Cezaevinden tahliye edilen HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik, tecrit koşulları altında iki ay geçirdiğini söyledi. Birlik, “Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu inkar edilerek, legal siyaseti cezaevine atarak hiçbir sorun çözülemez” dedi.

HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 4 Kasım 2016’dan bu yana 2 ay süren tutukluluk süresinin ardından tahliye edildi. Cezaevinden tahliye edilen Birlik, gözaltına alınmasından cezaevine götürüldüğü ana kadar yaşadıklarını dihaber’den Özgür Paksoy / Devran Toptaş anlattı. 

HDP'li Leyla Birlik'in dihaber'de yer alan söyleşisi şöyle: 

* HDP milletvekillerinin tutuklanması sürecine nasıl gelindi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’e dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde talimat verilmesiyle, Mayıs 2016’da dokunulmazlıklarımız anayasaya aykırı bir şekilde kaldırıldı. O süreçte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da dokunulmazlıkların kaldırılmasının hukuksuz olduğunu ancak ‘Evet’ diyeceklerini açıklamıştı.

HDP milletvekillerinin tutuklanması, Türkiye’nin siyasi sürecinden kopuk değildir. İddianameler, farklı gerekçeler ile hazırlanmış olabilir. Türkiye tek adam tarafından yönetilmek istendi ve bu şekilde ülke karanlık bir sürece girdi. Savaş dili ile iç ve dış politikalar tıkandı. Demokrasi tamamen ortadan kaldırıldı. Partimiz hedef gösterilmeye başlandı. Ülke talimat ile yönetilince, savcı ve hakimlerde bu talimatlara uymak zorunda kaldı. Bu kapsamda 3 Kasım’da siyasi bir operasyon ile gözaltına alındık.

* Gözaltına alınma anınızı anlatabilir misiniz?

Gözaltına alındığımız gün kolluk kuvvetlerinin farklı yaklaşımı vardı. Şırnak’tan Diyarbakır’a seyahat edecektim. Polislerin kontrol noktalarındaki telaşları dikkat çekiyordu. Aileme ve partimin genel merkezine de bu yönde bilgi verdim. Daha önce 3 defa suikast girişimine uğradığım için, havanın kararması ile yolculuğumu Midyat’ta sonlandırdım. Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın misafiri oldum. Gece saat 01.30 sıralarında polisler kapıya geldi. Tebligatı okumak istediler. Kendilerine dışarı çıkmayacağımı, milletvekili olduğumu ve hukuku hatırlattım. Hukukun tartışıldığı bir ortamdayız ve bu hukuksuzluğa karşı direndim. Polisler zor kullanarak gözaltına aldılar.

Gözaltında polisler tarafından işkenceye uğradım. Özellikle götürüldüğüm Şırnak’ta ayrı bir işkence uygulaması ile karşı karşıya kaldım. Ters kelepçe bile uygulandı. Helikopterde aynı şekilde cezaevine götürülene kadar işkenceye maruz kaldık. Yıllardır bu ülkede işkencenin olduğu biliyor ve söylüyoruz. Ben işkence ve tecrit altındayken, Adalet Bakanı Meclis Genel Kurulu’nda işkencenin olmadığını savunarak yalan söylüyor. Bu bir darbedir. Demokrasinin olduğu ülkelerde milletvekilleri gözaltına alınmaz. Ya darbe olan ülkelerde ya da diktatörel rejim ile yönetilen ülkelerde milletvekilleri gözaltına alınır. Biz siyasi bir operasyon sonucunda hukuka verilen bir talimat ile gözaltına alındık. Midyat’tan helikopter ile Diyarbakır’a götürüldüm. Diyarbakır’dan yine helikopterle milletvekili Nursel Aydoğan ile birlikte Şırnak’a götürüldük.

* Mahkeme sürecinizi anlatabilir misiniz?

Milletvekili arkadaşlarım gibi ifade vermedim. Sadece savcının parçası olduğu hukuksuzluğu anlattım. Kendilerin hukuki olarak yargılanacaklarını söyledim. Bugün olmayabilir, yarın yargılanacaklar. Mahkemede hukukçulara hukuku anlattık. Mahkemede saygı görmedik. Mahkeme tiyatro sahnesiydi, bu nedenle figüran olmadık. Sadece siyasi değerlendirmede bulunduk. Hakkım gasp edildi. Bir siyasetçi konuşmasından dolayı yargılanamaz.

Hızlandırılmış bir karar süreci ile mahkeme görüldü. Çünkü helikopter ve uçaklar önceden ayarlanmış ve bunlar bizi cezaevine götürmek için bekletiliyor. Yapılan organizede aksaklık yaşanmaması için her şey hızlı bir şekilde işliyor. Milletvekili olmasaydım, bu iddianame ile tutuklanmamın imkanı yok. Dosyanın her tarafından hukuksuzluk akıyordu. Şırnak’ta neler yaşandığına herkes tanıklık etti. Hakkımda hazırlanan iddianame, Şırnak ve ilçelerinde yaşanan bir buçuk yıllık sürecin ispatıydı. Bizim anlattıklarımızın gerçekliğiydi.

