İstanbul seçiminin ardından Halkların Demokratik Partisi’nin gündeminde Demokrasi İttifakı var.

MYK’da yol haritası çıkarılan Demokrasi İttifakı için siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli toplumsal kesimlerle görüşmeler yapılacak.

Meclis’te aralarınd bir grup gazeteci ile bir araya gelen HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Demokrasi ittifakının bir ihtiyaç olduğu konusunda hemfikir olanlar, ortak bir zeminde buluşabilir diye düşünüyoruz” dedi.

Derya Okatan'ın Artı Gerçek'te yer alan haberine göre Oluç’un gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

-İstanbul seçiminde böyle bir sonuç bekliyor muydunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul’un alınacağını bekliyorduk fakat ben kişisel olarak aradaki oy farkının yüzde 2,5-3 olacağını düşünüyordum. Son hafta gelen anketler güçlü bir sonuç çıkacağını ortaya koyuyordu. Doğrusu benim kişisel beklentim o kadar yüksek değildi. İstanbul halkı çok net olarak hukuksuzluğa ve haksızlığa evet dememiş oldu. 

-Temel neden bu mu?

Bence temel neden bu. Çok ciddi bir mağduriyet yaratıldı ve insanlar bunu gördüler. İmamoğlu, AKP ve MHP seçmenlerinin yoğun olduğu ilçelerde öne geçmiş durumda. Yani AKP-MHP seçmeninden bir kayma olmuş. Yaratılan mağduriyetin seçmenler tarafından kabullenilmediğini düşünüyorum, özellikle AK Partili seçmenlerin bir kısmı. Çalışmalar ilk başladığı zamanlarda bile Karadenizli olup da AK Parti’ye oy veren seçmelerde çok ciddi tepki olduğunu görmüştük, ben çok şahit oldum buna. İmamoğlu’nun söyledikleri, vaatleri, projeleri daha etkileyici olduğu için değil esas olarak, seçmen haksızlığı kabul etmediği için oy farkı bu kadar fazla çıktı.

-Abdullah Öcalan’ın mektubu, bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından yorumlanış biçimi, Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkması vs. HDP seçmenini ve diğer seçmeni nasıl etkiledi?

Bizim seçmenimizde hiçbir etkisi olmadığı ortaya çıktı. Bizim seçmenimiz gündelik politikayı çok yakından takip ediyor. Ben tam tersi etki yarattığını düşünüyorum. Mesela MHP liderinin konuşması… İnsanlar açısından hiçbir inandırıcılığı yok. Üstelik konuşurken pozitif önermede bulunmaya çalışıyor ama “teröristbaşı Öcalan’ın söylediklerini uygulayın” diyor. Cümleyi nasıl kuracaklarını bile bilemediler. İkincisi; seçime birkaç gün kala yapılan bu hamlenin bizim seçmenlerimiz tarafından bir seçim oyunu olarak değerlendireceği çok açıktı. Biz de bu konuda gereken kararı alıp bildirdik. 

-Öcalan’ın mektubu sandığa gitmeyin olarak yorumlandı, siz nasıl yorumladınız?

Biz doğru yorumladığımızı düşünüyoruz. Bu fikir şudur; Türkiye’de tarihsel bloklar vardır, HDP’nin rolü her zaman bu iki yolun dışında duran, ama bu iki bloku da demokrasi ve barış yoluna davet eden, o yoldan uzaklaşmalarına izin vermeyen bir politika izlemek. Dolayısıyla mektuptaki tarafsızlık çağrısı İstanbul seçimi ile izah edilemez. Seçime birkaç gün kala bir görüş bildirmesi de zaten alışılmış değildir. Öyle olsaydı şaşırırdık. Biz daha geniş bir perspektifle baktık. 23 Haziran sonrası önemlidir. Mektupta, bu politik hattın (Üçüncü yol) seçimlere feda edilmemesi önerisi vardı ki, zaten bizim tutumumuz da öyledir. O yüzden biz mektubun seçimle ilgili olmadığını düşündük ve eş genel başkanlarımız da kısa sürede açıklama yaptılar. Üçüncü yol politikası hakikaten önemlidir. Belki bloklar arasında bazı konularda geçişler olmaya, yakınlaşmalar olmaya başladı ama hala çizgileri çok bellidir. Dolayısıyla ‘üçüncü yol’un doğru olduğunu düşünüyoruz. 

