HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Türkiye, dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Almanya ile yaşanan krize değinen Sancar, Türkiye'deki antidemokratik uygulamaları hatırlattı ve hükümetin inandırıcılığını kaybettiğini söyledi.

Sancar'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Şu anda Türkiye-Almanya krizinden, Türkler ile Almanlar arasındaki krizden, Türkiyeliler ile Almanyalılar arasındaki krizden söz etmek yanlış. Bu kriz, AKP ve Cumhurbaşkanı ile Almanya arasındadır. Krizin sebepleri de Hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın söylemi ve politikalarıdır. Almanya’daki engellemelere gerekçe olarak bazı idari sebepler gösterilse de bu bir rahatsızlığın yansımasıdır. Almanya'da yerel makamlar, AKP'nin ve Cumhurbaşkanının kampanyalarından rahatsızlık duyuyorlar.

Biz bu yasaklara karşıyız. Bizim bunu söylemeye hakkımız var. Çünkü Türkiye'de de yasaklara karşıyız, Türkiye'de de özgürlükten yanayız. Sizler bu kadar bağıra çağıra itiraz kimse inandırıcı bulmuyor. Neden? Şikâyet ettiğiniz bu uygulamaların 100 katını, 1000 katını bu ülkede yapıyorsunuz. 2 – 3 tane buluşmanız engellendi diye demokrasi havarisi kesilme hakkını nereden alıyorsunuz?

Bu ülkede kaç gazete kapatıldı son aylarda? Bu ülkede kaç gazeteci hapiste? Kaç dernek, kaç sivil toplum kuruluşu yasaklandı? Peki, bunları kim yapıyor? Ne adına yapılıyor? Demokrat kesilmek adına, demokrasiyi savunduğunuzu iddia ediyorsunuz. Demokrasiyi savunan herhangi bir yönetim bu kadar yasağın yüzde 1'ine bile başvurmaz.

Bu hükümet dış politikada kabadayılıkla bir yol almanın mümkün olmadığını kaç kere yaşattı bu ülkeye? İsrail krizini hatırlayalım. İsrail'le kriz ortaya çıktığında hangi ağır laflar kullanıldı, ne meydanlar okundu. Sayın Cumhurbaşkanı "Ben hayatta olduğum sürece, ben başta olduğum sürece İsrail'le hiçbir ilişki olmayacak" dedi mi, demedi mi?

Sonra, bütün bunlar olmamış gibi davrandı, İsrail'le ilişkileri düzeltmek için olmadık manevralara başvurdu. Aynı şey Rusya'yla krizde yaşanmadı mı? Kim kaybetti arkadaşlar? Ülke kaybetti, ülkenin itibarı sarsıldı. Ya bu kadar yüksek perdeden meydan okumayacaksınız ya da okumuşsanız sözünüzün arkasında duracaksınız.

Ülke itibar kaybediyor. Siz özgürlükçü olsaydınız, yasaklara karşı olsaydınız sizin yasaklara itirazınız belki ciddiye alınırdı. Ciddiye alınmayacak. Biz bu ülke için, bu ülkenin geleceği için Türkiye'de de başka bir ülkede de yasaklara karşı çıkmaya devam edeceğiz. Size sivil toplumdan, demokratik kamuoyundan, Avrupa'dan yönelen sert eleştiriler haklıdır.

Bu eleştirilere baktığınızda pek çok şey sıralanıyor. Mesela "Yargı bağımsızlığı yok" deniyor. Var mı? Yok. Son sekiz ayda 4 bin hâkim görevden atılmışsa hangi hâkim kendini güvende hisseder? Deniz Yücel olayında savcı daha iddianame hazırlamamış. Cumhurbaşkanı Deniz Yücel'i Alman ajanı ilan ediyor, PKK temsilcisi ilan ediyor. Cumhurbaşkanı savcı mı? Bırakın savcı olmayı, hâkim rolünü üstlenmiş. Sonra da gidip "Türkiye'de yargı bağımsızdır" diyeceksiniz; elbette inanmazlar size.

Avrupa'da sağın yükselişini teşvik eden politikalar buradaki politikalardır. Bu ülkede uygulanan politikalardır; İslamcılık adına yapılan demokrasi, insan hakları ihlalleridir, İslamcılık adına yürütülen bu keyfîlik, demokrasiden uzak yönetim anlayışıdır ve siz oralarda bu sözünüzü böyle söylediğinizde de kimse size inanmaz. Şunu demek istiyorum: İslamofobiyi de, sağın yükselişini de bu söylemleriniz ve politikalarınızla siz destekliyorsunuz.