HDP Ankara Milletvekili Sırı Süreyya Önder Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Belediye başkanlarının istifaya zorlanmasıyla ilgili konuşan Önder, "Devletin valilerini, devletin bütün güvenlik kurumlarını, yargısını kendinize kul köle ettiniz. Belediye başkanları bile kendileri olamıyor. Biz kayyımdan şikâyet ediyorduk, vallahi artık kayyım demeyeceğiz. Kendi partinizin belediye başkanı çıkıyor, "Ailemi tehdit ettiler" diyor. Bu, siyaset değildir, bunun literatürde bir tane adı vardır, ona da "zorbalık" denir" diye konuştu

Önder'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Ben bugün itibarsızlaştırılan, barış ve müzakere süreçlerini yürüten heyetin üyelerinden birisiydim. Hayatımızın en onurlu işleri arasındadır. Birçok kesimle görüşüyorduk. En temelden karşı çıkan bile son tahlilde kaygılarını belirtip "İyi bir şey yapıyorsunuz, inşallah finale ulaştırabilirsiniz." diyordu. Bugün, ağzını açan herkes bir savaş diliyle ve onun argümanlarıyla konuşuyor. Buradan bir yola varılmış olsaydı, dünyada bir tane örneği olurdu, ülkemizde bunu gösterecek bir karine olurdu. Yok. 

Ana muhalefet sözcüsü sayın grup başkan vekili bir çağrı yaptı, "bir komisyon kuralım" dedi. Bunu destekliyoruz ama buna da gerek yok. Yasa yaptık hep birlikte. Onun alt yönetmelikleri çıkarılamadı, çıkarılmadı. Bu, hükûmetin bir sorumluluğu, vebali ve suçudur. Şu hâle bakın, Meclis dediğimiz yer artık bir televizyon stüdyosu işlevinde. Burası, dışarıda kısıtlanan sesimizi, halkla paylaşabileceğimiz bir kürsü. Bunun ötesinde hiçbir işlevi bırakılmamış. 

Alın OHAL'i, alın bugün getirilen torba yasa tekniğini, bu Hükümetin elinde bir taşı bir taşın üstüne koyabilecek imkân ve yeteneği kalmaz. Kalsa başka türlü davranırdı. OHAL'le ülke idare etmek hüner midir? İstisna bir şeyi yıllara yayılan ve ne zaman biteceği de belli olmayan bir şekilde bir yönetim enstrümanı olarak kullanmak siyasetçilik midir? 

Bu kadar Osmanlı'dan bahsediyorsunuz; 15 tane adamıyla bütün Mısır'ı on beş yıldan fazla idare etmiş bir anlayış nerede? Bir de sizin anlayışınıza bakın; devletin valilerini, devletin bütün güvenlik kurumlarını, yargısını kendinize kul köle ettiniz. Belediye başkanları bile kendileri olamıyor. Biz kayyımdan şikâyet ediyorduk, vallahi artık kayyım demeyeceğiz. Kendi partinizin belediye başkanı çıkıyor, "Ailemi tehdit ettiler" diyor. Bu, siyaset değildir, bunun literatürde bir tane adı vardır, ona da "zorbalık" denir. 

İSRAİL TOHUMU ALIRKEN YERLİLİĞİNİZ, MİLLİLİĞİNİZ AKLINIZA GELMİYOR

"Allah'ımıza hamdolsun, safkan Türk otomobili yaptık" diyor. Herhalde Cenab-ı Hak kendine bir tek bunun için dua edileceğini hesaba katmamıştır. Sonra grup başkan vekili düzeltti: "Yerli ve milliyi kastetti" dedi. Yerli ve milliyse buğday bu topraklardan bütün dünyaya neşet etmiş. Mezopotamya'nın buğdayı, Kastamonu'nun siyez buğdayı; dünyada eşi menendi bulunmayan sadece Anadolu'ya özgü 2 buğday türü. Peki, bugün var mı? Yok. Meksika'nın tohumunu, İsrail'in tohumunu alırken yerliliğiniz, millîliğiniz aklınıza gelmiyor. Bugün sarayda elhamdülillah yerli otomobil, safkan otomobil yapılmış, buradan da şükür duasına çıkılıyor. Bu mudur kabiliyet, bu mudur yönetim şekli?

Yerli ve milli arayacaksanız bu ülkede şeker pancarını, tütünü, buğdayı kısıtlayan yasaları alıp elinizin tersiyle bir kenara atacaktınız. Bugün Adıyamanlı kan ağlıyor. Bir toprakta kendinin ne ekeceğine başkaları karar veriyorsa orada yerli ve millilikten bahsedenin alnını bile karışlamazlar.

AKP'li milletvekili olmanın şartlarını da çok aza indirdiniz. Kimin geçmişinden şüphesi varsa "Elhamdülillah Reis" diyor hemen arkasından kulislere geçiyor. Bununla demokratik de olunamaz, bununla bu memleketin sorunlarına çare bulunmaz, yerli ve millî hele hiç olunamaz. 

Yerli ve millî olacaksanız, bu topraklarda tarihi sizden çok daha kadim olan bütün halklarla, inançlarla barış içinde bir arada ortak bir geleceğe yürümenin yollarını arayacaksınız ki ben size yerli diyeyim. Şimdi, size söylenecek tek şey yersizliktir. Bununla müsemmasınız.

Demokrat Haber