-Selahattin Demirtaş, İmamoğlu’na açıkça destek istemişti. Öcalan’ın mektubu gelince Kürt hareketi içinde liderler mücadelesi başlayacağı yorumları yapıldı. Demirtaş ile Öcalan arasında görüş ayrılığı var mı? Şahinler-güvercinler tartışması da yine başladı…

Zaman zaman karşılaşıyoruz şahinler ve güvercinler meselesiyle. Ciddiye aldığımız bir tartışma değil. HDP demokratik bir parti, içinde farklı siyasi görüşler elbette vardır, zaman zaman tartışmalar da olmaktadır ama ‘bir şahinler grubu var, bir güvercinler grubu var, bunlar çatışıyor’ gibi bir durum yok. Demirtaş bu konuda defalarca görüş açıkladı. Zaten ikisi kategorik olarak birbirleriyle rekabet edecek pozisyonda değiller. Demirtaş, bizim çok sevdiğimiz, saydığımız, Türkiye siyasetinde güven veren, ciddiye alınan genç siyasetçilerden biridir. HDP açısından, Kürt halkı açısından, sadece Kürt halkı da değil demokrasi güçleri, vicdan sahibi insanlar açısından değeri bellidir. Sayın Öcalan’ın durumu ise çok farklı. Tarihsel olarak baktığınızda bir halkın mücadelesine hem fikri hem fiili önderlik etmiş olan, görüşlerini beğenirseniz beğenmezsiniz ama pozisyon itibariyle halkın başka bir yere koyduğu, başka bir değer verdiği bir insan. Bu ikisinin iktidar mücadelesine girişecekleri bir pozisyon yok. Bizim partimizde zaten iktidar mücadelesi yoktur. AK Parti Genel Başkanı mektuptan bir cümle ile bahsetti, ‘o mektup sayesinde -bize malum parti diyor- malum partinin içinde ne kadar büyük çelişkiler olduğu görüldü’ diyor. Hakikaten ne diyor diye bakıyoruz. Kullanmaya çalıştıkları politika tam tersi bir etki yarattı. Bunun üzerini örtmek için öne sürdükleri bir argüman. Seçim taktiği konusunda partimiz içinde bir tartışma yok. ‘Büyük bir çatışma var, karpuz gibi ikiye çatlar’ fikri sadece gülüp geçeceğimiz bir fikir. Sonra, niye olsun. HDP’nin tamamı çok ağır baskı altında ve kimse bundan ayrı tutulmuyor. Bunlarla uğraşmak, Türkiye’de eşitlik, demokrasi, özgürlük mücadelesini sonuca ulaştırmak varken, kendi kendimizle uğraşmak herhâlde büyük bir siyasi hata olur. 

SİYASİ HEYETLER DE İMRALI’YA GİDEBİLMELİ

-İmralı’da görüşmeler nereye evrilir?

