Bakanlar Kurulu’na Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gerektirdiği düzenlemelerin yapılabilmesi için Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmesini öngören tasarı HDP’nin tepkisini çekti.

HDP tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerini protesto ederek toplantıyı terk etti.

AKP milletvekillerinin oylarıyla komisyonda jet hızıyla kabul edilen tasarı, sadece saatler sonra Genel Kurul’a getirildi. HDP, Seçim sürecinde Bakanlar Kurulu’nu neredeyse sınırsız yetkiyle donatacak tasarıya muhalefetini Genel Kurul’da da sürdürdü.

Tasarı üzerine söz alan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, şunları söyledi:

Bu tasarının buraya geliş sürecine bakalım: 8 Mayıs’ta gece yarısı verildi söz konusu tasarı, 10 Mayıs saat 10:00’da Plan Bütçe Komisyonu’na geldi. Dün saat 19:00'da komisyona gitmesi önerilmişti. Tsarı Komisyon üyeleri tarafından kopyalanamayacağı için bu sabaha bırakıldı. O kadar aceleydi ki. Bunu iç tüzüğe aykırı olduğunu defalarca ifade etmemize rağmen sözlerimiz dikkate alınmış gibi yapıldı, karşılık bulmadı.

BU ACELE NEDEN

Bu sabah sınırlı sürede partiler görüşlerini ifade ettiler. Muhalefet şerhi için 10 dakika verildi. Niye bu kadar acele ediyoruz? Ne götürecek, ne getirecek? Türkiye’den saklanan ne ve neden bugün? 

Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum adı altında Parlamento'nun çıkarması gereken kanunlar neden Bakanlar Kurulu’na devrediliyor. Bu iktidarın ne kadar panik atak halinde olduğunun göstergesi. Panik seçim dedik ama bu kadar olduğunu biz bile öngöremedik. 

Bu aslında bir suç. Anayasa’da açık hüküm var. Yeni ifadeyle Anayasa’yı ihlal suçu. 309. madde “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler hapis cezasına çaptırılır” der. Biz yasama organının üyeleriyiz. Bizim yapmamız gereken kanunlar hükümete veriliyor. Bu suça neden ortak olalım? 

309. madde, “cebir ve şiddet içeren” de der. Cebir ve şiddete de takılmayın. Hukukta çok geniş yorumlanır. İlla fiziki şiddete gerek yoktur. Menderes dönemini hatırlatırım. Şu anda cebir yok mu? Parlamento'nun 10 milletvekili hapishanede değil mi? Anayasa değiştirip sonra erken seçim yapıp, seçim döneminde Cumhurbaşkanı adayını cezaevinde tutup eşit yarış koşullarını ortadan kaldırmak cebir değil mi? 

Dün Ankara Cumhuriyet Başsavcısı istifa etmiş, milletvekili aday adayı olmuş sonra konuşmuş; özetle şunu söylüyor. “Hitler hakimlere şu talimatı vermişti: benim size birebir talimat vermeme gerek yok, siz konu hakkında ne düşündüğümü tahmin edin ona göre yorumlayın”. Diyor ki Başsavcı, “şu anda yargı aynen bunu yapıyor. İktidar, Cumhurbaşkanı’nın rahatsız olmayacağı kararlar veriyor.” Tablo bu kadar vahim, bu kadar korkunç. 

24 Haziran seçimlerinden önce hala yürürlükte olan KHK sistemi son kez kullanılıyor. Bu düzenleme Cumhurbaşkanı seçilip yemin ettiği tarihe kadar yürürlükte kalacak. Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma yetkisi veriliyor. Niye şimdi yapıyoruz? Niye Bakanlar Kurulu’na veriyoruz? 

BİZE 'YETKİ BAKANLAR KURULU'NA DEVREDİN' DENİYOR

Yasa koyucu bu yetkiyi Meclis’e vermiş. “Anayasa değişikliğinin yayımı tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde TBMM kanuni düzenlemeleri yapar” demiş. Yani Anayasa değişikliğinde demiş ki “sen yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine göre 6 ay içinde uyum yasalarını çıkarmak zorundasın”. Anayasa devletin, hükümetin hepimizin görevinin kaynağını aldığı dayanak. Eğer biz ya da hükümet meşruiyetimizi Anayasa’dan almazsak çeteden farkımız olmaz. 

Biz Anayasa’ya uymak zorundayız. Anayasal düzenin getirdiği şartları kabul ederek vekillik yapıyoruz. Ama şu anda bu tasarıyla bize diyorsunuz ki, “6 ay içinde yapamam, gereken süreyi kaçırdım, Meclis’e getiremem, erken seçim kararı da aldım, gelin oy verin, yetkinizi Bakanlar Kurulu’na devredin”. Nerede kaldı kuvvetler ayrılığı? Kuvvetler ayrılığı ilkesi o kadar hayatidir ki denge ve denetleme olmazsa, kuvvetler ayrılığı olmazsa demokrasi yoktur. Bu nedenle şu anda demokrasi kavramını kullanma lüksüne sahip değiliz.