Bir insanın, kaynının cenazesine katıldığı için tutuklandığı bir ülkede, hukuktan, ahlaktan ve vicdandan söz edilemez. Bu nedenle mahkemede sanık olarak değil, tanık olarak bulundum. Cansız bedeni yerlerde sürüklenen Hacı Lokman Birlik’in katledilmesi, Sêvêlerin infaz edilmesinin tanığıyım. Gün gelecek mahkeme kurulacak ve biz tanık olacağız. Ben Şırnak milletvekiliyim, bir buçuk yılda yaşanan her şeyin tanığı ve mağduruyum. Kimse beni mahkemede sanık koltuğuna oturtamaz.

Hacı Lokman Birlik’ten dolayı yargılanıp tutuklanıyorsam, iki yıldır bu dosya neden açılmıyor. Sêvê Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır’ın failleri neden bulunmuyor. Hukuk devleti olduğunu iddia ediyor. Sivillerin can ve güvenliğinden bu devlet sorumludur. Bu nedenle Hacı Lokman Birlik ve Sêvê Demir ile ilgili yaptığı konuşmadan dolayı beni yargılayamazlar. Beni yargılıyorsanız, bu dosyalar açılacak. Ben soruyorum; bir günde 10 dosyamı bir araya getiren Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı, iki yılda Hacı Lokman Birlik’in dosyasına bakamadı mı? İnsan bir inceler, hukuku kılıfına uydurmaya çalışır.

Mahkemede karar verilmesi ardından helikopter ile yeniden Diyarbakır’a götürüldük. Burada bizim için bekletilen uçak ile İstanbul’a götürüldük.

* Cezaevindeki 2 aylık süreçte neler yaşadınız?

Tutukluluk 2 ay sürdü. 2 ay boyunca tecrit koşulları altında geçti. Hitler Almanyası’nda bile cezaevlerindeki insanlar ailelerine mektup gönderebiliyorlardı. O mektuplar bugün kitap haline getirildi ve okuyabiliyoruz. Bugün Türkiye’de bulunan bütün cezaevlerinde hak ihlalleri tavan yapmış durumda. İnsanlar ailelerine ile iletişim kuramıyor. Onların en doğal hakkı elinden alınıyor. Silivri Cezaevi’nde mektuplara el konuluyordu. Bir tutsağın hukuki bütün hakları gasp ediliyor. KHK ile gerekçelendiriyorlar. Bütün tutsakların bütün hakları ihlal ediliyor. Tutsaklara onursuzluk dayatılıyor. Ziyaret ve telefon görüşmelerinde, aileler ile açık görüşlerinde kısıtlama var.

Bu tecrit uygulamaları bütün tutsaklar üzerinde vardı. DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP milletvekilleri Nursel Aydoğan ve Selma Irmak ile birlikte tek kişilik hücrelerde kalıyorduk. Cezaevlerinde verilen bütün haklar bizlerde de engelleniyordu. Türkiye zaten açık bir cezaevine dönüşmüş durumda, kapalı cezaevlerinde bu uygulamaların olması şaşırtmıyor. Dışarıda işkence var, cezaevinde de işkence var.

* Sizinle aynı cezaevinde bulunan kadın siyasetçilerin bir mesajı var mıydı?

DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve milletvekili arkadaşlarım ile bir birimizin sesini duyabiliyorduk sadece. Arkadaşlarımız çok iyiydi ve moralleri çok yüksekti. Herkese selamları vardı. Acılı geçen sürecin sonucunda kazanacağımızın büyük inancıyla dimdik ayaktalar. Mücadele her yerde var. Hiç birimiz mücadeleye mecliste başlamadık. Sokaklarda başlayan mücadelemiz cezaevinde de daha güçlü bir şekilde sürdü. Halen sürüyor.

* Tahliye edilmeniz ne anlama geliyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Serbest bırakılmam bir umut yarattı. Leyla Birlik’in serbest bırakılmasından dolayı değil, bu karanlık atmosferin çıkışı için bir umut oldu. Umutların yitirildiği bir ülkede, bir milletvekilinin serbest bırakılmasıyla yeni bir sürece girilmesi umudunu taşıyor. İnsanlar bu savaş ortamından çıkıp Demokratik Çözüm Süreci’ne dönmek istiyor. İnsanlar o günlere özlem duyuyor.

Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?

Halkların Demokratik Partisi olarak, demokratik siyasette ısrarımız sürüyor. Hiçbir zaman geç değildir. Halkların kazanacağına inanıyorum. Öldürmekle, cezaevine atmakla hakikat örtülemez. Türkiye’de halklar kazanacak. Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu inkar edilerek çözülemez. Ülkede Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez. Bu yüzden 2013 yılındaki müzakere sürecine dönülmeli. Geç olmadan Sayın Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlaması gerekiyor. Bu anlamda bir anca önce HDP milletvekilleri ve Kürt siyasetçilerinin serbest bırakılması gerekiyor. Legal siyaseti cezaevine atarak hiçbir sorun çözülemez. Bu savaş 40 yıl daha devam ederse bile, mecliste siyasetçiler ile çözülecek bir sorundur. Türkiye’de demokratik siyasetin oluşturulması gerekiyor.