HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ceylanpınar davası ve 78 yaşındaki Sisê Bingöl’ün cezaevinde tutulmasıyla ilgili konuşan Kerestecioğlu, "Neden cezaevinde olduğunu, 78 yaşında bir kadının cezaevinde olmasından ne umulduğunu anlamak mümkün değil" dedi.

Ceylanpınar cinayetinin aydınlatılması için araştırma önergesi verildiğini ifade eden Kerestecioğlu, "Bu cinayet, ülkedeki barış umuduna bir komplodur" diye konuştu

Kerestecioğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Bildiğiniz gibi bu hafta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Haftası. Erkek egemen sisteme, savaşa, cinsiyetçiliğe ve her türlü baskı ve sömürüye karşı, kadınların mücadelelerini, barış, hak ve eşitlik taleplerini dile getirdikleri, kendi slogan ve sözleriyle bir araya gelerek sokaklara taştıkları gündür 8 Mart.

Bugün 8 Mart’ın TBMM tarafından ‘Dünya Kadınlar Günü’ adıyla tatil günü olarak ilan edilmesi için geçen yıllarda olduğu gibi bir Kanun teklifi veriyoruz. Dünyada o tatili en fazla hak edenler kadınlar. Bir güne sıkışan bir mücadele değil bu ama o gün simgesel olarak da kadınlar bir arada dayanışmayı göstermek istiyorlar. Neden yıllardır tatil ilan edilmiyor, anlamak mümkünde değil ama biz ısrarımızda devam edeceğiz. 

KADINLAR 8 MART MİTİNGİNDE ŞİDDETE UĞRADI

Dün Bakırköy Özgürlük Meydanında Özgürlük ve barış sloganları atan kadınlarla birlikteydim. Fakat her yıl barış içinde yapılan 8 Mart Mitingleri için Ankara ve Tekirdağ Çorlu'da sokağa çıkan kadınlar polis şiddetine maruz kaldı. Kadına şiddete ve sömürüye karşı düzenlenen eylemlerde 25 kadın gözaltına alındı. Kadınlar darp edildi, biber gazına maruz kaldı. Aynı sırada Başbakan, Muğla AKP Kolları Kongresinde “kadına şiddeti lanetliyoruz, kadına uzanan eller kırılsın” diyordu. Niyet gerçek olmayınca icraat da böyle tutarsız olur. 

Bir başka kadını daha anmak istiyorum. 78 yaşındaki Sisê Bingöl’ü, 78 yaşında, kalp, tansiyon ve ciddi sağlık sorunları olan bir kadın, hala cezaevinde tutuluyor. Neden cezaevinde olduğunu, 78 yaşında bir kadının cezaevinde olmasından ne umulduğunu anlamak mümkün değil. Bir tarafta kadına yönelik şiddeti sözde lanetleyenler o gün kadına şiddet uyguluyorlar, bir yanda hasta ve yaşlı bir kadını cezaevinde tutuyorlar. 28 Şubat’ı daha yeni ikmal ettik ve her kim kadın bedenine müdahale ediyorsa aynı zihniyettedir. Bütün kadınlar kendi bedenlerine yapılan bu tür müdahaleleri kabul etmediklerini ilan edecekler. 

RECEP AKDAĞ'DAN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ

Çok yakıcı bir konuya değinmek istiyorum. Çocuk istismarı bildiğiniz gibi toplumsal baskıyla nihayet hükümetin bir nebze gündemine girdi. Fakat ne yazık ki yine katılımcılıktan, demokrasiden uzak bir yöntemle; konunun uzmanlarına danışmadan tarafları katmadan Bakanlardan oluşan bir Komisyon kuruldu. Halbuki her birimize sivil toplum örgütleri yazıyorlar, önerilerini iletiyorlar.

Geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, çocuk istismarı ile ilgili çalışmalar kapsamında HDP’nin ismini zikretmeden CHP ve MHP’yi ziyaret edeceğini söyledi. Recep Akdağ’dan da konuyla ilgili açıklama bekliyoruz. Çocuk istismarı gibi bir konuda dahi siyasi saiklerle hareket ediyorsanız, dışlama siyaseti izliyorsanız iktidarınız bitmiştir. 

Ben Halkların Demokratik Partisi adına bu komisyonun üyesiydim. Sayfalarca katkılarda bulunduk, sayfalarca muhalefet şerhi hazırladık. Bu katkılarımız için Komisyon Başkanı Meclis kürsüsünden defalarca teşekkür etti. Çünkü bizim için bu siyasetler üstü bir konudur. Oysa hükümet için artık çocuk istismarı, savaş fark etmiyor, her şey bu ülkede insanları kutuplaştırmak için, gerginlik yaratarak iktidarlarını devam ettirmek için bir bahane! Her durumda HDP’yi dışlayabilirsiniz. Ama biz öyle yokmuş sayılmakla yok olmayız. Mücadelemiz istismarlara prim vermeden devam edecek.  

