Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında partilerinin kapatılmasına ilişkin yürütülen tartışmalara ve güncel gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. HDP’nin kapatılmasına yönelik MHP’den gelen açıklamalara ve yürütülen tartışmalara değinen Oluç, “Gerek görsel gerek yazılı medyada HDP’den temsilciler olmaksızın, kapatma davası tartışılıyor. HDP’nin görüşleri alınmaksızın kapatma davası konuşuluyor. Bu konudaki görüşlerimizi bizim görüşlerimizi almadan tartışanlara iletmek istiyoruz” dedi.

‘ANAYASA İHLAL EDİLİYOR’

MHP’nin Cumhur İttifakı’nın bir parçası olduğunu anımsatan Oluç, “AKP ve MHP Cumhur İttifakını oluşturmaktadır. Şimdi bu iktidarın bir parçası ya da iktidarın tamamı iktidarın gücünü kullanarak, iktidarın yargı üzerindeki baskısını pekiştirerek ve tahakkümünü artırarak bir siyasi partinin kapatılması doğrultusunda çabalar içine girmişse, Anayasa 138’inci maddesini açıkça ihlal ediyor demektir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı açıklamalarla anayasal suç işlemektedir. Anayasa 138, ‘hiçbir makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılması konusunda emri ve talimat veremez genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz’ diyor. İktidar, yargı üzerinde baskı oluşturmakta, tehdit etmektedir. ‘Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir an evvel gerekeni yapmazsa biz başvuracağız' demektedir. Yani biran evvel gerekeni yapın demektedir. Bu çok açık bir talimattır” dedi.

‘MHP GÜDÜMLÜ KUMPAS İDDİANAMESİ’

Bahçeli’nin “6-8 Ekim davasının iddianamesi HDP’nin katılmasına yeter” sözlerini hatırlatan Oluç, “Daha bu davanın ilk duruşması bile yapılmamıştır. Yılın son gününde bir iddianame ortaya çıkmıştır. Mahkeme 2 günlük inceleme sırasında 3 bin 500 sayfalık iddianame, 300 klasörlük dosyayı kabul etmiştir. Nasıl inceledilerse bu kadar hızlı şekilde. Bunu inceledikten sonra 26 Nisan’a duruşma için gün vermiştir. Ama Devlet bahçeli demiştir ki bu iddianame kapatma için yeterlidir. Yani daha duruşması bile görülmemiş ama Bahçeli o mahkemeyi baskı altına almaktadır. Dolayısıyla bir suç daha işlemektedir TCK’ye göre. Belli ki bu 6 - 8 Ekim iddianamesi MHP güdümlü bir siyasi kumpas iddianamesidir. Ama bu konuya çok fazla girmeyeceğim” diye belirtti.

‘5 PARTİ KAPATILDI SORUN ÇÖZÜLDÜ MÜ?’

Türkiye’de parti kapatmanın bir çözüm olup olmadığını soran Oluç, “Daha önce bizim mücadele ettiğimiz kulvarda faaliyet yürüten 5 parti kapatılmıştır. En son 2009’da BDP kapatılmıştır. Bu mahkeme tarafından mı kapatıldı? AKP iktidarı döneminde 5 parti kapandı sonuç ne oldu? Toplumsal ve siyasi sorunlar çözülmüş müdür? Kürt sorunu demokratik ve barışçıl bir çözüme ulaşmış mıdır? Akan kan durmuş mudur? Toplumsal barış sağlanmış mıdır? Hayır. Peki ne olmuştur. Her seferinde mücadele edenler, barış, eşitlik insanca yaşam toplumsal barış ve uzlaşma isteyenler daha güçlü bir şekilde buluşmuşlardır. Umudu büyütmüşlerdir. Kenetlenmişlerdir. Her seferinde daha güçlü bir şekilde siyaset sahnesinde yerlerini almışlardır. HDP de 2014 yılında siyasete girdiğinden bugüne kadar bu anlayışla güçlenerek büyümüştür; umudu büyütmüş ve kenetlenmiştir. Seçmelerin yüreğindeki yeri değişmemiştir aksine güçlenmiştir” ifadesinde bulundu. 

HDP'nin halkın siyasi irade ve geleceğine sahip çıktığına vurgu yapan Oluç, “Ortak yaşam ve demokratik Cumhuriyet mücadelesini büyüterek yürütmüştür. AKP’nin mücadele ettiği kulvarda daha önce var olan kaç parti kapatıldı? 4 parti kapatıldı. Peki AKP hakkında da kapatılma davası açılmadı mı? Açıldı. Ne oldu. Bunun sonucunda herhangi bir sorun çözüldü mü? Bu partilerin kapatılmasıyla toplumsal siyasal ve kültürel sorunların çözümü konusunda bir adım atılmış mı oldu? Hayır. O gün AKP’yi kapatmak için bir araya gelmiş olan odaklar bugün HDP’yi kapatmak için bir araya gelmişlerdir. Hazin olan ne biliyor musunuz? O gün kapatma davasına maruz kalan AKP de bugün aynı odaklarla yani o dönemde kendisini kapatmak isteyen odaklarla birlikte hareket ederek HDP’yi kapatmak istemektedir. Bu politik ilkesizlik, siyasi teslimiyet mi? Hangisidir. Buna kendileri cevap versinler, biz ne olduğunu biliyoruz” diye belirtti.

