HDP Sözcüsü Ebru Günay, iktidarın Kürt sorununda muhatap olmaktan çıktığını ve hiçbir partinin de çözümünün muhatabı haline gelmediğini söyledi. Günay, “Müjde vermek isteyenlere biz yol gösterelim; savaşı durdurun, talana son verin, kayırmacılıktan vazgeçin” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti genel merkezinde gündemdeki konulara dair değerlendirmelerde bulundu. Günay, konuşmasına Antep’te bir düğüne yönelik saldırı sonucu 56 kişinin katledildiği katliamda yaşamını yitirenleri anarak başladı.  Antep’teki katliamın DAİŞ eliyle Türkiye’de gerçekleştirilen onlarca katliamdan sadece biri olduğunu belirten Günay, “En acı olanlarındandı; çünkü çocuklar, kadınlar düğün halayında vuruldu. Tıpkı Ankara’da barış için toplananların barış halayında vurulduğu gibi, tıpkı Diyarbakır’da mitingimize yönelik saldırıda insanlarımızın halayda vurulması gibi, tıpkı Suruç’ta Kobanêli çocuklara oyuncak götürmeye çalışan gençlerin halayda vurulması gibi” dedi.

‘KÜRT DÜŞMANLIĞI’

Günay, katliamların ortak noktasının muhalifler ile Kürtlere yönelik olduğunu söyleyerek, katliamların özellikle çözüm sürecinin bitirildiği 2015 yılından sonraki tarihlerde olmasının dikkat çekici olduğunu belirtti. Günay, “Katliamların taşeronu IŞİD’ti ama ona yol verenler, yol gösterenler, Ankara’ya kadar eskortluk edenler bu ülkedeki barış düşmanlarıydı, Kürt sorunun çözülmesini kendi bekalarının sonu olarak görenlerdi. O günden bugüne Kürt düşmanlığı ve barış düşmanlığı sonucu yüzlerce binlerce insan katledildi” ifadelerini kullandı.

KAYYIM AYNI ZİHNİYETİN ÜRÜNÜ 

Kayyım atamalarını “Kürt düşmanlığının devamı” olarak niteleyen Günay, “53 HDP’li belediyeye zorbalıkla el konuldu. Kayyımlar eliyle belediyeler sadece rant ve talan alanına çevrilmedi; aynı zamanda halkın diline ve kültürüne yönelik inanılmaz saldırılar gerçekleştirildi. Bu açıdan 19 Ağustos kayyım darbesi de, 20 Ağustos Antep Katliamı da aynı zihniyetin ürünüdür. Katliam ve ölümle bitiremediğinin iradesini gasp ediyor. Her türlü talanı, sömürüyü, kimliksizliği dayatıyor halklara. Bu AKP’nin Kürt düşmanlığının sonucudur” tespitinde bulundu.

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ 

Kürt sorununun çeşitli çevrelerce yeniden gündeme getirilmesine değinen Günay, Kürt sorununun yakıcılığının herkesi bu mesele konusunda söz kurmaya zorladığını belirtti. Günay, konuya dair değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Bu iyi bir şeydir ve ‘Türkiye’de siyaset yapacaksak ilk konuşmamız gereken, yüzümüzü ilk çevirmemiz gereken yer burasıdır’ demek oluyor. Bunun doğru bir yol olduğu konusunda şüphemiz yok. Fakat Türkiye’nin yaşadığı çıkmaz, yüzyıldır aynı: Amaca giden yolda araçlar temiz değilse hiçbir sonuç elde edemezsiniz. Demokratik zihniyet oluşturmadan demokrasicilik oynayarak gerçeği örtbas edemezler. Haliyle diyoruz ki: Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede hiçbir şey çözülmez.”

SORUNLAR DERİNLEŞİYOR

Günay, iktidarın 18 yıllık pratiğinin “tanıyarak dışlama ve inkar etme” olduğunu dile getirerek, bu pratiğini tehlikeli ve sorunları daha derinleştiren yaklaşımlar olduğunu söyledi. Günay, Kürt sorunu tartışmalarına dair şu noktaların altını çizdi: “Biz kardeşlik derken eşitliği kastediyoruz, siz bundan büyük ve zorba kardeş olmayı anlıyorsunuz. Biz birliktelik derken saygıyı kastediyoruz ama siz asimilasyonu anlıyorsunuz. Biz aynı haklar derken adaleti esas alıyoruz, fakat siz bundan tek hak, tek hukuk anlıyorsunuz. Bunlar en temel ilkesel yaklaşımlardır, samimi olan bunları görmezden gelmez. Diyoruz ki; demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış bu ülkenin kaderini değiştirecek tek şeydir. Diyoruz ki, demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk üçlü sacayağı üzerine demokratik siyasete izin verilmeli, çünkü bunun adı yaşama siyasetidir.”