Yetki neden Cumhurbaşkanı’nın yemin ettiği güne kadar geçerli olacak. O boşlukta ne olacak. Diyelim ki 23 Haziran gecesi “seçimleri iptal ettim” dedi. Ya da seçim olur, “yeterli oy çoğunluğu sağlayamadım, iptal ettim” diyebilir. “Seçim sonuçlarını beğenmedim” diyebilir. 7 Haziran’da bunu yaptı. 

ANAYASA KOMİSYONU'NUN YETKİSİ GASP EDİLDİ

Bir de bunu Plan Bütçe Komisyonu değerlendirdi bir de. Yetki kanununun Plan Bütçe Komisyonu ile ne ilgisi var. Hadi diyelim değiştirilecek binlerce yasanın bir bölümü plan bütçeyle ilgili ama hepsinin üstünde Anayasa Komisyonu var. Sayın Şentop bence isyan edin. Siz Anayasa Komisyonu Başkanısınız, sizin ruhunuz duymadan yetkiniz gasp edildi. Plan Bütçe’ye birkaç saat içinde geldi ve her şey lağvedildi. Yapıyorsanız bari usturuplu yapın Anayasa Komisyonu’na götürün önce. Bize deniyor ki, “üzgünüz böyle yapmak zorunda kaldık”. 80 milyon yurttaşın geleceği söz konusu. Diktatörlükle mi demokrasi ile mi yaşayacağız meselesi bu. 

Bizim güvenmemiz için iktidar yetkilileri tek bir gerekçe versin bize. Biz neden güvenelim. Arkadaşlarımızın cezaevinde olmasına mı güvenelim, kayyum atamalarına mı güvenelim. Sistematik işkencelere mi güvenelim? Güvenmemiz için hiçbir sebep yok. Güvenmiyoruz. 

Bu yetkiyi Bakanlar Kurulu sadece uyum yasaları için kullanmayacak. Elinizi vicdanınıza koyun. Burada OHAL ilan edilirken OHAL’i devlet kendine ilan etti dediniz. Ama OHAL vatandaşın hayatını cehenneme çevirdi. Seçimlere giriyoruz. Adil yarış yok. Şırnak’ta, Hakkari’de komutanlar gidip köylülerden oy istiyor, Oy vermezseniz başınıza gelecekleri biliyorsunuz diyor. Hükümet kötü bir hükümet. Kötülüğü kolektif cezalandırma amacıyla kullanıyor. Her gün kötülük üretiyor. Kötülük sadece sıradanlaşmıyor, kötülük üzerine iktidar kuruluyor. 

AKP HÜKÜMETİ AÇIKÇA HİTLER FAŞİZMİNİ ÖRNEK ALIYOR

Cumhurbaşkanı seçimden sonra yemini 3 ay etmezse ne olur? “O arada istediğim düzenlemeleri yaparım” diyebilir. Bunu engelleyecek hiçbir şey yok. Bu tasarı tek adam rejiminin demosudur. Bu faşist bir rejim inşa etmenin pilot çalışmasıdır. 

Hitler’in sadece ruhu değil pratiği de geldi. Almanya tarihinde Parlamento yetkilerinin hükümete verilmesini öneren kanun bir dönemeçtir. 1933’te onaylanan yasa 5 maddeden oluşuyordu. Meclis her bakımdan devre dışı bırakılıyordu. Tesadüfe bakın ki o zaman da 3’te 2 çoğunluk aranıyordu.  Yasaya karşı çıkan 2 muhalefet partisinin 201 milletvekili bulunuyordu. Çoğunluğun tutturulabilmesi için 15 milletvekilinin oylama dışında tutulması gerekiyordu. Meclis’te olmayan iktidar milletvekillerinin de oylarının kabul edilmesine karar verildi. Yine tesadüfe bakın ki milletvekilliği düşürülen milletvekilleri oylamaya katılmadı. Sonuçta yasa kabul edildi. O dönem Hitler hükümeti çok önemli yetkilerle donatıldı. Şu anda Almanya kendi tarihini utançla anıyor. Siz bu felaketler zincirinin neyini örnek alıyorsunuz. Anayasa suçu işliyorsunuz.

Faşizm tarihe gömüldü. Sizin bu anlayışınız da tarihin en karanlık sayfalarında yer alacak. 16 yıllık iktidarda bir karabasan yarattınız. Halk barış eşitlik konusunda destek sunmuştu size. Şu anda da bu taleplerinden dolayı çok güçlü bir sesle “yeter” diyor. AKP hükümeti açıkça Hitler faşizmini örnek alıyor. Bu kadar benzerlik olur. Vekil tutuklamaları, devamsızlıktan düşürmeler. Halk artık “yeter” diyor.