HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, hükümetin Kobani eylemlerine karşı tutumunu ve kendilerini eleştirmesine, "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" sözüyle değerlendirerek, hükümetin izlediği politika nedeniyle marjinal hale geldiğini söyledi.

Yüksekdağ, Cumhurbaşkanı'nın Öcalan'ın koşullarına yönelik "Villa mı vereceğiz?" sözlerine de sert tepki göstererek, "Sayın Öcalan'ın villa istediği yok, bizim talebimiz çözümdür. Ama muhatabımız kim, Başbakan Davutoğlu mu kendini her şeyin yerine koyan, Bakanıyla polemiğe giren Cumhurbaşkanı Erdoğan mı?" diye konuştu.

HDP'nin bu hafta yaptığı grup toplantısında HDP Eş Genel Başkanı Figen Yükdağ, gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasında özellikle hükümetin partisine yönelik eleştirilerine cevap veren Yüksekdağ, Hükümetin Kürt siyasetine yönelik tutumunu, "Yavuz Hırsız ev sahibini bastırır" sözleriyle değerlendirdi.

Yüksekdağ, AKP hükümetinin bölgede karşısına almadığı hiç bir devlet ve güç kalmadığını söyledi. AKP hükümetinin uluslararası alanda "marjinal siyaset" haline geldiğini belirten Yüksekdağ, "Herkesi marjinal ilan etmekten, partimiz başta olmak üzere herkesi marjinal yaftası vurmaktan geri kalmadılar. Ama artık kendileri marjinal olarak görülmeye başladılar" diye konuştu.

‘KOBANİ DİRENİŞİ İNSANLIĞIN ORTAK KAZANIMIDIR’    

Yüksekdağ, "Bakın Kobanê hala dimdik ayakta. Aylardan, günlerden beri süren bu direnişin çok önemli kazanımlarıyla karşı karşıyayız. Orada, Kobanê'nin düşmesini bekleyenler, Kobanê düşsün sonra belki bir kurtarıcı olarak müdahale ederiz diyenlerin beklentileri boşa çıktı. Şimdi bütün dünya halkları Kobanê ile dayanışma içinde. İşte bu meşru savunanın, direnişin gücüdür" diye konuştu. Kobanênin "savaş cehenemine" dönüştürülmek istendiğinin altını çizen Yüksekdağ, Rojava'da yükselen aydınlık gerçeğin Ortadoğu'nun karanlık gerçeğine galip geldiğinin altını çizerek, "Bu sadece Kobanê'nin başarısı değildir, onunla dayanışma içinde Türkiye halklarının değil, aynı zamanda tarihin kazanımıdır, insanlığın bir kazanımıdır. Ortak geleceğimizin kazanımıdır" diye konuştu.

‘KORİDORUN AÇILMASI İÇİN 48 İNSANIN ÖLMESİ Mİ GEREKİYORDU?’     

Kobani direnişinin yeni kazanım mevzileri elde ettiğini ve bütün dünyanın Kobani'nin gücünü fark ettiğini ifade eden Yüksekdağ, "Ne yazık ki bunu en son fark eden Türkiye hükümetir" diye konuştu.

Bölgede yaşanan olayları da, "bir katliam yaşanmasın diye yapılan eylemler" olduğunu ifade eden Yüksekdağ, "Kobanê ile Suruç'un bir olduğunu bu beyefendiler (AKP'yi kast ederek) yeni anladı. Hayatını kaybeden 48 insan size bunu anlatmaya çalıştı. Aylardır bu halk size bunu anlatmaya çalışıyor" diye konuştu.

Peşmerge'nin geçişi için koridorun açılacağı yönünde hükümet yetkililerinden gelen açıklamaları da değerlendiren Yüksekdağ, Kobani eylemleri başlamadan önce hükümetle görüştüklerini ve "sınırları rahatlatın, kuşatmayı kıracak girişimlerde bulunun, insani bir koridoru açık tutun" taleplerinde bulunduklarını hatırlattı.

Bu görüşmelerde hiç bir şekilde olumlu yanıt verilmediğini belirten Yüksekdağ, "6 Ekim gününe kadar bütün çabalarımıza rağmen, o olumlu, yapıcı yaklaşımlara rağmen hükümet bugün atarız dediği adımları atmadı. Soruyorum, bunun olması için 48 insanın ölmesi mi gerekiyordu. Bunun ahlakla, izanla hiç bir alakası yok. Sonrada gelin bizi bu ölümlerle itham edin. Tablo ortada, kim bu ölümlerin sorumlusu" tepkisinde bulundu.

‘ÖLÜMLER ÜZERİNDEN SİYASET YAPMIYORUZ, ÖLEREK SİYASET YAPIYORUZ’     

Yüksekdağ, kendilerini bu konularda eleştiren Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, "Kusura bakmayın Sayın Davutoğlu, Erdoğan, biz ölümler üzerinden siyaset yapmıyoruz. Biz ölerek siyaset yapıyoruz. Bizim bir şeyleri kabul ettirmemiz için ölmemiz gerekiyor" sözleriyle cevap verirken, hükümetin tehditlerine de, "Bizim ölümle ucuz tehditlerinizle korkutamazsınız" sözleriyle yanıt verdi. Yüksekdağ, "Halkınıza savaş ilan etmeyin" çağrısında bulundu.

