Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasına yönelik yazılı açıklama yayımladı.

Açıklamada, “Göreve getirildiği günden bu yana görevi dışında her şeyi yapan Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığını adeta “Muhalefetle Mücadele Bakanlığına” dönüştürmüştür. Sokağa çıkma yasağı kararının alınış ve uygulanış şekliyle de, toplum sağlığı gibi hayati bir konuda tüm basiretsizliğini gözler önüne sermiştir. Burada söz konusu olan basit bir hata veya öngörüsüzlük değil, milyonların hayatını tehlikeye atan, toplum sağlığını hiçe sayan ve binlerce insanın ölümüne yol açabilecek vahim bir aymazlıktır. Önce bu tutumunu savunmaya çalışan Soylu, felaketin çıplaklığı karşısında geri adım atmış, suçlu olduğunu ve süreci yönetemediğini kabul etmiştir. Bu itirafı, istifa mektubunda da tekrarlamıştır. Aslında yapılması gereken. İçişleri Bakanı’nın istifa etmesi beklenmeden görevden alınmasıydı” denildi.

HDP MYK’sının açıklaması şu şekilde:

Korona salgınıyla birlikte artan yönetim krizi en son 10 Nisan Cuma günü ilan edilen yöntemsiz sokağa çıkma yasağının yarattığı panik haliyle zirveye ulaşmıştır. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gelen tepkiler üzerine istifa ettiğini açıklamış, ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi’nden yapılan yazılı açıklamayla istifasının kabul edilmediği bildirilmiştir.

Bu gelişmelerin tamamı AKP iktidarının içine düştüğü siyasi zafiyeti bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Göreve getirildiği günden bu yana görevi dışında her şeyi yapan Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığını adeta “Muhalefetle Mücadele Bakanlığına” dönüştürmüştür. Sokağa çıkma yasağı kararının alınış ve uygulanış şekliyle de, toplum sağlığı gibi hayati bir konuda tüm basiretsizliğini gözler önüne sermiştir.

Burada söz konusu olan basit bir hata veya öngörüsüzlük değil, milyonların hayatını tehlikeye atan, toplum sağlığını hiçe sayan ve binlerce insanın ölümüne yol açabilecek vahim bir aymazlıktır. Önce bu tutumunu savunmaya çalışan Soylu, felaketin çıplaklığı karşısında geri adım atmış, suçlu olduğunu ve süreci yönetemediğini kabul etmiştir. Bu itirafı, istifa mektubunda da tekrarlamıştır. Aslında yapılması gereken. İçişleri Bakanı’nın istifa etmesi beklenmeden görevden alınmasıydı.

Bu yapılmadığı gibi, istifa da kabul edilmedi. Soylu’yu görevde tutan, istifayı kabul etmeyen Saray, bütün bu süreçteki sorumluluğu üstelenmiş ve yaşanan beceriksizliğin kaynağı olduğunu açıkça göstermiştir.

Baskı, yasak ve keyfilikle ülkeyi yönetmekte ısrar eden iktidar, her geçen gün daha büyük krizlere yol açmakta, son örnekte de görüldüğü gibi toplumun varlığını tehlikeye atmaktadır. Toplumun tümüne yönelik böylesine yaygın ve derin bir tehdit karşısında insanlara güven vermek yerine korku ve panik yaratmakta, böylece halkın geleceğe kaygıyla bakmasının, yarınından umutsuz olmasına temel sebebi haline gelmektedir.

İçişleri bakanı, Cuma gecesi ilan edilen sokağa çıkma yasağının Erdoğan’ın talimatlarıyla alındığını ifade etmesine karşılık, istifa mektubunda yasaktan kendisini sorumlu tutmaya çalışması Erdoğan’ı temize çıkarma hamlesidir. Halk sağlığını hiçe sayan, adeta salgını yaygınlaştıran bu beceriksiz ve sorumsuz yaklaşımların yarattığı krizin temel sebebi Saray yönetimi ve onun talimatlarını yerine getiren İçişleri Bakanlığıdır. Bunu da fırsatçılıkla değerlendiren, Soylu’nun istifasını bile bir siyasi şova çevirmeye çalışan iktidar anlayışı yaşadığı siyasi iflası gizleyemeyecektir.

Hiçbir öneriyi dikkate almayan, toplumun hiçbir kesimiyle ortaklaşmayan, siyasi geleceğinden başka bir şey düşünmeyen iktidarın içine düştüğü bu acizlik, istifa meselesiyle bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Ortada aynı zamanda çok ciddi bir siyasi sorumluluk ve suç vardır. İktidar bir bütün olarak bu sorumluluğun hesabını vermelidir. Halkın sağlığıyla oynayan bu pratik aynı zamanda yargılanmalıdır.