İSTİSMAR, CİNSELLİKLE NASIL AYNI KEFEYE KONABİLİR?

Bizler, “Çocuk istismarına karşı Çocukların kendilerini koruma kapasiteleri güçlendirilmelidir, çocuklar kolaylıkla ulaşabilecekleri bir bildirim mekanizması oluşturulmalıdır, istismara uğradığını söyleyen çocuğun söylediği kişinin tekrar istismarına uğramasının önlenmesi için tedbirler alınmalıdır, ensest suç olarak düzenlenmelidir” gibi pek çok öneri getirirken, kalktılar, “idam, hadım -bir de nasıl oluyorsa oluyor- zinayı” gündeme getiriyorlar. Özgür tercihlere dayalı, yetişkinler arası ilişkilerle, çocuk istismarının ne ilgisi var? Cinsel istismar nasıl cinsellikle aynı kefeye konabilir?

Çocukların hayatı söz konusu! Çocukların canı söz konusu! Çocuk hakları daimi komisyonu acilen kurulsun, çocuklar için 7/24 çalışalım dedik, yıllardır dinlemediler. Artık çocuk hakları sorununda Komisyonla da yetinmemeli, bir Çocuk Hakları Bakanlığı kurulmalı diyoruz. Bugün bir Çocuk Hakları Bakanlığı kurulması için Kanun Teklifini Meclise ileteceğiz. Acilen bu teklifimizi kabul etmeye çağırıyoruz iktidarı. Çocuklar hiçbir yere eklemlenmeden kendi bakanlıklarının olması gerekiyor. 

CEYLANPINAR'DA YAŞANAN KOMPLO CİNAYETİ

Türkiye’de demokrasi ve insan hakları için barış umudu yaratan, Türkiye’nin kaderini değiştirebilecek çözüm sürecinden AKP Başkanı Erdoğan şöyle bahsediyordu. “Artık kardeşlik hukukunu yerine getirmenin zamanı. Şimdi ayrıştırmanın değil bayramlaşmanın zamanı. Şimdi artık sosyal restorasyon dönemini başlatıp kararlılıkla yürütmenin zamanı.” Fakat ne olduysa hükümetin durma noktasına getirdiği çözüm süreci, HDP’nin 2015 yılında parti olarak seçime gireceğini ilan etmesinin ardından tamamen bitirildi. Çözüm sürecinin bitirilmesi oldukça kuşkuluydu. Bu kuşkuları yaratan iki olay vardı, biri Suruç katliamı diğeri Ceylanpınar’da iki polis memurunun öldürülmesi. 22 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar adlı iki polis memuru evlerinde başlarında vurularak öldürülmesi, kamuoyuna çözüm sürecinin bitmesinin nedeni olarak gösterildi. Türkiye tarihini ve devlet aklını bilen herkes, bunun bir komplo cinayeti olduğunu anlardı! Biz de anladık ve ifade ettik. 

Olayın aydınlatılması için partimizin verdiği araştırma önergesi kabul edilmedi, niyet olsaydı kabul edilir, deliller titizlikle toplanır, dava sonuçlandırılırdı. Fakat verdiğimiz araştırma önergesinin reddedilmesi bir yana, HTS kayıtları, yani olayla bağlantısı olan kişilerin cep telefonuyla kiminle, ne zaman, nereden nereye, kaç kez ve ne kadar süreyle görüşme yaptığına ilişkin veriler imha edildi, yargılanan sanıkların hiçbirinin parmak izi evde çıkmadı, eve hiç gitmediğini söyleyen bir polisin dört ayrı parmak izi evde bulundu, buna rağmen soruşturulmadı. Sanıkları tutuklayan hâkim, otopsi savcısı ve ilçedeki 22 polis FETÖ nedeniyle ihraç edilip tutuklandı. Eldeki tek delil olan ihbar telefonunun yapıldığı numaranın sahibinin, adına 10 ayrı hat alındığı ortaya çıktı. 1 Mart 2018 günü gerçekleşen karar duruşmasında ise, tutuklu sanıklar da tahliye edilerek tüm sanıklar beraat ettiler. Çözüm sürecini bitiren olay buydu sözde. 

BARIŞ UMUDUNA KOMPLO

Türkiye’de binlerce insanın yaşamına ve temel insan haklarından mahrum kalmasına neden olmuş bir savaşın yeniden başlamasına neden olan bir cinayet yaşanıyor ve bu cinayetin davası bu kadar şüpheli yürütülüyor. Buna kimse inanmaz. Bu cinayet, ülkedeki barış umuduna bir komplodur. Bu cinayetin aydınlatılması için bugün İstanbul Milletvekilimiz Garo Paylan bir araştırma önergesi verdi. Salı günü Meclis’te görüşülecek. Eğer AKP bu önergeyi de reddederse bu cinayetin karanlıkta kalmasında çıkarları olduğu iddiası güçlenecektir.

