gereken birçok konudan biri de bu. Evet, bu ülkede herkes belli bir dönemde inançları yüzünden ayrımcılığa uğradı ve evet her inancın inananları hâlen farklı bağlamlarda, farklı biçimlerde, farklı düzeylerde ayrımcılığa uğruyor. Evet, inanç özgürlüğü toplumsal özgürlük ve eşitlik yelpazesinin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilmeli. Keza farklı inançlara sahip olan insanlar yine sınıfsal konumları, cinsiyetleri, etnik kökenleri ve birçok başka sebepten ötürü sömürülüyor, şiddete, ayrımcılığa uğruyor. Dolayısıyla inanç veya inançsızlık üzerinden yaşadığımız yarılma bize değil bizi sömürenlere yarıyor. Son olarak da belirtmeliyim ki Türkiye'de birçok bağımsız Müslüman oluşum son derece özgürlükçü, eşitlikçi, devrimci politikalar üretiyor, İslam'ın (ya da genel olarak dinin) doğası itibariyle muhafazakâr ve baskıcı olduğunu düşünenleri utandıracak işlere imza atıyor. Ramazan ayında örgütlenen, lüks otellerin önünde imece usulüyle hazırlanan "yeryüzü sofraları" bunun yalnızca bir örneği. Keza bu bahsettiğim gruplar yalnızca popüler olan, arada bir ana akım medyada duyduğumuz AntiKapitalist Müslümanlar ya da Devrimci Müslümanlar ile sınırlı değil. İrili ufaklı böyle birçok oluşum var ve bir dinsiz olarak bu beni oldukça heyecanlandırıyor.

4) "HDP'ye oy vermeyeceğim çünkü barajı geçemeyecek ve oyum boşa gidecek."

a) Maalesef bu kulağa kendini gerçekleştirebilecek bir kehanet gibi geliyor. HDP'nin barajı geçmesini istiyorsanız; savunduğu ilkelerin meclisteki temsiliyetinin ülke ve toplum adına yararlı olacağını düşünüyorsanız yapmanız gereken şey çok basit: HDP'ye oy vermek ve başkalarını da HDP'ye oy vermeye ikna etmek için seçim çalışması yapmak. Siz HDP'ye oy vermezseniz elbette HDP barajı geçemez.

b) HDP'yi kimi anketler barajın üzerinde kimi anketler barajın altında gösteriyor. "Nasıl olsa HDP barajı geçecek." diye rehavete kapılmak da "Nasıl olsa geçemeyecek." diye umutsuzluğa kapılmak da doğru değil. Birçok anket ya hükûmet destekli ya da kapitalist şirketler destekli araştırma kuruluşları tarafından yapılıyor. Tahmin edersiniz ki HDP'nin barajı geçmesi ne siyasi muktedirlerin ne de ekonomik muktedirlerin işine gelir. Dolayısıyla bu rehavet veya umutsuzluk onlara yarar. Anketlerin bizzat bir seçim propagandası malzemesi olarak kullanıldığını düşünüyor, sonuçları açıklanan kimi anketlerin gerçekten yapıldığından dahi şüphe duyuyor ve herkesi bu konuda uyarmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Gelin biz anketlerin dikkatimizi dağıtmasına izin vermeyelim ve bu seçimlerdeki kendi rolümüze odaklanalım.

c) Hiçbir oy boşa gitmez. Parlamenter demokrasi, siyasetin sınırlarını son derece dar çizer ve doğrudan, somut bir karşılığı olmayan her şeyi ehemmiyetsiz göstermeye yeltenir. Böylece sayıca azınlıkta olanların cesareti kırılır ve taviz vermeye, kendilerini hakkaniyetle temsil etmeyen güçlü bir odağa yanaşmaya itilirler. Halbuki her oy politik bir eylemdir ve bir mesaj iletir. HDP barajı geçemese dahi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının %9,5'unun HDP'ye oy vermiş olması muazzam bir mesajdır. Hem HDP'nin özgürlükçü ve eşitlikçi ilkelerinin toplumun hatırı sayılır bir kesimi tarafından benimsendiğini göstermesi hem de toplumun bu kadar büyük bir kesiminin mecliste temsil edilmeyişi üzerinden bu siyasi düzenin gayrımeşruiyetini teşhir etmesi açısından son derece önemlidir. Sadece seçimler özelinde değil, hayatımızın her anında yaptığımız ve yapmadığımız her şey, söylediğimiz ve söylemediğimiz her şey politik birer eylemdir. Düzen savunucularının cesaretimizi, umudumuzu kırmasına izin vermemeli, verdiğimiz her kararla politik eylemliliğimizi sürdürmeli ve tüm hayatımızı politik bir eylem olarak yaşamalıyız.