ÇÖZÜMÜN MUHATABI 

İktidarın Kürt sorununda izlediği politikalar nedeniyle çözüm iradesini yitirdiğini ve çözüm muhatabı olmaktan kendini çıkardığını ifade eden Günay, “Dolayısıyla ‘çözüm ve müzakere’ tarafın yokluğuyla belirlenen bir ‘muhatapsızlık’ döneminin içinde bulunuyoruz. Yeni iktidar bloğunun Türkiye’deki çözüm ve diyalog eğilimini taşıyan siyasi, toplumsal ve entelektüel birikimi tasfiye etmiş ve susturmuş olması bir yana, hali hazırda daha çok seçim ve oy hesaplarının belirlediği kimi ürkek ve kaygılı yoklamalar dışında hiçbir siyasi parti an itibarıyla ‘çözüm’ muhatabı haline gelmiş değil. HDP’nin bu konuda hem ciddi bir birikimi hem ciddi bir deneyim ve tecrübesi var. Samimi yaklaşan partilerle bu deneyimlerimizi paylaşmaya ve onlarla ortaklaşmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum” diye konuştu.

ERDOĞAN’IN ‘MÜJDESİ’

HDP Sözcüsü Günay, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gün içinde açıklayacağını duyurduğu “müjde”sine ilişkin de şunları söyledi: “Halkımızın belirsiz hayal tüccarlığına karnı tok. Gerçekten bu ülkenin refahını kalkınmasını ve huzurunu düşünenler varsa biz yol gösterelim. Savaşı bitirin, Libya’dan, Irak’tan, Suriye’den, Akdeniz’den askerleri çekin. Talan ve sömürü politikasına, yolsuzluğa, hırsızlığa son verin. Vergi adaletini sağlayın. Ailecilikten, kayırmacılıktan, zenginlikleri yandaşlara peşkeş çekmekten vazgeçin. Bakın o zaman ülkenin hiçbir kaynak sorunu olmayacak. Öyle belirsiz tarihlerde, belirsiz projelerle insanlarımızı uyutmaktan vazgeçin.” 

VAKA SAYISI BÖLGEDE ARTTI

Pandemi sürecinin de şeffaf olmadığını belirten Günay, Sağlık Bakanı’nın açıkladığı verilerin gerçeği yansıtmadığını sözlerine ekledi. Salgının hızla ilerlediğine dikkat çeken Günay, Diyarbakır, Batman, Urfa, Mardin başta olmak üzere özellikle bölge illerinde yoğun bakım ünitelerinde yer olmadığını söyledi. Günay, “Urfa’da günlük vaka sayısı 350 civarında. Diyarbakır’da bu rakam 400-450 civarına ulaşmış durumda. Birçok ilde vaka sayılarında ciddi artışlar söz konusu. Yine Ankara son iki ayda salgının en yoğun yaşandığı illerden biri oldu” dedi.

DEMOKRATİK MÜCADELE PROGRAMI

Günay, son olarak “Demokratik Mücadele Programı”nın geçtiğimiz gün başlatılan üçüncü aşamasına ilişkin konuştu. Günay, “Başlatmış olduğumuz bu mücadele tüm demokrasi, adalet ve özgürlük isteyen halklara çağrıyı içinde barındırıyor. Toplumsal dayanışmanın sağlanamadığı her gün, iktidarın faşizmini kurumsallaştırması açısından bir fırsata dönüşmektedir. Bugün, bu tekçi ve faşist zihniyete karşı, demokrasi güçleri olarak bir araya gelme günüdür. 1 Eylül’de 9 merkezde oluşturacağımız insan zincirleri bu anlamıyla büyük bir anlam taşımaktadır. Oluşturacağımız bu barış zincirleri ile iktidarın faşizmini bağlama şansına sahibiz” diye belirtti.