8 yıl sonra avukatların yeniden görüşmeye başlamış olması zaten hukuken olması gerekendi. Türkiye hukuk devleti gibi davransaydı, hükümlü hakları İmralı’da da geçerli olsaydı zaten bunu konuşmuyor olacaktık. 8 yıl sonra ilk defa avukat görüşleri yapılmaya başlayınca herkes bundan bir sonuç üretiyor haklı olarak. Ama biz avukat görüşlerini normal bir hukuki prosedür olarak değerlendiriyoruz. İlk görüşmede Sayın Öcalan 7 maddelik bir mektup gönderdi. O mektupta Türkiye’de demokrasinin gerçekleşebilmesi için atılması gereken adımlar bir kez daha vurgulanıyor. 2013 Newroz barış manifestosuna atıfta bulunuyor ve bu çerçevede bakılması gerektiğini söylüyor. Bu 7 maddede demokratik siyaset, toplumsal uzlaşma, demokratik müzakere gibi kavramlar geçiyor. Şunu gördük; Öcalan barış yolunda yürüme konusunda, demokratik çözümü müzakere ile ortaya çıkarma konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Bunu bir kez daha hem bize hem de devlete söylemiş oldu. Bizim beklentimiz ve mücadelemiz; demokratik bir çözüm için demokratik müzakere imkanlarının kullanılması, sorunların mecliste müzakere edilmesi ve yasal ve anayasal çözüm yollarının geliştirilmesidir. Sorunun silah ve çatışma yoluyla değil, demokratik müzakere yoluyla yani konuşarak, diyalogla çözülmesi gerektiğini söylemeye devam ediyoruz. Beklentiniz var mıdır, derseniz bizim talebimiz budur. Hem avukat görüşleri devam etmeli hem de devletin çeşitli heyetleri, hatta siyasi heyetlerin görüşebilmesine imkan sağlanmalıdır. 

-Ali Kemal Özcan’ın gidişi siyasi heyetlerin gidişi açısından bir başlangıç olabilir mi? 

Demek gibi gidebiliyormuş başkaları da. 

-Siz de başvuru yapar mısınız?

Bizim partimizin öyle bir kararı yok, öyle bir başvuruda bulunmadık. Ama gidebiliyorsa, böyle bir örnek varsa bu örnek geliştirilebilir. Türkiye’de bu konuda katkısı olabilecek çok sayıda insan var; aydınlar, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, gazeteciler… İlla siyasetçilerin bulaşması gerekmeyebilir. Siyasetçiler de fikirlerin, önerilerin meclisteki sonuçlarını ortaya çıkarmak için çabalayabilirler. Bu bir normalleşmedir. 

-İstanbul seçimi bir erken seçimi tetikler mi? AKP seçim sonuçlarını nasıl okumalı?

Bizim erken seçim talebimiz yok. Öyle bir beklentimiz de yok. İktidar ittifakı şunu okumalı; politikaları İstanbul’da -Türkiye’nin kalbidir- karşılık bulmamıştır. Bu bir ders olmalıdır. Benim ucube dediğim Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin üzerinden bir yıl geçti. Bu sistemin büyük krizlere neden olduğu görülüyor. İstanbul seçmeni bunu konuşun demiştir. Böyle bir ders çıkarırlarsa demokrasi açısından iyi bir gelişme olur. 

-Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin birinci yılı dolayısıyla Fuat Oktay başkanlığında bir çalışmadan bahsetti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, ‘demokratikleşme adına atılacak her adımı ele alırız’ dedi. Önümüzdeki süreçte yeni anayasa tartışması görüyor musunuz ve sizin tavrınız ne olur?

Biz zaten seçimler öncesinde bir demokrasi ittifakı çağrısı yapmıştık ve 24 Haziran itibariyle esas üzerinde durulması gereken bu meselelerdir demiştik. Türkiye’nin çok ciddi demokrasi sorunları var. Böyle bir tartışma başlaması Türkiye açısından hayırlı olur. Anayasa tartışmasına gitmeden evvel çeşitli adımların atılması, bir tür yol temizliği yapılması gerekir. Şimdi bir yargı reformu tartışması var. Tablo Türkiye’de yargının ne kadar perişan bir halde olduğunu gösteriyor. Hem iç huzur açısından hem de Avrupa ile ilişkiler açısından çok ciddi acil ihtiyaçtır. Avrupa’da bu reform adımları atılmadan yargı faslı açılması mümkün olmayacaktır. Yargıda hiçbir anlaşma sağlanamıyorsa zaten anayasada da sağlanamayacak demektir. O yüzden bu bir fırsat şimdi. 

-Bu pakette olmazsa olmazınız var mı?

