Meclis’te konuşan HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, dün görülen Figen Yüksekdağ duruşmasının öncesinde ve sonrasında yaşanılan engellemelere dikkat çekerek, “Siyasetçilerimizin yargılanırken karşısında bulunan yargının ne kadar siyasallaşmış bir yargı olduğunun göstergelerinden biriydi” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, gündemdeki konulara ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

dihaber'de yer alan habere göre, Yıldırım’ın gündeminde dün görülen Figen Yüksekdağ’ın duruşması, CHP’nin Adalet Yürüyüşü gibi başlıklar vardı. 

Yıldırım ilk olarak açlık grevi eylemi 119’uncu gününe giren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumuna değinerek, “Ülkeyi yönetenler bu iki gencimizin ölümünü bekliyor. Biz bu meselenin artık siyasi iktidara bırakılmaması bütün muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları başta olmak üzere herkesin harekete geçmesini istiyoruz. An meselesidir, birinin ya da ikisinin yaşamını yitirdiği haberiyle tarihe yazılmak istemiyoruz. Çok net ertelenemez meşru talepleri var. Bu gençler neden görevden alındıklarını bilmiyorlar. Onlara ihraç edildiklerine dair tebliğ edilen iki cümlenin dışından hiçbir gerekçe yok” ifadelerini kullandı. 

‘DÜN YARGININ SİYASALLAŞTIĞI BİR KEZ DAHA GÖRÜLDÜ’

Yüksekdağ’ın dün ilk kez hakim karşısına çıktığını ifade eden Yıldırım, şunları söyledi: “Bütün kadınların onurunu nasıl savunduğunu ortaya çıktı. Onurlu bir başkan olmanın örneklerini mahkeme karşısında büyük bir olgunlukla savunmuştur. Bütün engellemelere rağmen daha büyük bir salon varken 300 kişilik bir salona duruşma hapsedildi. Araçlarla gelmek isteyenlerin araçlarının bağlanması ya da kent girişinde durdurulması, avukatların yine aynı uygulamaya tabi tutulması yine duruşmayı takip etmek için Avrupa’dan gelen 20’nin üzerinde gözlemcinin duruşma salonuna girişi engellendi. Bu bile başlı başına siyasetçilerimizin yargılanırken karşısında bulunan yargının ne kadar siyasallaşmış bir yargı olduğunun göstergelerinden biriydi. Bunu gördük.” 

‘BELGE OLMADAN YASAK UYGULANIYOR’

Yıldırım, duruşma öncesi Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde yapılmak istenen açıklamanın da engellendiğini aktardı. Tüm bu engellemeler karşısında kendilerine yazılı bir kararın tebliğ edilmediğini kaydeden Yıldırım, “Talimat var, belge var mı? Yok. Peki, kim talimat verdi? ‘Söyleyemeyiz.’ Bu ülke bir muz cumhuriyeti mi? Yazılı bir belge olmadan uygulanan yasaklar ne kadar hukukidir. Bu ülkeyi yönetenler böyle bir ülkeyle gurur duyabilirler; ama biz böyle bir ülke gerçekliğinden gurur duymayacağız” diye konuştu. 

Ankara Valiliği’nin Kızılay ve çevresine ilişkin olarak almış olduğu süresiz yasak kararını da değerlendiren Yıldırım, “Siz siyasi rakiplerinizin toplum tarafından kabul görmesinden ne kadar korktuğunuzu ifade ediyorsunuz. Siz bütün medyayı doğrudan kopuk yalanlara dayalı siyasetinize bütün toplumun inanması için yaparsınız. Böyle bir yasağın olduğu dünyanın neresinde görülmüştür. Yüksel Caddesi’ndeki etkinliklerde polis şiddeti dışında kimin burnu kanadı” dedi. 

"TEK ÖLÇÜ BYLOCK OLABİLİR Mİ?"

Dün Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin “Bylock kullanan milletvekili bakan yoktur” ifadelerine de değinen Yıldırım AKP'li vekilleri kastederek, “Bakın göreceğiz o 317 milletvekili içerisinde milletvekilliği sona erdikten sonra Bylock iddiasıyla tutuklanacaklar olacaktır. Bir örgütle iltisak sadece Bylock’a mı indirgenir. Bugüne kadar tutuklananlar sadece Bylock nedeniyle mi tutuklandı? AKP içerisinde 317 milletvekili içerisinde Fetullah Gülen’i savunmamış, onunla ilgili hiç yazmamış bakan, başbakan milletvekili yok mu? Tek ölçü Bylock olabilir mi? Bu açıklamanın durup dururken yapılıyor olması birilerinin dibinin çok ıslak olduğu anlamına gelmektedir” şeklinde konuştu. 

‘İÇ TÜZÜK ÜLKENİN YARISINI DIŞLAYARAK OLMAZ’

Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yıldırım, HSK’nin yaz kararnamesine ilişkin, “Geriye dönük açığa da alınsalar sürgün de edilseler yapmış oldukları hukuksuzluklar yanlarına kar kalıyor” yanıtını verdi. 

İç tüzük değişikliği tartışmalarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Yıldırım, “Yapılan hazır taslağı muhalefete dayatmaktır. Bu bir uzlaşma arama değildir. Daha komisyona gelmeyen değişikliğin iki parti arasında tartışılıyor olması siyasi etik açısından problemlidir. Bu ülkenin yarısını dışlayarak böyle bir değişiklik olmaz” dedi.

‘İKTİDARIN GÖREVİ ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜN GÜVENLİĞİNİ ALMAKTIR’

Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin “provokasyon” tartışmalarının da yöneltildiği Yıldırım, “Sayın Kılıçdaroğlu yürüyor ama toplumun farklı kesimlerinden destek verenler var. Destek verdiğini beyan eden bir FETÖ’cü, DAİŞ’li görmedim. Olmayan bir şey üzerinden tartışıyorsunuz. Hükümete düşen görev bu yürüyüşün güvenliğini almaktır. Tedbirler alınmadığı için bu yürüyüşün başına bir iş gelir, birinin burnu kanarsa bunun sorumlusu siyasi iktidar olacaktır” dedi.