HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Diyarbakır'da, kayyım atamaları ardından başlayan Demokrasi Nöbeti'ne katıldı.

Oluç, burada yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

Bizim eşbaşkanlarımız 2 buçuk yıl boyunca kayyımlarla yönetilen belediyelerin yolsuzluklarını, hırsızlıklarını birer birer ortaya döktüler. İşte bu iktidarın korktuğu esas itibarıyla bu hırsızlığın belgelerinin, faturalarının açığa çıkmış olmasıdır. Bir tek kişi çıkıp diyor mu ki biz o hediyeleri almadık? O kayyımlar diyebiyorlar mı biz o faturaları kestik ama hediyeleri almadık?

SUÇU HEP BERABER İŞLEDİNİZ

O suçu hepsi birlikte işlediler. Hepiniz oradaydınız. Halkın parasını, malını, mülkünü peşkeş çektiniz. Kayyımlar yandaşlara, yandaş şirketlere vakıflara peşkeş çekti. Bunların hepsini biliyoruz ve söylemekten de geri durmayacağız. Alnımız tertemiz, başımız dik. Çok rahatız.

Birkaç gündür Batı'daydım. Orada karşılaştığım çok insan oldu çeşitli çevrelerden. Herkes diyor ki, "Ne kadar rahat davranıyorsunuz". Ama kastettikleri şu, "Ne kadar kendinize güveniyorsunuz". Evet rahatız çünkü kendimize, fikrimize, yaptıklarımıza güveniyoruz. Doğruyu yaptığımızı biliyoruz. En ufak bir usulsüzlük olmadığını biliyoruz. O özgüvenle hareket ediyoruz. Halkımız da bunu görüyor. Dünya da bunu görüyor.

ANNELERİN ACILARINI İSTİSMAR EDİYORLAR

Şimdi kayyımların yaptıklarını geri plana atabilmek için, halkın bunu tartışmasını engellemek için yeni bir algı operasyonu yürütüyorlar. Ne yapıyorlar? Çok ağır bir suç işliyorlar. Annelerin acılarını ve duygularını sömürüyorlar, istismar ediyorlar.

Diyarbakır il binamızın önünde anneler oturuyor. Onların acılarını ve duygularını en iyi bizler anlıyoruz. HDP üyeleri, sempati duyanları, seçmenleri, vekilleri, bizler anlıyoruz. Çünkü biz yıllardır, nasıl beyaz tülbentli Barış Annelerinin duygularını ve acılarını anlıyorsak, nasıl Cumartesi Annelerinin acılarını ve duygularını anlıyorsak ve bir tek çocuğumuz daha ölmesin diye bütün kalbimizle barış için, çözüm için mücadele ediyorsak; onların duygularını da bu nedenlerle çok iyi anlıyoruz.

Ama barış için çözüm için en ufak bir adım atmayanlar, Dolmabahçe Mutabakatı'nı yok sayanlar 2 buçuk yıl boyunca yapılmış olan İmralı’daki görüşmeleri silip atanlar, müzakere masasının bacakların kıranlar, 'Kürt sorunu yoktur' diyenler asla o annelerin ne acılarını ne duygularını anlayabilirler.

Onlar ancak istismar ederler, ancak duyguları sömürmeye çalışırlar. Biz bunu biliyoruz. Bunun bildiğimiz için de beyaz tülbentli Barış Annelerine nasıl yaklaştıysak, Cumartesi Annelerine nasıl yaklaştıysak Diyarbakır il binamızın önünde oturan annelere de aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz.

BİR EVE DAHA ATEŞ DÜŞMESİN

Biz çözüm istiyoruz, bir eve daha ateş düşmesin istiyoruz. Biz barışın, özgürlüğün, demokrasinin, adaletin sağlanması için mücadele ediyoruz. Kayyımlara karşı mücadelemiz de budur. Bu meydanda verdiğimiz mücadele de budur. Aynı zamanda Meclis'te ve Meclis dışında verdiğimiz barış ve özgürlük mücadelesinin anlamı da budur.

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN KOMİSYON KURALIM

Bir kez daha buradan Meclis'teki bütün partilere sesleniyoruz. Gelin ister iktidarda, ister muhalefette olun Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için bir komisyon kuralım. enine boyuna her şeyi tartışalım. Anlaştığımız noktalarda adım atalım. Barış ve çözüm için, halkların kardeşliği için adım atalım. Bu savaş ve çatışma ortamını hem Türkiye sınırları içinde hem de Orta Doğu'da, İran'da, Irak'ta, Suriye'de, Kürdistan coğrafyasında bu adımları hep birlikte atalım. Demokrasi, adalet, barış ve özgürlük gelsin.

Hangi parti, Meclis'te kurulmasını istediğimiz komisyona katılmıyorsa o parti bilin ki barış istemiyordur. Bilin ki Kürt düşmanıdır, bilin ki halklara karşı savaş kışkırtıcısıdır. Bir kez daha sesleniyoruz.

GELİN ÇÖZÜM İÇİN EL ELE VERELİM

Türkiye’nin bütün STK'larına, meslek örgütlerine, sendikalarına, derneklerine, yurttaş girişimlerine çağrı yapıyoruz: Gelin çözüm için, barış için el ele verelim. Bir tek annenin gözyaşı daha dökülmesin diye hep birlikte aklımızı, fikrimizi, enerjimizi, barış ve çözüm için kullanalım. Bunu yapabilirsek hep birlikte Türkiye'de savaş, çatışma isteyenler, Kürt halkına düşmanlık edenler mutlaka ama mutlaka geri adım atmak zorunda kalacaklardır.

ŞİMDİ SUSMAMA DÖNEMİNDEYİZ

Şimdi böyle bir dönemdeyiz. Şimdi susmama dönemindeyiz. Kim ki susarsa o yanlış yapar. Sonradan 'keşke susmasaydım o günlerde' demekle bu işi anlatamayız. O nedenle herkese bir kez daha çağrı yapıyoruz. Gelin barış için, eşitlik ve özgürlük için, demokrasi için, beyaz tülbentli Barış Annelerinin, Cumartesi Annelerinin, Diyarbakır il binamız önünde oturan annelerin, Türkiye'deki bütün annelerin; ister çocukları dağda olsun, ister asker olsun, ister polis olsun; bütün annelerin bir damla daha gözyaşı dökmemesi için mücadelemizi yükseltelim ve istediğimiz sonuçları alalım.