‘HDP İLE BAŞ EDEMEDİK İTİRAFIDIR’

HDP’yi kapatmaya yönelik iktidar tarafından gelen sözlerin, “HDP ile baş edemedik” itirafı olduğuna işaret eden Oluç, “İktidar diyor ki ‘2015’ten beri bütün baskı ve zulme, gözaltı ve tutuklamalara rağmen HDP, demokratik siyaset alanındaki kararlı ve tavizsiz duruşunda en ufak bir geri adım atmadı. Bu alandaki mücadeleyi sürdürme konusunda kararlı durdu.’ İktidar bugün kapatma davası açmaya çabalayarak demiş oluyor ki, ‘biz HDP ile baş edemedik, siyasi olarak HDP’yi yenemedik, HDP’nin  meşru ve haklı mücadelesini sonlandıramadık; halk sahip çıktı. Yapacağımız tek şey kaldı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sağınarak HDP’den kurtulabiliriz.’ Yani ‘HDP’nin direnişi başarılı oldu’ demiş oluyor iktidar. Biz böyle anlıyoruz, seçmenlerimiz de böyle anlıyor” ifadelerini kullandı.

‘KEPENKLERİNİZ HALK TARAFINDAN İNDİRİLİYOR’

Oluç, devamında şunları aktardı: “İstiyorsunuz ki HDP dün Ankara kalesinde intihar eden esnafı, kadın cinayetlerini ve şiddeti, gençliğin karşı karşıya kaldığı zulmü ve adaletsizlikleri konuşmasın. İstiyorsunuz ki HDP iktidar ortağının ‘askıda ekmek’ fiyaskosunu, asgari ücret felaketini, işçinin, köylünün, emeklinin sorunlarını konuşmasın. HDP Kürt sorununu da konuşmasın istiyorsunuz. Ama HDP tüm bunları da konuşuyor, Kürt sorununu da konuşuyor. Kürt sorununda demokratik barışçıl politikaları konuşarak diyalog yolu ile bir çözümün nasıl ortaya çıkacağını konuşuyor. Halk da bunu konuşuyor. Sizin kepenkleriniz halk tarafından yavaş yavaş indiriliyor.

HDP’NİN 6 MİLYON OYU 10 MİLYON OLUR

Darbeci zihniyetler Türkiye’yi kapatılmış partiler mezarlığı haline getirmiştir. Şimdi aynı siyaset yeniden tezahür etmiştir. Şunu söyleyelim; HDP bir dükkan değil, HDP’nin kapısına kilit asarız ve kapatırız diye düşünmeyin HDP koskoca bir halk hareketidir. 6 milyon seçmeni ve aileleriyle beraber 20 milyona yakın insanı temsil etmektedir. Şunu çok açık ve net olarak söyleyelim; siyasi dengeleri ve sonuçları belirleyen temel güç olmaya devam edeceğiz. HDP’yi kapatsanız da kapatmazsanız da bu durumdan farklı bir noktaya evrilmeyeceğiz. 6 milyon seçmeni siz böyle davranırsanız yarın 10 milyona ulaşır. Seçmenlerimiz bu hukuksuzlukların öfkesi ile kararlı bir şekilde HDP’yi kapatma adımını atan iktidardan bunun hesabını siyasi olarak sorar. Ve seçmenlerimiz, hepimizi cezaevine koysanız bile partimizin ne diyeceğimize bakar ve bu doğrultuda hareket ederler. Asla bu hukuksuzluk karşısında susmaz. Demokrasi ile bağı olmayanlar bağ kursunlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile bağ kurarak siyasi çözüm yaratmaya kalkışmasınlar. 

HDP DEMOKRASİ İÇİN BÜYÜK BİR ŞANS

HDP engel değildir tam tersine demokrasi için büyük bir şans ve fırsattır. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için, ortak vatan ve demokratik cumhuriyetin inşası için çok büyük bir fırsattır. HDP şiddet politikaları ile demokratik müzakereci ve uzlaşmacı tutumuyla Türkiye açısından toplumsal barış ve uzlaşma açısından büyük bir şanstır. Son bir noktaya daha değinmek istiyorum. Uluslararası duruma da bakmak lazım. Geçtiğimiz yılın 22 Aralık’ında AİHM Büyük Dairesi Selahattin Demirtaş başvurusunu karara bağladı ve çok önemli bir karar verdi. Dedi ki, ‘2015’ten bu yana HDP’ye yönelik açılan davalar hukuki değildir. Siyasi kumpas davalarıdır. Bu kararlarda iktidarın kötü niyet içtihadı vardır, iktidar kendi gücünü kullanarak, yargı üzerinde baskı yaratarak HDP’yi tasfiye etmek için davalar açmaktadır. Siyaset hakkı, seçme, seçilme hakkı, ifade özgürlüğü hakkı ihlal ediliyor’ dedi. Bu kararla birlikte AİHM, ‘Türkiye’nin imzacısı olduğu AİHS’nin 46’ıncı Maddesine uyumlu davranın ve bu kararın gereklerini yerine getirin’ dedi. Peki yapıldı mı? Yapılmadı. Siyasi iktidar bunun üstünü HDP’yi kapatma meselesiyle örtmek istiyor.