5) "Oy vermeyeceğim, çünkü temsilî demokrasiye, parlamenter sisteme inamıyorum."

Bu durumun HDP'yle bir alakası yok elbette, ancak temsilî demokrasiye, parlamenter sisteme inanmayan birinin ideolojik olarak en yakın olacağı partinin (ya da partilerden birinin) HDP olacağını düşünüyorum. Baştan söyleyeyim: BEN DE TEMSİLÎ DEMOKRASİYE, PARLAMENTER SİSTEME İNANMIYORUM! 7 Haziran'da önümüzde "HDP'ye oy verip bu politik düzeni devam ettirmek" ile "Devrim yapmak" seçenekleri olsaydı inanın ilkini bir saniye için bile olsun aklımdan geçirmezdim. Ancak durum bu değil ve HDP'nin mecliste olmasının hepimizin hayatında çok önemli, çok olumlu, pratik getirileri olacak.

HDP'nin mecliste olduğu bir ülke, birçok ezilen, ötekileştiren, sömürülen yurttaş için daha yaşanılır bir ülke olacak. Elbette mükemmel bir ülke, ideal bir düzen olmayacak. Ancak HDP meclise girerse Soma'da katledilen işçilerin, direnişteki emekçilerin, tecavüzcüsünü öldürdüğü için müebbet hapis cezası verilen Nevin Yıldırım'ın, Gezi Direnişi'nde öldürülen, sakat bırakılan, dayak yiyen, işkenceye maruz kalan nicelerinin, tüm ezilenlerin, sömürülenlerin, ayrımcılığa uğrayanların sesi olacak. HDP'ye oy vermemenin bencilce olduğuna, sınıfsal konumu, etnik kökeni, inancı, siyasi duruşu, cinsiyeti, cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi, mesleği ve birçok başka sebeple mağdur edilenlere haksızlık olacağına inanıyorum.

7 Haziran'da HDP'ye oy vermeyecekseniz ne yapacaksınız? HDP'ye oy vermediğiniz bu zamanı nasıl değerlendireceksiniz? Meclisi mi yıkacaksınız? Kapı kapı dolaşıp devrimci propaganda yapacak, insanları bizzat ekonomik ve siyasi düzeni değiştirmek için mücadele etmeye mi ikna edeceksiniz? Bir komün kurup devletten bağımsızlığınızı mı ilan edeceksiniz? Cevabınız hayırsa lütfen HDP'ye oy verin. Cevabınız evetse, sabah biraz daha erken kalkıp HDP'ye oy verin; sonra bu devrimci eylemliliğinize devam edin. HDP'ye oy vermek sizi reformist, konformist, işbirlikçi yapmaz, devrimciliğinize, radikalliğinize halel getirmez. Devrimci, radikal siyasetinizi yaparken bir yandan da gündelik hayatı daha yaşanılır hale getirmeye, insanların hali hazırda çektiği acıları azaltmaya çalışmakta bir beis yoktur. Keza HDP'de örgütlenip HDP'lileri de dönüştürebilir, hayalini kurduğunuz toplumsal dönüşümü HDP içinde de filizlendirebilirsiniz. HDP, bunu yapabileceğiniz belki de yegâne partidir.

6) "HDP'ye oy vermeyeceğim çünkü ezilen, ötekileştirilen bir grubun üyesiyim; kimliğimin politik mücadelesini veriyorum ve HDP'den hak ettiğim desteği alamıyorum; HDP tarafından yeteri kadar temsil edildiğimi düşünmüyorum."

Haklısın. İşte sisteme lanet etmemiz için bir sebep daha... Eğer burjuva demokrasisi ile yönetilmiyor olsaydık, Türkiye'de bu utanç verici %10'luk seçim barajı olmasa idi emin ol sen HDP'den hakkın olan o desteği alırdın. Maalesef bu sistem onursuzlaşmamız üzerine kurulu, nitelik değil nicelik üstüne kurulu, mecliste temsiliyet istiyorsak oy kaybettirecek şeyleri söyleyemememiz üzerine kurulu. Bu açıdan HDP'yi eleştiriyorum. Demirtaş'ın Ermeni Soykırımı konusundaki açıklamasından sonra çark etmesi beni hayal kırıklığına uğrattı. HDP'nin seks işçilerini yeteri kadar savunduğunu düşünmüyorum. Seçilebileceği bir yerden LGBTİQ milletvekili adayı gösterilmemiş olmasının büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Cinsiyet kimliklerine ve cinsel yönelimlere özgürlük konusundaki parti politikasını tatmin edici bulmuyorum. Hayvan haklarına değinilmesine rağmen bu vurguyu da yetersiz buluyorum. Demirtaş'ın faytona binmiş olmasının kabul edilemez olduğunu düşünüyorum. Ancak biliyorum ki HDP kendimizi dinletebileceğimiz, hesap sorabileceğimiz, özeleştiri verdirebileceğimiz, değiştirebileceğimiz, dönüştürebileceğimiz, geliştirebileceğimiz tek parti. Özgürlük ve eşitlik yelpazesini genişletme potansiyeli olan, bugün kapsamadığı politik mücadeleleri yarın kapsaması kuvvetle muhtemel olan tek parti.