YENİ TÜRKİYE’NİN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERİ      

Olayların araştırılmasını ve suç işleyen kamu görevlilerinin cezalandırılmasını isteyen Yüksekdağ, kendilerine yönelik karalama kampanyası başlatıldığının da altını çizerek, "Bunların hiç biri siyasi ahlakla izah edilemez" diye konuştu.

Yüksekdağ, hiç bir kamu görevlisi hakkında tek bir işlem yapılmamışken son olaylar gerekçesiyle çoğu kendi üyeleri olan 400 insanın tutuklandığını belirterek, "Yeni Türkiye'ymiş, bu Türkiye'de faili meçhuller yeniden başladı. Bir gazeteci Adana'da arkasından gelen maskeli kişilerce kat edildi. Sıkıysa bu katillerin maskesini düşürün. Şüpheli ölümler başladı. ABD'li bir gazeteci şüpheli bir şekilde öldürüldü. Öldürülmeden önce bu gazeteci MİT tarafından tehdit edildiğini açıklamıştı" diye konuştu. Yüksekdağ, bu konularda hükümetin acilen açıklama yapmasını istedi.

‘AKİLLERİ TOPLUYORSUN DA RAPORLARINI NE YAPTIN?’

Çözüm süreciyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yüksekdağ, "Gelinen aşamada Kobanê ile Çözüm sürecinin bağlantısını gördü hükümet. Bunca şeye rağmen bunu görmesi iyidir" dedi.

Hükümetin akil insanlar heyetiyle yaptığı toplantıya da değinen Yüksekdağ, "Biz artık sözler değil bununla oyalamayı değil, gerçeği, somut adımlar atılmasını bekliyoruz. Akil insanları topladılar ama şuna cevap vermediler. Akiller aylarca çalıştı raporlar hazırladı. Ne yaptınız o raporları. Süreçte atılması gereken adımları madde madde sıraladı, niye adım atmadınız" diye konuştu.

Yol haritasının halen taslağın taslağı aşamasında olduğunu dile getiren Yüksekdağ, Öcalan'ın yol haritasına ilişkin somut öneriler sunduğunu da hatırlatarak, "Ne oldu, sıfıra sıfır elde var sıfır. Hala hükümet toplantılar düzenliyor. Hala çözüm sürecinin ekmeğini yemeye devam ediyor ama adım atmıyor. Artık an bu andır" dedi. Yüksekdağ, çözüm sürecinde yol temizliğinin en önemli adımlardan biri olduğunu ancak hükümetin bunun yerine yolu de-stabilize etmeyi seçtiğini söyledi.

"Yol temizliği tas tamam demokratikleşmedir. Barış bir demokrasi ikliminde gerçeğe dönüşebilir. Tek başına ateşkes, çatışmasızlık değildir, toplumsal olgudur" diyen Yüksekdağ, barış için yol temizliği yapılması gerektiğini belirterek, "Bunun Türkiye'yi 80'lere götürecek güvenlik paketleriyle tesis edemezsiniz. Sayın Öcalan'ın durumunu pazarlık yaparak tessis edemezsiniz. Hükümetin her şeyden önce zihniyetini değiştirmesi gerekiyor" diye konuştu.

'SAYIN ÖCALAN’IN VİLLA DERDİ YOK, ÇÖZÜM İSTİYOR’              

Tampon bölgeler konusuna da değinen Yüksekdağ, "Derdiniz sınırlarınızın güvenliği ise IŞİD ile mücadele ise Rojava kantonlarını tanıyın. Özgür Rojava en güvenli alandır" diye konuştu.

"Bu zihniyetini değiştirmezseniz, hiç bir yer size de bize de güvenli değildir" uyarısında bulunan Yüksekdağ, Güven sorununa da dikkat çekerek, "Bu süreçte biz kimi muhatap alacağız, sayın Cumhurbaşkanı başka bir dille konuşuyor, hükümet üyeleri başka bir dil ile konuşuyor. Bakanlar, Sayın Öcalan'ın koşulları değiştirilebilir diyor. Sayın Cumhurbaşkanı Bakanlara cevap veriyor. 'Daha ne şartlarından bahsediyorsunuz, villa mı tahsis edeceğiz' diyor. Kendi bakanlarıyla polemiğe giren bir Cumhurbaşkanı. Muhatap Sayın Davutoğlu mu, yoksa kendisini AKP'nin de genel başkanı olarak gören Cumhurbaşkanı mıdır?" sorusunu yöneltti.

Cumhurbaşkanına, "Siz İmralı'daki odayla, masayla, televizyonla uğraşmayın. Sizin önemli işleriniz var. Çözüm süreci için kurulları devreye sokun, yol temizliği için çalışın. Yoksa sayın Öcalan'ın villa istediği yok. Villa daha çok iktidar sahiplerine yakışır. Biz çözüm istiyoruz. Biz barışın ve çözüm çabalarının akamete uğratılmamasını istiyoruz" diye konuştu.

‘BİZİ HEDEF YAPMALARI TESADÜF DEĞİLDİR’    

HDP'ye dönük dilin ve yaratılmak istenen provokasyonla barış ve çözüm sürecinin berhava edilmeye yönelik olduğunu belirten Yüksekdağ, "Eş Başkanımızı hedef haline getirmek, üyelerimizi tutuklamak partimizi hedef tahtasına oturtmak tesadüfü değildir. HDP barış köprüsü oldu, şimdi bu köprüyü yıkmak istiyorlar" diye konuştu.  (DİHA)