Bir sürü olmazsa olmazımız var. Bir; yapısal konuların tartışılması gerekiyor, mesela HSK’nın yapısı. İkincisi; infaz yasasıyla ilgili ciddi bir reforma ihtiyaç var. Üçüncüsü; Terörle Mücadele Kanunun birçok maddesinin tartışılması gerekiyor. Mesela 5 yıl altında ceza alanların Yargıtay’a gitme hakkının olmaması çok büyük bir hukuksuzluk. Bu müthiş bir cezalandırma mekanizmasına dönüştü. Selahattin Demirtaş’ın durumu budur. AİHM kararını da o şekilde uygulamadılar. Bir yan yol buldular. 

-O zaman bir düzenleme olursa Demirtaş da yararlanacak…

Sadece Demirtaş değil birçok kişi yararlanacak. Yeniden yargılama yolu açılabilir. Bunlar acil konular. Hepsinde nasıl bir sonuç ortaya çıkar, şu anda söylemek mümkün değil. 

-Hükümet ile hiç görüşme oldu mu, partinizin görüşleri alındı mı? 

Hayır olmadı. Bizim bir rapor hazırlığımız var, strateji belgesi üzerine. O tartışma başladığı zaman kamuoyuyla da paylaşacağız. 

-İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na açık destek verdiniz. Ekrem Bey ya da CHP’li diğer belediyelerden beklentiniz var mı? (Gülerek) İSPARK’ı size vereceklerdi…

(Gülerek) Bu kahkahalarımı yazar mısınız lütfen. Zarar eden kurumları istemiyoruz. Şaka bir yana, biz hiçbir şekilde meseleye böyle bakmadık. Çünkü biz bir seçim taktiği belirledik, gerekçesini de açıkladık: İktidar ittifakının iktidar alanını daraltmak. Herhangi bir pazarlık yapmadık, bir beklentiye girmedik. Ne bekliyoruz İmamoğlu’ndan, sadece İmamoğlu değil birçok büyükşehir için bu söylenebilir. Son seçimler gösterdi ki batıda ciddi bir oy oranımız var. Diğer tüm insanlar gibi bizim seçmenimizin ihtiyaçlarına da dikkat edilsin istiyoruz. Kültürel ihtiyaçlar, mesela taziye evi. Ekrem bey dil kursundan bahsetti, olabilir. Tabii biz anadilde eğitimi önemsiyoruz, ama kurs açılmasına da itiraz etmeyiz. Farklı anadillere, kültürlere, kimliklere sahip insanların ihtiyaçlarının dikkate alınmasını bekleriz. Ekrem bey bir televizyon programında güzel bir laf etti, ‘barış mahalleden başlar’ dedi. Barışın mahalleden başlayacağı bir ortamın yaratılması bizim için çok önemli. Burada bahsedilen sadece Kürt sorununda barış değil. Toplumda o kadar çok ayrışma konusu var ki, dolayısıyla barış mahalleden başlar lafı bizim çok önemli. Onun dışında büyükşehir belediyesinden beklenen hizmetler ne ise bizim seçmenimiz de onu bekliyor. İSPARK filan istemiyoruz. 

-Sezai Temelli, bir konuşmasında ‘Türkiye’yi müzakere sürecine davet ediyoruz’ dedi. Yine sık sık demokrasi ittifakı vurgusu yapıyorsunuz. HDP ne yapacak bu konuda, toplumsal kesimlerle, siyasi partiler ya da STK’larla görüşmeler olacak mı?

MYK toplantımızda aşağı yukarı bir yol haritası çıkardık. Daha önce üzerine çalışmıştık ama seçimi bekliyorduk. Önümüzdeki günlerden itibaren bunu hayata geçirmeye başlayacağız. Meclis içindeki ve dışındaki siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, Alevi örgütleri vs. görüşeceğiz. Demokrasi ittifakından ne kast ettiğimizi anlatacağız. Demokrasi ittifakının bir ihtiyaç olduğu konusunda hemfikir olanlar, ortak bir zeminde buluşabilir diye düşünüyoruz. Amacımız bunu sağlamak. Burada atılacak adımlar sonrasında bunun meclisteki yansımalarını ortaya çıkarmaya çalışacağız. Temel sorunlar ve bunların çözümü doğrultusundaki önerilerimizi mümkün olduğunca ortaklaştırmaya çalışacağız.