Sonuç

HDP'nin mecliste olduğu bir Türkiye özgürlüğe, eşitliğe, adalete inanan herkes için daha yaşanılır bir ülke demektir. Dolayısıyla baskıya, zulme, sömürüye, korkuya karşı mücadele eden herkesin HDP'nin meclise girmesi için elinden geleni yapması gerektiğine inanıyorum. Ancak eğer sizi bu yazıyla HDP'ye oy vermeye ikna edemediysem dahi sizden rica edeceğim iki şey daha var:

1) Lütfen sandık müşahidi olun! 7 Haziran'da daha önemli bir işiniz yok! Yapabileceğiniz daha iyi, daha faydalı bir şey yok! Evet, biraz zahmetli. Evet, son derece sinir bozucu bir deneyim olması muhtemel. Evet, berbat insanlarla uğraşmak zorunda kalabilirsiniz, ama sandık müşahitliği seçimlerde hayati önem taşıyor. Özellikle "karışık" bölgelerdeki müşahitlikler çok mühim. Bir sandıkta müşahit olmak için o sandıkta oy kullanıyor olmanız elzem değil. Dolayısıyla oyunuzu erkenden kullanıp müşahidi olduğunuz sandığa gidebilirsiniz. Mümkünse müşahidi olduğunuz sandıktaki oylar sayıldıktan sonra İlçe Seçim Kurulu'na gidip oyların sisteme geçirilme sürecinde de bulunun. Her aşamada hile yapılması muhtemel ve yapılacaktır. Buna engel olmak bizim elimizde.

HDP'nin sandık müşahidi olmak için: http://barajlariasdagel.org/gonullu/index.htm

Bağımsız sandık müşahidi olmak için: http://sandik.oyveotesi.org/users/sign_up

Oy ve Ötesi Derneği'nin Müşahitlik Eğitimi Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=ICkGFg7jqt0

(Oy ve Ötesi Derneği, sandık başındaki görevinizi layığıyla yerine getirirseniz İlçe Seçim Kurulu'na gitmenizi talep etmiyor, o aşamada oluşabilecek hilelerin farklı yollarla tespit edilebileceğini ifade ediyor.)

2) Yurt dışında yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan tanıdıklarınıza bu seçimlerde oy verebileceklerini hatırlatın! Eğer ikametleri yaşadıkları yerde gözüküyorsa ve ikametlerini 27 Mart'tan önce aldırdılarsa konsolosluk ve büyükelçiliklere giderek oy kullanabilirler. Randevu sistemi yoktur. Oy vermek için başlangıç tarihi ülkelere göre değişiklik göstermekte, ancak bitiş tarihi her yerde aynı, 31 Mayıs'tır. Elbette muhtemel bir yığılmadan kaçınmak ve bürokrasinin dolambaçlarına hazırlıklı olmak için erken gitmenizi öneririm. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı nüfusun yoğun olduğu birçok ülkede oy verme işlemi çoktan başladı.

Hem yurt içi hem yurt dışı seçmen kütüğü sorgulaması için: https://secmen.ysk.gov.tr/ysk/index.html

Ülkelere (konsolosluk ve büyükelçiliklere) göre oy kullanma tarihleri: http://www.ysk.gov.tr/ysk/content/conn/YSKUCM/path/Contribution%20Folders/SecmenIslemleri/Secimler/2015MV-SandikKurulacakUlkeler.pdf

Not 1: Yazıda herhangi bir yanlış bilgi görürseniz lütfen benimle iletişime geçin. Yazıyı seve seve günceller ve hatamı düzeltirim.

Not 2: Değinmediğim önemli bir çekince varsa ya da açıklamalarım sizi tatmin etmediyse de benimle iletişime geçebilirsiniz. Bu konuda sizinle tartışmaktan büyük keyif duyarım. Yazıya da daima ekleme yapabilirim.