Biz Ceylanpınar’da bunları söyledik, bugün Afrin’de de bunları söylüyoruz. Bir iki yıl geçebilir aynı Ceylanpınar gibi Suruç gibi şaibeli, araştırın. Haklı çıkmak değil bizim derdimiz, derdimiz bu ülkenin geleceği. Bir iki yıl sonra, “bir iki roket fırlatırız, saldırı yaparız” dediler, demek istemiyoruz. Biz savaş siyaseti son bulsun istiyoruz. Çünkü iktidar ancak bu şekilde yürütülüyor. Bunun farkındayız. 

YARGITAY BAŞKANI'NIN AÇIKLAMASI IŞİD’E YARIYOR

Sağlıkta üfürükçüleri duymuşsunuzdur. Ama yargıda böyle olunca tüm ülkeyi etkiler. Suruç ve Ankara katliamını Ankara Katliamını gerçekleştiren Şeyh Abdullah Alagöz ile ağabeyi Yunus Emre Alagöz 2013 yılından beri MİT’in takibinde olan iki kişidir. Suruç Katliamından sonra Yunus Emre Alagöz’ün de eylem hazırlığında olduğu istihbaratı alınmış, 81 il emniyet müdürlüğü uyarılmıştır. Tüm bu istihbarat bilgisine rağmen Ankara’da Barış ve Demokrasi mitingi kana bulanmış barış isteyen 102 insan katledilmiş, yüzlercesi ise yaralanmıştır. 

Bir Yargıtay başkanı da diyor ki, son dönemlerde Türkiye’deki yargı bağımsızlığının, olmayan olgular varmış gibi gösterilerek eleştirildiğini söylüyor. Asıl olmayan olguları varmış gibi gösteren sizsiziniz. 10 Ekim katliamını da Reyhanlı katliamını da Salih Müslim’in yaptığını iddia ettiniz. Halbuki her iki dosya yargılamasında da Salih Müslim ne sanıktır ne şüpheli. Böyle bir açıklama kime yarıyor, sadece IŞİD’e yarıyor, çünkü yargılananlar onlar. Yüzlerce mağdura, avukata, delillere rağmen Yargıtay Başkanı açıkça adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu işliyor.. Anlaşın o ki ÖSO ile iş birliği yetmiyor IŞİD ile yeni iş birliği için yol hazırlanıyor. Hukukun temel ilkelerini hiçe sayarak, Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu alenen işleyerek, İŞİD’i cezalandırmayın diyen Yargıtay Başkanı Cirit için adalet adına ne yapmayı düşünmektesiniz?

HDP’YE SARAY HUKUKU

Türkiye’de HDP’ye yönelik ayrı bir hukuk işletiliyor. Konu HDP olunca Anayasa, uluslararası sözleşmeler bir kenara konuluyor, yargı siyasi talimatlara göre karar veriyor. Bir partiye bu kadar hukuksuzca yapılanlar başka bir partiye yapılsaydı darmadağın olurdu. Bizi bu arkadaşlarımızın varlığı mücadelesi ayakta tutuyor. Tabi ki üzülüyoruz ama olanların ne kadar haksız hukuka aykırı olduğunu vekillerimizle ilgili görüyoruz. HDP söz konusu olunca Türkiye’de Sarayın, iktidarın, siyasetin hukuku işliyor. Bunu yapan zamanına Üsküdar Ağır Cezada Erdoğan’ın beraatini sağlayan, sonra yargıtay başkanı olup çay toplayan hukukçular algı yaratarak yargıyı etkiliyorlar. İstinaf mahkemeleri HDP için kurulmuş, art arda cezalar kesiliyor. 

Ne demişti Ahmet Yıldırım? Padişah bozuntusu dedi. Dünya tarihinde siyasi eleştiri nedeniyle milletvekilliği düşürülen başka kimse yok. Ne dedi zat, dokunma sinyali dedi, fezlekeler çürümesin dedi, bedelini ödemeliler dedi, o vekillerin zırhını kaldırın dedi. Bütün bunları söyledikten sonra zaten adil yargılamadan bahsedebilir misiniz? Bahçeli’nin sayfalarca Erdoğan’a hakaretleri var, “hırsız” dedi, “diktatörlük heveslisi”, “Saddam neyse sisi neyse o” dedi mesela. Aynı şekilde Kılıçdaroğlu da “diktatör bozuntusu” dedi. Bunlar yargılansın demiyoruz ama 

Türkiye’de HDP’ye farklı bir hukuk uygulanıyor. 

Bu sözlerle vekillik düşürülecekse tüm sözlerimizden vekilliklerimizin düşürülmesi söz konusu olabilir ama bu bizi yıldırmaz. Tıpkı bu arkadaşlarımızı yıldırmadığı gibi. Geçen hafta iki gün Meclis’te yoktuk. Artık noter haline gelmiş bir mecliste protestosuz yaşamak mümkün değildi. Hiçbir milletvekili kendisine dokunulmayacağını düşünmesin. Faşizmin ayak sesleri tüm dünyada böyle olmuştur.