İKTİDARA UYARI

Türkiye ilk defa yakın tarihinde Avrupa Komisyonu ile kavgalı duruma düştü. İzleme süreci devam ediyor. AKPM, AB, AP, AİHM, CPT ile kavgalı duruma düştü. Bunlardan Venedik Komisyonu, AİHM ve CPT, Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Komisyonu’nun organlarıdır aynı zamanda. Türkiye ilk defa batıdaki müttefikleriyle, kurumları ile kavgalı duruma düştü. Bu kabul edilebilir bir şey değil. AİHM kararını uygulanmaması sadece AİHM sözleşmesinin 46’ncı maddesine aykırı davranmak demek değildir. Aynı zamanda Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırı davranmak demektir. İktidar 90’ıncı maddeyi çiğniyor. AİHM kararının uygulanmaması veya HDP’ye kapatılma davası açılması, sadece HDP’nin sorunu değil bütün Türkiye’nin sorunudur. Çünkü bütün müttefikleri ile kavgalı hale gelmiş iktidar, bunun sonucunda Türkiye’yi ekonomik, kültürel, diplomatik alanlarda çok büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Bunu bedeli bütün toplum tarafından ödenecektir. İktidarı bir kez daha uyarıyoruz; Anayasa’nın 90’ıncı, AİHM sözleşmesinin 46’ncı maddesine uygun davranışı geliştirin. 

İNSAN VE ÖZGÜRLÜK PARTİSİ

Diğer bir konu bir parti kurulmaya çalışıyor. Adı İnsan ve Özgürlük Partisi. 2018 Mayıs ayında bu parti kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına veriyor. Aradan 2 buçuk yıl geçti. Aslında Anayasa gereği kuruluş belgesi verildikten sonra alındı belgesi verilmesi gerekirken 2 buçuk yıldır bu partiye bu belgeler verilmiyor. Defalarca müracaat ediyorlar, bir sonuç alamıyorlar. 3 gündür İçişleri Bakanlığı önünde bu partinin kurucularından bir heyet bekliyor. İçişleri Bakanlığının görevi bir partinin kuruluşunu ve tüzüğünü değerlendirmek değildir. Bu Yargıtay’ın işidir. Esas itibariyle tüzük değerlendirmesi Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi üzerinden yapılır. Ama Türkiye’de hukukun geldiği nokta budur. İnsan ve Özgürlük Partisi 2 buçuk yıldır kuruluş belgesini alındı belgesini alamayan bir parti olarak siyasi faaliyetlerini sürdürememektedir. Bu Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı hukuksuzluklardan sadece bir örnektir.

SİYASİ PARTİ VE SİVİL TOPLUMA ÇAĞRI

Bütün siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, demokrat ve vicdan sahibi tüm yurttaşlara çağrı yapıyoruz. Bu konularda ilkesel duruş sergileyin. İlkesel duruş, demokratik siyasete sahip çıkmaktır. Evrensel hukuk ilkelerine sahip çıkmaktır. Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere, AİHM sözleşmelerine, BM sözleşmelerine uygun davranılmasına sahip çıkmak demektir. Özgürlüklere sahip çıkmak demektir. Mesele sadece HDP meselesi değil; mesele demokratik hak ve özgürlük meselesidir. Hepsine sahip çıkmak ancak Türkiye’nin içine düştüğü durumdan kurtulması için bir imkan sağlar. Eğer STK’ler, siyasi partiler, toplumsal ve siyasal muhalefet, demokrat ve vicdan sahibi tüm yurttaşlar hep birlikte adım atabilirsek demokratik hak ve özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne sahip çıkabilirsek Türkiye’yi demokratikleşmeye götürecek adımı hep birlikte atabiliriz. 

Bir iktidar seçim yasası ile oynayarak iktidarını sürdürmeye çalışıyorsa daha önce de bu yaşandı, halk bunu affetmez. Ve sonunda ne yaparlarsa yapsınlar sandığa gidildiği zaman halk bunun cezasını verir ve daha büyük kaybederler. İktidara çağrımız şudur; seçim ve siyasi partiler yasalarındaki antidemokratik hükümleri temizleyelim ve temsilde adaleti ve eşitliği sağlayacak bir seçim yasası ve katılımcı bir siyasi partiler yasasını yapılmasını sağlayalım.”